Giriş

964 92 77
                                    

Sonunda valizlerini alıp biraz olsun hava alabilecek olmanın sevinciyle kendini dışarı attı Jimin.

On dört saatten fazla süren yol boyunca gözüne uyku girmemişti gerginlikten, eh yanına oturan ve uçağın motorları çalıştığı andan itibaren uyuyan kişinin de pek yardımı olmamıştı bu konuda. Epeyce horlamıştı çünkü. Nihayetinde yolculuğun zor kısmı bitmişti ve üç gün kadar Roma'da kalacak daha sonra heyecanının ve gerginliğinin asıl sebebi olan yere Valdaro'ya gidecekti.

İtalya haricinde üç farklı ülkeden özellikle seçilen arkeologların katılacağı bir araştırma olacaktı bu, yeni bir keşifti bambaşka bir kültürün izlerini görecek, o kültürün geçmişine ışık tutacaktı.

Derin bir nefes alarak valizinin kenarına bıraktığı hırkasını üzerine geçirip daha iki gün önce gümüş rengine boyattığı saçlarını elleriyle tarayarak geriye itti.

Birlikte çalışacağı İtalyan ekip tarafından gönderilen aracı beklerken boş gördüğü banklardan birine oturdu, bacaklarını esnetmek için ileriye doğru uzattı tabii bu anda önüne bakmadan yürüyen birinin ona takılıp düşmesini beklemiyordu.

Panikle yerinden kalkıp düşürdüğü kişinin yanına çöktü.

"Tanrım, çok çok özür dilerim. Gerçekten bilerek yapmadım, sizi görmedim çok özür dilerim iyi misiniz?" diye sordu aksanlı ingilizcesiyle.

"İyiyim, sorun yok."dedi genç çocuk da, benzer bir aksan onda da vardı, yüzü yere çarpmasın diye avuçlarını yere bastırmış ve dizlerinin üstüne düşmüştü.

"Gerçekten çok üzgünüm, dana dikkatli olmalıydım." dedi Jimin, bir taraftan da çocuğun açık çantasından etrafa dağılan eşyaları topluyordu.

Jungkook sıkıntıyla nefes vererek kendini geriye doğru bırakıp poposunun üstüne oturdu ve dizlerini ovuşturdu. Avuçları da acımıştı ama onu düşürenin yüzünü görmek ve onu gerçekten iyi olduğuna inandırmak için kapüşonunu indirip yüzüne baktı.

Panik hâlinde hâlâ ondan özürler dileyerek eşyalarını toplamaya çalışan çocuk, çok güzeldi. Tanıdık, tatlı bir kokusu vardı ama gerginliğinden kaynaklı olsa gerek kokusuna ekşi bir aroma da karışmıştı. Çok zayıf bir kokuydu, hafif bir rüzgarla burnuna gelen çiçek kokularını anımsatıyordu ama yine de çok tanıdıktı, daha önce böyle bir koku almadığına emindi oysa.

Alnına doğru düşen gümüş rengi saçlarını, küçük burnunu ve o konuşurken hızlı hızlı hareket eden dolgun dudaklarını inceledi, bir dakikadan kısa bir zamandı ama geçmişi ve geleceği birbirine karışmış, zaman kavramını yitirmiş gibi hissetmesine sebep olmuştu.

Çocuk eşyalarını ve kenara düşen telefonu ona uzatıp üzüntü dolu bakışlarını yüzüne çevirdiğinde istemsizce yutkundu. Zihninin derin bir köşesinde, en kuytu yerinde bu gözler kalbini acıtan bir anı gibi canlanmıştı.

Alfası içinde kıpır kıpır dolaşıyor, aldığı zayıf kokuyu daha yakından soluması için ona yalvarıyordu.

"Teşekkür ederim,"diye mırıldandı telefonunu ve çantasını alırken.

"Ah, siz... uçakta yanımda oturuyordunuz sanırım." diye mırıldandı Jimin şaşkınlıkla.

"Öyle mi? Etrafıma çok bakmadığım için görmemişim sanırım, üzgünüm." Diye mırıldandı Jungkook da.

"Asıl ben üzgünüm,"dedi Jimin "benim yüzümden avuçlarınız aşındı, canınız acımıştır." diye ekledi omuzlarını düşürerek.

"İyiyim gerçekten, sorun değil." dedi içtenlikle, düştüğü ilk an içinden ona küfür etmiş olsa da şimdi bir sorun yoktu sonuçta.

"Pekâla"dedi Jimin iç çekerek kalkarken, elini Jungkook'a uzattı tutması için "hadi kalkın yerden."

Jungkook hafif bir gülümsemeyle kendine uzatılan eli tuttu.

Parlak, masmavi bir gökyüzüne bakıyordu. Sırtı güneşte ısınan toprağa yaslıydı, burnuna tatlı mı tatlı çiçek kokuları doluyordu. O tanıdık, cılız koku ziyadesiyle canlıydı şimdi.

Kısacık bir an zihninde canlanan anların şaşkınlığıyla bir avucunda duran küçük yumuşak ele bir de o elin sahibine baktı. O da görmüş müydü? Bakışları az öncekinden farklı olarak şaşkın duruyordu, küçücük bir temas onu nasıl oluyor da zifiri karanlıktan ışıl ışıl bir sabaha götürmüştü ki?

Jimin çabucak toparlanıp gülümseyerek Jungkook'u kendine doğru çekerek kalkmasına yardım etti.

"Bu arada tanışmadık, adım Jimin."

Jungkook hâlâ az öncenin şaşkınlığını yaşıyordu ama Jimin'in atağıyla kendine gelmiş ve o da gülümsemişti yeniden.

"Jungkook."

"Memnun oldum Jungkook-sshi."

"Ben de öyle, Jimin-sshi."

Birkaç saniye süren bakışmanın ardından aralarındaki sessizliği bozan üçüncü bir kişinin sesi oldu.

"Jeon Jungkook-sshi, Park Jimin-sshi. Ben de sizi arıyordum, arabaya geçin lütfen."

***

Merhabaa, geri geldim... Bir anlık gazla bir seferde böyle bir şeye kalkıştım ama umarım hayal kırıklığıma uğramam ve uğratmam, bu hafta içinde bir bölüm daha atacağım seveceğinizi umuyorum. Bana destek vermeyi unutmayın🥺🥺🥺 yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.

Valdaro Lovers| JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin