Teu-hi!! 💎💎
İyi okumalar!
Sonbahardan kış ayına geçerken mevsim değişikliği nedeniyle uykuya hazırlanan kiraz ağacının bir yaprağı, kapıda valizleriyle memleketi Japonya'dan hatrı sayılır derecede uzun bir süreliğine ayrılacak olan Kanemoto Yoshinori'nin ayağının dibine süzülmüştü zarifçe. Soğuk hava tenine değdiği gibi üşümemek için atkısını biraz daha yukarı çekti. Ailesiyle vedalaşmak için kapıda bekliyordu.
Annesi ve ablalarının iyi dileklerini ve uyarılarını da aldıktan sonra iki eline de valizlerini yüklendi ve son bir kere onlara baktı ayrılmadan önce. Ufak bir veda gülümsemesi yerleştirdi yüzüne.
Bahçe kapısının ağzında onu bekleyen koruması Hiroshi'ye verdi valizlerini arabanın bagajına yerleştirmesi için. Son bir kere evine baktı ve ezbere bildiği bu görüntüyü uzun süre göremeyecek olduğunu bildiği için iç çekti.
Arabaya bindikten sonra son bir kez pencereden el salladı ailesine. Onlar da ona el sallıyorlardı. Şoför, sürmeye başladığı zaman görüntüleri kaybolana kadar el salladı Yoshinori ailesine.
Yıllarını geçirdiği bu ev ve sokakları Güney Kore'nin Seul kentinde dahil olduğu ünlü bir müzik grubu için, kariyeri için terk ediyor olması içini acıtıyordu. Ailesini özlediği için bir haftalığına onları ziyarete gelmişti sadece.
On dakikalık bir yolculuğun ardından havalimanına varmıştı. Arabadan inerken, bagajdan valizlerini indiren Hiroshi'ye seslendi.
"Hiroshi-san, Jihoon dün seni aradı. Ne dedi?"
Hiroshi hatırlamaya çalışır gibi kaşlarını çattı. Sonra da ona baktı. "Bugün saat kaçta orada olacağımızı sordu, efendim. Dün gece erken yatmış olduğunuz için size ulaşamamış, beni aradı."
"Anladım, teşekkürler."
Üç saat süren bir uçak yolculuğunun ardından karaya ayak basan Yoshinori, hayatının bir kısmını geçireceği büyük şehir, Seul'e baktı. Burası Güney Kore'nin başkentiydi ve de en pahalı şehriydi... Birden sırtına birinin bindiğini hissetti ve düşmemek için Hiroshi'ye tutundu.
"Park Jihoon!"
"Yanlış, Kim Doyoung!"
"Doyoung!"
Doyoung, büyüğünün sırtından inip onu selamladı. "Hoşgeldin hyung! İnanır mısın? Kaç gündür Seul'e gelmeni bekliyorduk. Bak, Jihoon hyung ile Hyunsuk hyung da burada!"
Jihoon, yüzünü gizlediği atkıları ve beresini yüzünden çıkarıp gülümseyerek kollarını açtı. "Adamım, Yoshiii!!"
"Hyung!" Yoshinori, Jihoon'un kollarının altına girdi hemen. Birkaç yıl önce üniversitede okumak için Seul'e geldiğinde Kim Doyoung, Choi Hyunsuk ve Park Jihoon isminde üç çocukla tanışmıştı. Kısa sürede dörtlü bir arkadaş grubu olmuşlardı. Üçünün de ortak hayali bir müzik grubu kurmaktı ve birbirlerini bulunca da "Neden olmasın?!" deyip grubu kurmak için işe girişmişlerdi bile. Gerçekten, neden olmasındı ki?
Birbirlerine sarılma merasimi bitince dördü önde, Hiroshi de arkalarında valizlerle yürüyorlardı. Havalimanından çıktıktan sonra arabaya bindiler.
"Ailemi çok özledim, şimdiden hem de..."
"Onlar için endişelenmen normal." dedi Doyoung. "Ne de olsa sen bu evrendeki en temiz kalpli ve düşünceli insanlardan bir tanesisin. Benim kalbimde de sadece bir tanesin."
Yoshinori kızardı. "Ya, Doyoung... Teşekkür ederim ama ben senin gibi düşünmüyorum..."
"İşi gücü çapkınlık, boşver onu." dedi Hyunsuk. "Sana söylememiz gereken bir şey var, çok önemli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suimin Jikan: Kopter | TREASURE
Fanfiction"Gece, gökyüzünü kapladığı zaman Parlamaya başlar tüm güzelliğiyle ay. Mehtabın güzelliği cezbedici Bir o kadar da tehlikeli. Neydi onu bu kadar çekici kılan? Yoksa bir efsane miydi?" ✉⏤͟͟͞͞☆ 𝑯𝒂𝒓𝒖𝒔𝒅𝒊𝒂𝒓𝒚