"Saygıdeğer gezgin, yolculuğun buraya kadar."
4 gün sonra öleceğim, artık tek korkum inkar edemeyeceğim kaderim.
Bir sabah daha uyanabildim, gözlerimi bu beyazla kaplı odada açtım. Yapayanlız, tek başıma.
Paimon nerede, kim bilir? Acaba iyi durumda mı? Ona teşekkür etmek isterdim. Bana Tevyat'ın dilini öğrenmemde çok yardımı dokundu. Sürekli benim için konuşurdu, bilirdi düşündüğüm şeyleri kelimelere dökemediğimi. Sıkıca sarılıp teşekkür etmek isterdim, fakat beni böyle görmesini istemiyorum. Yavaşça ölmemi izlesin istemiyorum.. Kendimi üzmeden edemiyorum. Böyle bir odada kapana kısılmışsan bir şey düşünmekten kendini alıkoyamıyorsun. Yapayanlızsın ve her yer sessizliğe bürünmüş bu odada tek yolun, düşüncelerinle süslenmiş yol. Düşünürken bu süslenmiş düşüncelerin esiri olursun.
Acaba diğerleri ne yapıyor? Herkes kendi işinde sonuçta, ne yapsınlar ki. Onlar da baya meşgul insanlar. Acaba aralarından biri gelse, ne derdim? Güler miydim? Ağlar mıydım? Belkide gülerken ağlardım.
Keşke yürüyecek gücüm olsaydı, koşup her yerde Paimon'u arardım. Sarılırdık. Son günlerimi pasta benzeri tatlılar yiyerek geçirirdik. Belkide geceleri bana kitap okurdu, korkunç düşüncelerimle baş başa bırakmazdı beni. Boş boş tavanı izleyip sorulara boğmazdım kendimi.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Gözümü açıp kapayana dek, Güneş saklandı Ay'ın arkasına. Sen de mi bana arkanı döneceksin? Seninle tüm gündüz konuştuktan sonra. Sorun yok, alıştım zaten verdiğim şeyleri geri alamamaya. Yine de, orada durman bile günümü aydınlatırdı. Belkide benim için aydınlatıyorsun dünyayı sanmışımdır. Kendimi özel hissetmişimdir. Gerçekler yüzüme vurdukça yanlızlaşıyorum. Zaten yanlız olduğum bu beyaz ile kaplı odada daha da yanlızçaşıyorum. Koca 4 ulusa yardım etmemin bir anlam ifade etmediğini anlıyorum. Ne yani, dünyayı benim için aydınlatmadın mı? Hepsi aklımım saçma sapan oyunlarından mı ibaretti? Fakat artık bunları fark etmek için çok geç. Şimdi bu beyaz oda gerçekten karanlığa büründü. Bu karanlık herhangi bir tür karanlık değil. Hapsolmuşum gibi, fakat bu odaya değil. Kalbim sıkışıyor. Hapsolduğum yer burası, kalbim. Ne kadar güçlü olursan ol, buradan çıkamazsın. Benzeri düşünceler tüm gece aklımı kurcalar, beni hırpalarlar. Gözlere uyku girmez, geceler bir türlü sonlanmaz kimseler için. O kimseler gündüzleri en çok gülenlerdir belki de, ya da en ağlayanlar, kim olursa olsun. Her şekilde de insan kendiyle baş başa kalıyor. Bi nevi kendisiyle savaşıyor. Fakat normal savaşlar gibi kazanıp kaybedemiyor. Elinde kalan tek şey artık bu savaştan ne çıkardığın.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Bu akşam hiç uyuyamadım. Bir baktım ki güneş geri gelmemiş. Fakat saat 9. Neden hâla gelmedin? Benden bu kadar çok mu nefret ediyorsun? Artık benimle işin bittiği için gitmeye mi karar verdin? Gökyüzünü inceliyorum. Güneşten tek bir iz yok. Tek geride kalan bulutlar. Ağlamak istiyorum. Aklıma Paimon ile kamp yapmakta acemi olduğumuz vakitlerde böyle bir havada nasıl sırılsıklam kaldığımız geliyor. Çok üşüyorduk ve ıslaktık. Kalacak yerimiz yoktu, ama her zaman beraberdik bu yüzden sorun değildi. Yanlız değildim. Ona güvenebilirdim. Bunları düşünürken gözümden akan yaşları fark edemedim bile. Nerede olduğunu çok merak etmiştim. Fakat 4 gün sonra beni bir daha göremeyeceğini öğrendiğindeki yüz ifadesini görmeye katlanamam..
Kapı açılma sesi duyuyorum, birisi beni ziyarete mi geldi? Hayır, doktor falan olmalı. Benden vazgeçtiklerini zannediyordum. Ölecektim sonuçta. Kafamı kaldırdığımda kendini gülmeye zorlayan Amber'in komik yüz ifadesi ile karşılaşıyorum. Ben fark edemeden yüzümde bir tebessüm beliriyor, biri tarafından fark edilmenin getirdiği huzur. Yavaşça yanıma oturup elimi tutuyor. "Lumine..." diyor, ağlamamak için kendini zor tutarken. "Ben.. Ne diyeceğimi bilmiyorum.." "Kendimi çok işe yaramaz hissediyorum.. O olayda yanında olamamak.. Lumine, senin ölümünü nasıl atlatırım ben??" gözleri yaşarıyor, gözleri tüm gece uyuyamamış gibi gözüküyor. Amber, sende mi sonsuz geceler geçiriyorsun yoksa? "Amber, senin suçun değil. Sen kusursuz bir arkadaşsın.". Gittikçe yüzü daha hüzünlü bir hal alıyor. "Değilim işte, değilim! Asıl sen mükemmelsin Lumine. Başkalarının ziyaretleri yüzünden seninle konuşma fırsatım olmaz sanmıştım, oysaki burası bomboş. Bunu hiç beklememiştim.. Lumine, sen bunun daha fazlasını hakediyorsun!!". Amber, artık bir ifade etmiyor. Ama sen de şahane bir insansın. Lütfen son günlerin benimki gibi olmasın derdim, fakat seni daha çok üzgün görmeye katlanamıyorum. Konuşmaktansa Amber'in kafasını okşadım. Rahatlatmaya çalıştım. "Amber, bu yılki Gliding Yarışmasını benim için kazan, olur mu?" dedim. O da cevap olarak "Kazanacağım, şüphen olmasın." dedi. Ortam biraz daha sakinleşmişti. Amber günlerini anlattı. Komik anılarını anlattı. Beni güldürmeye çalıştığı çok barizdi. Çaba göstermesi beni mutlu etmesi için yeterliydi. O anlatınca bende başladım tüm maceralarımı anlatmaya. Ne kadar fazla konuşacak halim olmasa da, deniyordum. Baya ilgisini çekmişti ki sorular sorup, soru sorduğu için özür diliyordu. "Sudan oluşan bir canavar mı!? Nasıl yendin ki!??? Oh kusura bakma!! Seni yormak istememiştim.." Sürekli özür dilemesi çok komikti.
Zaman geç oldu ve Amber'in gitmesi gerekti. "Gitmem gerek.. Büyük ihtimalle bir daha görüşemeyeceğiz..". "Belkide başka bir evrende.." dedim. "Mhm, iyi geceler Lumine." Bu gittikten sonra dediği son şeydi. Koşarken hüngür hümgür ağladığını hala duyabiliyordum. O ağladıkça bende ağladım; sesler kesildi, fakat ben yinede ağladım. Ölümümü beklemek tamamen bir işkenceydi. Fakat hala görmek istediğim kişiler vardı. Hey Nahida, işler nasıl gidiyor? Diona, en iğrenç içkiyi yapabildin mi? Xingqiu, daha iyi bir berber bulabildin mi? Dainsleif, neredesin? Kahretsin, herkesi çok özlüyorum..
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Benim gibi clown personality birisininden anca bu kadar huzun cikiyor affedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 days and 7 hours // lumine angst
Krótkie OpowiadaniaTraveler, yolculuğun buraya kadar.