İyi okumalar, diyecek başka birşey yok... 🤷🏼♀️ Umarım beğenirsiniz.
1. Bölüm;
"1,2,3,4,5... Kaç tane soru var ?"
05.57... Alarm sesi. Neden tam 06.00 değil ? Çünkü neden olmasın... Hızlı bir şekilde yataktan kalkış, giyinme, zehirli bir kahvaltı... Ve sonra ? Gürültü ?
Derince iç çektim... "Otobüs kartında ne kadar para kaldığına bak, sürekli uyuyacağına dersleri dinle ve çalış artık." Bu sefer cevapsız bıraktım, kulaklığı kulağıma geçirdim ve listelerimden en sertini açtım. Mont ? Giymeye gerek yok... Demir kapıyı çekip çıktığımda hala camdan bakıyordu, merak ettiği için değil tabii ki... Botlarımı yere sertçe vurarak yürüyordum, kendimden emin adımlarla dik başlı bir şekilde... Çünkü bu tarz bir müzik listesi açmıştım, beni güçlü hissettirecek bir tarz.
Ellerimi cebime soktum, gökyüzüne bakarak yokuş aşağı yürümeye başladım."Doesn't make you see Red ?!"
(Kırmızı görmeni sağlamıyor mu ?)Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı, aklımdan geçen sahne hoşuma gitmişti... Ama ayağımın kayması gözlerimi kocaman açmama ve anormal bir şekilde "Hiii" diyerek düşmeme sebep olmuştu.
Telefon iki metre öteye yolun ortasına fırlamıştı, alana kadar araba geçmeseydi bari. "Hass" diye tısladığım anda arkadan üç tane yaşıtım çocuk yanıma geldi. Bir tanesi yol ortasındaki telefonumu alırken bir tanesi elimden tutup kalkmama yardım etmiş ve "İyi misin ?" diye sormuştu. Yüzünü buruşturup ilgiyle hafifçe başını eğdiğinde "Çok acıyor mu ?" demesiyle sorgularcasına baktım. Başımı eğip dizime baktığımda ise süper bir manzara vardı... Pantolonumun diz kısmında uzun bir parmak kadar yırtık açılmıştı, üstüne üstlük genişliği oldukça fazlaydı. Bütün dizim meydandaydı. "Hissetmemiştim..." diye fısıldayarak dudaklarımdan döküldü kelime. Çocuk ise kaşlarını çatıp yüzüme baktı ve "Dikkatli ol." dedi. Telefonumu tutan arkadaşından telefonumu aldıktan sonra teşekkür ettim ve görüşürüz diyerek yollarına devam ettiler.Telefonun ekranına baktım, çok birşey olmamıştı, kılıfında çizikler oluşmuştu sadece. Çantamdan bir ıslak mendil çıkardım ve şimdiye kadar fark etmediğim yaradan akan kanı silmeye başladım. Temizledim ve sonra ayağa kalkıp durağa kadar gittim, en azından bir sorun olmamıştı da otobüsü kaçırmamıştım ya da çok dolu değildi bugün. Oturacak yer bulmuştum. Sabah sabah düşüp pantolonu yırttığım için derin bir nefes alarak başımı cama yasladım ve müzik dinlemeye devam ettim. Diğer herşeyi görmezden gelmeye çalışıyordum... Yanımdakini, zihnimdekini ve sesleri. Ben neden şu anda nefes alıyordum, sebebi neydi ? Neden vazgeçmiştim ? Neden ? Asıl sormam gereken sorular neydi ki..?
1 Yıl Önce, Aralık
Sadece birkaç hafta var... Kendimi hazırlamak zorundayım, planlamak zorundayım çünkü az kaldı. Bu bir hayal ve ben bunu gerçekleştireceğim...
Telefon, müzik listesi, 'Monster' şarkısı...
Sebeplerin var, hepsini teker teker hatırla, farkına var ve her zaman bilincinde ol. Senin nefes almana yarayan müzik şimdi de senin nefesini kessin."Monster, how should I feel ?"
(Canavar, nasıl hissetmeliyim ?)Servisin ön tarafına oturup kapıyı kapattım. Başımı cama yasladım ve şarkının zihnime işlemesine izin verdim, az kaldı... Ne kadar az ? Bana çok geliyordu...
4 Gün Sonra
Kulaklık takılı, şarkı söylemeye çalış. Hayır, hayır... Sesin titremeden. "Allah senin canını alsın, sen de kurtul ben de kurtulayım ! Öldüreceksen öldür !" Müzik son ses olmasına rağmen hala duyuyordum. Etkilendiğim tek şey yaptıkları gürültüydü... Başka hiçbirşey değil, sadece ses kirliliği. Sesleri kulaklarımı tırmalıyordu, her defasında. Elimi kaldırıp ileri uzattım. Parmaklarının parmaklarıma değdiğini hissedebiliyordum, buz gibi olan eliyle parmaklarımı okşuyordu. "Sakin ol, müziğe odaklan sadece. Duymamaya çalış..."
Bu odada bir başkası daha olsaydı deli yerine koyardı... Çünkü konuştuğum kişiyi, abimi -aslında ikizim- sadece ben görebiliyorum. Elimi geri çekip kollarımı bağdaş yaptım. "Abi, erkene mi alsam ?"
Başını olumsuz şekilde salladı ve hiç düşünmeden cevapladı, "Hayır, daha değil." Derin bir nefes aldım, kalbim gürültüden dolayı geçireceğim atak sebebiyle delicesine atmaya başlamıştı. Ellerim titriyordu, nefesim düzensizdi. Bana doğru yaklaştı ve yanıma oturup benim gibi yatağın kenarına yaslandı, elini uzatıp elimi tuttu ve kendini hissettirircesine sıktı.Ben deli değilim... En azından bu konuda değilim. Deli olsaydım birsürü olmayan şey görür, fiziksel olarak kötü bir duruma düşerdim. Hangi deli kendi gördüğü halisnasyon birine dokunabilsin ? Ben abime dokunuyorum, sıcaklığını, kalp atışlarını, nefesini hissedebiliyorum. Bu da en azından bu konuda deli olmadığımı kanıtlıyor. Herkes gibi arada ben de kendimi sorgulasam da... Deli olmadığımı biliyorum.
16 Gün Sonra
"Kardeşimle" konuşmuştum dün akşam, Mina'yla, ortam gerilmişti. Çünkü doğum günüme az kalmıştı ve bu hayalimi gerçekleştireceğim anlamına geliyordu, o da bunu biliyordu. Korktuğunu söylemişti...
Onun için berbat gibi birşeydi.?
"Unnie," demişti... "Sen de annem gibi gitme."
Bana attığı bu mesaj saniyelerce donup kalmama yetmişti zaten, ardından da bu konu üzerine dramatik birkaç mesaj daha atılmıştı. "Gitmiyorum, sadece uzaklaşıyorum. Yıldızlara baktığında orda olacağım, değişen hiçbirşey yok." demiştim ona... O ise "Sana sarılabilecek miyim ? Hayır. Gitmekle aynı şey." demişti... Bir türlü kabullenmiyordu. Kabullenmesini söylediğimde ise "Kabullenmeyeceğim." diyordu. Ama biliyorum... Bir gün alışacak ve bu ona da normal gelecek. Elbet birgün yapacaktım, kendimi biliyordum... Ve o buna alışmak zorundaydı, alışacaktı, bir sorun olmamalıydı. Anlamıyorum...Bütün gün düşündüm... İki hafta kalmıştı; abim, Mina derken kafam allak bullaktı. Bir yandan da daha erken olduğunun farkındaydım... Birşeyler daha görmek istiyordum, bir şeyler daha yapmak ve birşeyler daha düşünmek istiyordum. Hazırdım ama erken olduğunun farkında olmam ve bana iki kişi tarafından söylenilen bazı sözler beynimin içinde çınlıyordu... Karar vermiştim...
Akşam oldu, okuldan eve döndüm ve giyinme, atıştırma gibi şeyleri hallettikten sonra yatağıma oturdum. Telefonu elime aldım ve kararsızca tuşların üzerinde gezdirdim... Karar vermiştim ama bir parçam hala fısıldıyordu bana. Derin bir nefes aldım ve tuşlara yavaşça bastım. "Mina, beni vazgeçir..." Çevrimiçi yazısı birkaç saniye öylece durdu, ardından da hızla mesaj geldi. "Gerçekten mi ?" Bunu istemiyordum, planıma devam etmek istiyordum ama sanki bunu yapmak zorundaymışım gibiydi. Bir süreliğine vazgeçmek zorunda hissediyordum. "Gerçekten, beni vazgeçir."
Kafam soru işaretleri ve karmaşa ile doluydu... Soruların fazlalığı yük oluyordu belki de bana ? Bu bile bir soruydu... Herşeyden emindim ama hiçbirşeyden emin değildim.
Dakikalarca, belki de saatlerce süren bir mesajlaşma. Belki göz yaşları belki de sinirden gelen gülümsemeler... Onlarca sebep, onlarca cümle..."Tamam," dedim. "Erteliyorum, 18. yaş doğum günüme kadar. Tik ve tak..."
Yazdığım şeyi dudaklarımdan çıkardım farkında olmadan tekrar, fısıldadım... "Tik ve tak." dedim, "Zaman geçiyor...".....
İlk bölüm buraya kadardı, herhangi birşey anlaşılmamıştır belki. Muhtemelen saçma geliyordur... Haklı olarak.
Neyse, ben içimden yazmak geldi diye yazıyorum okumak zorunda değilsiniz ama okunursa sevinirim tabii.
Umarım beğenmişsinizdir.
Sonraki bölümde görüşürüz.
Şeytanınız bol olsun.
Azar azar yazacağım, olduğunca... Diğerleri gibi bol bol değil.
987 kelime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Higanbana Çiçeği
RandomOkudukça anlayacaksınız. Gerçek hayattan alıntılar vardır fakat tamamı gerçek değildir. Kaç kişisiniz siz ? Ben mi bölündüm, ayrı mıyız yoksa kafayı mı yedim ? Gerçek misiniz ? Sorular, sorular, sorular... Doğum günleri... Belki de doğum günümde...