Yerleri gökleri inletecek bir edayla, terliklerimi yere vura vura beş adımlık mesafeyi geçtim ve tam kapının önünde durdum. Asla saygısızca ya da damdan düşer gibi dalmadım odasına. Ve asla kapıyı sonuna kadar açıp Hyunjin'i yatağında zıplatmadım mesela. Öyle sakin ve sessiz olamazdım çünkü Hyunjin tamamen beni çıldırtmak istiyordu. Ve ben çıldırmıştım.
Şaşkın ve tırsak yüzüne histerik bir kıkırtı bıraktım ve yaptığım gümbürtüyü örtbas etmek istercesine sessizce kapıyı kapattım. Yavaş adımlarla Hyunjin'in yatağının dibine geldim ve onun geriye çekilişini izledim. Hızlı bir hareketle sweatinin yakasını elimle kavrayarak onu kendime çektim. Yüzlerimiz dip dibeydi ve benim sinirimi yüzümden okuyormuş gibi kaşları çatılmıştı. "Artist." dedim dişlerimin arasından. Klavyede sinir bozucu cümleleriyle yüzü eş değer değildi. Tuttuğum yakasını bıraktım ve gözlerimi ondan çekmeyerek eğildiğim bedeninden uzaklaştım.
"Nerede şu kitapçık?"
"Masanın üstünde." dedi bakışlarıyla köşeyi işaret ederek. Bu kadar kolaydı işte. Niye benimle oynuyordu ki? Masasına gidip test kitaplarının arasındaki kitapçığı elime aldım ve düzenli masasına göz attım. Benim masam hiçbir zaman böyle görünmezdi. Buruşmuş kağıtlar, dağılmış kitaplar ve silgi tozları eksik olmazdı. Hyunjin manyağın teki olmalıydı.
Biraz daha incelemeye başlarken, pencerenin kenarına dizilmiş Agatha Christie kitapları dikkatimi çekmişti. Serileri özenle yerleştirilmiş, kapakları yeni basımdı. Şaşkınlığım ve hayranlığımla onlara yaklaştım. Agatha Christie aşığıydım. Her zaman kitapları özel yerimde kitaplığın bir köşesinde parlardı. Şimdi ezbere bildiğim kitapları hiç de haz etmediğim birinde görmek ufacık şoklara sokmuştu beni. Sayfaları hızlıca yokluyor, kitap kokusunu soluyordum. Arkamda hareketlilik hissettiğimde Hyunjin'i yanımda buldum.
"Polisiye sever miydin?" diye sordu başka bir kitabı eline alırken. Hızlıca başımı salladım.
"Ben severim sevmesine de, sen nasıl seviyorsun?"
"Polisiye ve fantastik, her zaman sevdiğim türler olmuştur. Açıkçası kitapların içindeyken kendimi tamamen özgür ve mutlu hissediyorum. Şiirsellik değil ama hayalperestliği seviyorum. Anladığım kadarıyla sen de öyle."
"Ben sadece cinayetleri seviyorum." dedim kitabı bırakıp öbürkünü elime alırken. Hyunjin'in anlamsız gözlerini üzerimde hissettiğimde cevaplama ihtiyacı hissettim. "Öyle bakma korkak, araştırma yapmaktan bahsettim. Azılı bir katil olduğumu düşünmeni istemem. Ama her an seni öldürebilirim. Çok uzak değil bu konu."
"Kıyamazsın bana."
"Deneyelim mi?"
Hyunjin ellerini iki yana sallayıp uzaklaşırken, ben tehditkar bir şekilde üzerine yürümeye başladım. Oda çok büyük değildi, bu yüzden Hyunjin sırtını çok çabuk dolabına dayadı. Yüzümde büyük bir sırıtma vardı. Onu korkutmak keyifli oluyordu, tepkileri paha biçilemezdi. Yavaşça yaklaşırken, sağ elimi dolabın kenarına koyarak çıkışı kapattım. Kendimi fazla kaptırmıştım, bakışlarımla onu ezmeye çalışıyordum.
"Bir gün bakarsın çıldırmışım, senin odana gelmişim, her yer kan revan olmuş. Hwang, arkandan çok ağlayacağım söz." diyerek dudaklarımı büzdüm sahtekar bir tavırla. Yüzünde oluşan sırıtışla kendine gelmiş gibi duvardan ayrıldı. Ne olduğunu anlamadan, dolaba dayalı kolumu hızlıca çekerek eski pozisyonunu bana verdi. Şimdi ben kapana kısılmıştım. Hyunjin ise yüzlerimizi eşitlemiş, değişen ifadelerimizle keyiflenmişti.
"Ne yazık ki ağlayan kişi ben olacağım." diyerek beni taklit etti. Yakın yüzüne baktım ve cevap vermedim. Bedenime yayılan sıcaklığı ve ürpertiyi aynı anda hissediyordum. Hwang Hyunjin bu kadar cüretkar ve yakınken, aklım dönüyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my sweet neighbor, hwang hyunjin
Fanfictionahrin: ne mi oldu bu hyunjin elinde koca valizle bizim eve yerleşti . . . stray kıds × fem texting, düzyazı