"Şimdi şöyle, ben evden kaçtım."
"Paşama bak."
"Kesme beni ya! Heh işte, ben evden kaçmak için Hyunjin'den yardım istedim. Hyunjin dedi ki, salak Minho anlamaz zaten gel birlikte gidelim diyince şok oldum."
Minho'nun gözleri ışık hızında yer değiştirip yanımdaki Hyunjin'e döndüğünde, Hyunjin'in yüzündeki o şaşkınlığı ve korkuyu birlikte görmüştüm.
"Öyle mi Hyunjin?"
"Ne alakası var! Öyle bir şey demedim, söylesene Ahrin!"
"Demez olur mu? Hatta dedi ki, Minho'nun suyuna ilaç atalım camış gibi yatsın bizde dışarda fink atalım. Ben de bir tanecik ağabeyime bunu yapamam dedim falan kavga ettik. En son burada buldum kendimi. Hepsi Hyunjin'in suçu."
İki çift göz beni öylece dinlediğinde, halimden oldukça memnundum. Hyunjin'e dediğim gibi, her durumda satardım onu. Onun yüzünden yakalanmamışız gibi, şimdi yüzüme mutlak bir şaşkınlıkla bakıyordu. Uyarmıştım, niye şaşırıyordu?
"Doğruları anlat Ahrin." dediğinde Minho, sıkıntıyla soğuk havayı soludum. Gerçeği anlattığımda biraz daha iyi bir tepki almıştım. Yine de Hyunjin'in yargılayıcı bakışları üzerimden gitmemişti.
"Madem birlikte kaçtınız, niye bu kadar didişiyorsunuz? Hayır zaten anlaşamıyorsunuz ama yine de çok garipsiniz."
"Garip olan o." diyerek beni işaret eden Hyunjin'e tiksintiyle baktım.
"Sensin garip boklu."
"Kesin tartışmayı." Minho ellerini havaya kaldırmış, ayağa kalkmış ve karşımıza geçmişti. "Şimdi eve gidiyoruz, ne ben sizi gördüm ne de siz beni. Düşün önüme."
İlerlemeye başladığında ses çıkarmadan takip etmeye başladık Minho'yu. Diyecek lafım daha yoktu. Bundan sonra her sözüm bana şamar olarak geri dönerdi. O yüzden sessizce, Hyunjin'e sataşmadan ağabeyimi takip edip eve geldik. Şanslıydık ki annem odasından çıkmamıştı. Tam montumu asıp merdivenlerden çıkacağım sırada, ağabeyimin sesini duyup durdum.
"Ahrin'in yanında çok gözükme gözüme valla pataklarım seni Hyun."
Duyduklarımla sırıtıp merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Minho bazen kötü bir abiydi, oldukça insanı gıcık eden bir yapısı ve şiddet eğilimli bir insan olsa da, koruyucu bir abiydi. Hele bana karşı fazlasıyla bu yönü açığa çıkıyordu. Bunu Hyunjin'e demesi ve Hyunjin'in Minho'dan feci korkması da zaten başlı başına bir sevinç kaynağıydı benim için. Zıplaya zıplaya odama girdiğimde, kapıyı kapatıp yatağıma uzanmıştım çabucak. Biraz daha oyalandıktan sonra çok az uykuyla yarına ölü gibi dolanmaya hazırdım.
. . .
Beş sıkıcı dersten sonra kafamı sıradan kaldırıp nahoş bakışlarla etrafı süzdüm. "Kalk lan artık." diyip tişörtümden beni yukarı çeken Felix, tam anlamıyla etrafı görebilmemi sağlamıştı. Öğle arası olduğundan kantine inmiş, çoktan masa kapmış olan Jisung ve Minjin'in yanına geçmiştik. Yanımızdan geçen dokuzuncu sınıflardan bir çocuğu durdurup sipariş verdim hemen. O yılan kuyruğu gibi bir sağa bir sola kayan kantin sırasına bok girerdim şimdi. O yüzden kaynakçı ve üst sınıflara hasta olan çocuğa emrivaki yapmak sorun olmazdı benim için.
Bizimkiler sohbet edip gülüşürken, gözlerim sandalye çekilme sesiyle arkama dönmüştü. Biraz ötemizde Hyunjin'ler vardı. Suratımı buruşturup geri önüme döndüğümde, dedikodu yapar gibi masaya eğildim. Diğerleri de hemen yaptığımın aynısını yapınca aramızda toplantı birliği oluşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my sweet neighbor, hwang hyunjin
Fanfictionahrin: ne mi oldu bu hyunjin elinde koca valizle bizim eve yerleşti . . . stray kıds × fem texting, düzyazı