Canım sıkılıyor, 2. bölümü de yazmak istedim. İyi okumalar. Çok ciddiye almadan okumaya çalışın, acınmasından nefret ederim. -, -
(ARALIK-OCAK AYINDAN, FLASHBACK OLARAK DEVAM)
2. Bölüm;
"Herşey var, hiçbirşey yok."18. yaş günüme kalan 2 yıl, bugün 16. yaşım, bugün 17 Ocak... Lanet olası iğrenç tarih... Nefret ettiğim gün. En son ertelemiştim, ama şimdi bir tarafım kontrolden çıkmıştı işte. Hava kararmıştı ama daha sadece akşam üstüydü. Evdekilerin erkenden yatağa çekilmesi kolaylaştırıyordu. Seslerini duymak, yüzlerini görmek zorunda değildim... Elimdekine baktım. Bu yeniydi, elime aldığımda bile parmaklarım çizik içinde kalmıştı. Özel olarak yenisini açmıştım. Derin bir nefes aldım. Kulaklarım çınlıyordu, elim titriyordu, nefesim düzensizdi, kalbim hızlıydı, gözlerim doluydu ama yaptığım ya da yapacağım şeyden değil. Çalan müzik ve bana hatırlattığı şeyden dolmuştu gözlerim. Stresli değildim, öğrenmiştim artık ama şarkı etki bırakıyordu ve kontrolden çıkıyordum...
Koluma bastırdım ama hareket ettirmedim, kulağımın çınlaması artmıştı. Elimin üzerinde soğuk bir el hissettim. "Yapma bunu, ne kendine ne de bana. Ona söz verdin, tut." Gözlerimi ikizimin, abimin gözlerine çevirdim. Mina'ya söz vermiştim, abime söz vermiştim, kendime de söz vermiştim belki... Yalvarırcasına bakıyordu bana ama durduramazdı da... Bana engel olamazdı. Benden çok o etkileniyordu, kardeşi gözleri önünde kendine birşeyler yapıyordu ve o canından çok sevdiği kardeşini durduramıyor, kurtaramıyordu... Oysa ki benim kurtuluşu oydu ama farkında değildi...
Elimi onun elinden çektim, gözlerimdeki dolu yaşlar aktı, ellerimi kulaklarıma götürdüm ve kulaklarını kapattım... Fısıldadım... "Herşey var, hiçbirşey yok." Tekrar, tekrar ve tekrar fısıldadım. Herşey var, hiçbirşey yok... Atak başlamıştı, kontrol edememiştim. Abim yanımda değilmiş gibi görmezden geldim, nasılsa yapabileceği birşey yoktu izlemekten başka. Belki ona çok acı çektiriyordum ama bunu şu anda yapmak zorundaydım... Kendimi kontrol etmeliydim. Yataktan inip yere oturdum, sırtımı yatağa yasladım ve yatağımın karşısındaki dolabın aynasından kendime baktım.Halsizce elimi telefona uzattım... Müziği duymak istercesine sesini iki tık daha açtım. Yan odadan bile olsa hala duyulmayacak seviyedeydi. Elimde sımsıkı tuttuğum soğuk nesne sıktığım için ısınmıştı... Yeni bir şarkı başladı... Hatırladığım şey midemi bulandırdı, sinirle kaşlarını çattım ve iki göz yaşı daha akmasına izin verdim.
Aynı sinirle elimi tekrar koluma götürdüm, tereddütsüzce hareket ettirdim. Açıldığını hissediyordum. Ayrılmıştı. Ama hızlıca değil yavaşça, bu beni kendime getiriyordu.
Harika... Şimdi de her zamanki gibi başım dönmeye ve gözlerim kapanmaya başlamıştı, hızlı olmalıydım. Yerden destek alarak ayağa kalktım, elimdekini her zamanki yerine sakladıktan sonra koluma baktım. Damlamak üzereydi, dudaklarımı yaklaştırdım ve üzerine koydum. Çoğu için iğrenç gelen şey bana normal geliyordu...Dudaklarımı ayırdığımda bir ıslak mendil yardımı ile sildim, ardından da izlerle dolu olan fularımı sıkıca bağladım. Başım dönüyordu ve gözüm kararıyordu. Ortada garip duran şeyleri kaldırdım ve kendimi hızla yatağa attım. Örtünün altına girdiğimde diğer elimle fularlı bileğimi tuttum. Acımıyordu, sadece bu sefer fazla kaçmıştı. Durması için baskı uyguluyordum, acısından değil.
Gözlerimi kapattım... Derin derin nefesler alıp vermeye devam ettim, en azından bilincim yerine gelmişti. Kontrol etmek için yapmıştım ve de ediyordum... Saçlarımda hissettiğim el ile gözlerimi açtım. Müdahale edemiyordu ve bu onun canını yakıyordu biliyordum ama elimden birşey gelmezdi. Özür dilercesine baktı... "Yapma demiştim..." hafifçe gülümsedim ve karşılık verdim, "Ama ben yaptım." Gözlerini yumdu ve sıkıca kapattı, "Gözlerini kapat, sana bir masal anlatacağım."Bu bizim özelimizdi... O bana hep masallar anlatırdı. Şimdi de anlatacaktı, kolayca uyumam için. Sonradan gelen acıyı hissetmeyeyim diye...
Gözlerimi kapattığımda dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. "Bir varmış, bir yokmuş..." dedi, ardından da devamını getirdi... Bir yıldızın masalını anlatıyordu bana. İlk defa kardeş olduğumuzda anlattığı masaldı bu, şimdi ise ikinciye anlatıyordu...Acaba Mina şimdi ne yapıyordu ? Şarkı mı söylüyordu, yıldızlara mı bakıyordu, annesiyle mi konuşuyordu ya da sadece müzik mi dinliyordu ? Belki de oyun oynuyordu ?
Merak etmiştim onu... Ama gözlerim kapanıyordu.
İçimden özür diledim ondan, o belki duymayacaktı ama özür dilemiştim. Herşey için...Güzel bir doğum günüydü... Sessiz ve diğerlerine göre daha sakin bir gündü. Sanırım..?
Erkenden yatılan, aynı güzel masalı ikinciye duyduğum, hoşuma giden derecede beni titreten soğuk bir doğum günü... Zihnimin masal sayesinde sessiz kalıp bana huzur verdiği bir doğum günü........
Evet, kısa oldu belki de ama bu kadardı.
Umarım beğenmişsinizdir, bu bölüm böyleydi.Ne düşünüyorsunuz ?
Bölüm ya da olaylar hakkında.Belki açık açık yazmadığım için anlamayanlar vardır olayları ama yine de kendime göre yazacağım.
Sonraki bölümde görüşürüz, eğer fazla sıkılırsam bir günde 3 bölüm bile gelebilir.
Benim sağım solum belli olmaz.Şeytanınız bol olsun.
689 kelime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Higanbana Çiçeği
DiversosOkudukça anlayacaksınız. Gerçek hayattan alıntılar vardır fakat tamamı gerçek değildir. Kaç kişisiniz siz ? Ben mi bölündüm, ayrı mıyız yoksa kafayı mı yedim ? Gerçek misiniz ? Sorular, sorular, sorular... Doğum günleri... Belki de doğum günümde...