bir vampir..

109 16 0
                                    

Jin'in içindeki istek dahada artmıştı. Atını biraz önce geldiği yöne doğru çevirdi ve ilerlemeye başladı, "nereye gidiyorsunuz?!" Diye sordu arkasından endişe ile jungkook. "Merak etme birazdan dönerim" dedi jin, ve ormana girdi. Atıyla ormanda ilerlemeye başladı, sonunda o çiçeklerin olduğu alana geldi.

Atını bir ağaca bağlayıp çiçeklerin arasına girdi. Birkaç tane koparıp cebine koydu ve yerde ki toprağa baktı, toprak çok garip bir şekilde sıcaktı..jin orda tek olmadığını anladı..prensin refleksleri hızlıydı tabiki. Ona yaklaşan ne olursa olsun engel olabilirdi.

Tabiki öyle oldu, onun arkasından ona saldırmaya çalışan birini fark eder etmez belinde taşıdığı hançeri çıkarıp arkasındaki kişiyi ağaca yaslayıp bıçağı da boğazına dayadı.

"Kimsin?! Ve arkamdan böyle çıkmaya nasıl cürret edersin!!" Dedi o anki stres ve sinirle jin, normalde böyle şeyler diyebilecek biri değildi kendisi hatta kimseye diyemezdi, ne bir insana ne de bir vampire. Ama o gün hayatı elinden alınmış gibi karşısına çıkan herkesi tersliyordu .

"Öhöm..prensin reflekslerinden bahsetmişti jungkook. Haklıymış" dedi karşısında duran şahıs. " Neden bahsediyorsun sen?! Onu nerden tanıyorsun! Ve kimsin?!" Diye sordu jin. Önündeki silüet onu biraz kendinden uzaklaştırarak duruşunu düzeltti.

Sonrasında eğilerek selam verdi ve "bendeniz Kim Namjoon. Kuzey kısmındaki krallıkta geliyorum,  ordaki kralın sadık askeriyim" dedi ve tekrar duruşunu düzeltti. "Peki Namjoon, jungkook'u nerden tanıyorsun?" Diye sordu prens. "O da bizden biri ve kralın sadık askerlerinden." Dedi. Jin bunu duyunca sanki üzerinden soğuk sular dökülüyormuş gibi hissetti. Bunca zamandır arkadaşım dediği, can dostum dediği insan..hem hain hemde insan bile değilmiş..

"Ah prens. Ne kadar yazık..sizin adınıza üzülüyorum. Ailenizi kaybettiniz, sizi çok iyi anlıyorum" dedi Namjoon. Jin bir vampir tarafından öldürülen ailesini hatırladı, annesi gözleri önünde kanının son damlasına kadar emilerek öldü, babası ise henüz bilinmiyor ama bir vampir eliyle olduğu açıktı..

"Ne anlarsın ki?! Sen sadece..bir vampirsin, siz yıllarca acı çekmeden yaşayabilirsiniz!..." Sinirle konuştu bir anlığına jin. Siniri yatışınca dediği şeyler adına kendinden utandı, "üzgünüm. Böyle konuşmamalıydım.. lütfen gidin. Burası hem bir insan hemde bir vampir için güvenli değil. Hem..umarım kralınıza bize saldırması konusunda uyarısın" dedi ve arkasını dönüp atının olduğu alana gitti.

"Üzgünüm prens.." dedi Namjoon. "Ama ona kendiniz söylemelisiniz" dedi. Jin sözleri duyduğu an arkasına dönmesi, namjoon'u engellemesine yetmedi. Namjoon
Jin'i kıskıvrak kavrayıp sivri dişleriyle boynunu ısırdı. Bu kan emmek veya onu öldürmek için değil, sadece bayıltmak içindi.

Jin bilincini kaybetti ve bayıldı, namjoon ise ata binip jin'i de arkası a koymuştu düşmemesi için.

×××××××××××××××××××××××××××××××

Jin uyandığında etrafta boğuk bir kan kokusu vardı, sonra boynundaki acıya odaklandı. Bir an o boğuk kan kokusunun kendinden geldiğini düşündü, ama kendinden gelmediğini anladı ve rahatladı. Fakat rahatlaması kısa sürdü, normalde her zaman uyandığı yatağında uyanmak yerine başka bir verde uyandı.

Etrafa iyice bakındı, oda güneş almıyordu, çok karanlıktı. Yavaşça kalkmaya çalıştı, başı dönüyordu ama dengesini sağladı. Yürüyerek kapıyı açmaya çalıştı ama açılmıyordu, etrafına bakındı, bir pencere vardı. Pencerenin olduğu yere gitti ve pencereyi açtı.

Bir şatodaydı evet, ama kendi şatosu değildi orası. Daha karanlıktı. Odanın içine birdaha baktı, sarkarak kurtulabilecek fazla birşey yoktu,battaniyesi ve çarşafı inmesine yeterli olabilicek kadar uzun değildi.

Pencereden bakarken içeri biri girdi, jin kapıya bakınca içeri jungkook'un girdiğini gördü.

"Sen pis bir hainsin!!" Dedi jin jungkook'un üstüne yürüyerek, "ben hain değilim efendi-", "hala efendim diyorsun! Bana karşı nazik olmayı kes!", "Jin, bunu yapmamızın bir nedeni vardı, amacım ailene zarar vermek değil. Ki asla da vermem, biliyorsun onları kendi ailem gibi görüyorum" dedi jungkook. "O zaman neden?! Niye yaptınız bu işgali? Babamı niye öldürdünüz?!", "Bilmiyorum, plan böyle değildi. Kralı öldürmek yerine seninle birlikte esir alıcaktık, ama o öldü.."

"Buradan çıkarsam gözünüzün yaşına bakmadan..!!" Sinirliydi. Ama onlara zara vermeyi düşünemiyordu, gerçekten annesine çekmişti...

"Neyse, bize ne yapacağın umrumda bile değil, ama sadece birşeye izin ver" , "neye?", "Krallığı bir süre tutsak göstericez, böylece diğer krallıklar bize saldırma emirlerini geri çekicekler.. sende bu emiri geri çekmeleri için bir mektup yazıcaksın..ve ayrıca tahta geçince beni sağ kolun yapıcaksın " dedi jungkook.

Jin uzunca düşündü, ne yapacağını düşündü. " Ayrıca eğer onlara bir mesaj gönderirsen, senin son kanına kadar emmelerine bir engel koyamam" dedi jungkook. "Peki kabul ediyorum, ama mektubu verir vermez serbest kalıcağım" dedi jin. Jungkook "memnuniyetle" dedi ve odadan çıktı.

Jin iç geçirerek uyandığı yatağa oturdu, ve düşündü. Acaba halkına şu an ne yapıyorlardı?...tabi ya söylemeyi unutmuştu, halka asla zarar vermemeleri gerektiğini söylemeyi unutmuştu.. kendi kendine küfretti, ordan ne zamanda çıkacağını bilmiyordu.

Odanın içinde dolanıp duruyordu, dolabı açtı ve içinde birkaç parça eşya olduğunu gördü, yapabilicek birşeyi yoktu. Bu zırhlar bir zamandan sonra ağır geliyordu ve onunda değiştirmesi gerekiyordu. Dolaptaki eşyaları aldı ve üstünü değiştirdi, bu ona tam olmuştu. Ayrıca çokta rahattı.

Ayrıca birazda başı dönüyordu, çiçekler yüzünden olduğunu düşündü ve yatağa geri uzandı, düşünmeye başladı.

Her şeyini kaybetmiş gibiydi, annesini babasını zaten kaybetmişti. Halkı ona güvense de o halkının yanında olamıyordu. Krallığı işgal altındaydı ve o sadece düşman eline düşmüş düşünüyordu.

Odaya biri daha girdi, içeri giren başka biriydi. Elimde tepsi ve tepsinin üzerinde yemek ve su vardı.

"Acıkmış olduğunuzu düşündük prensim, sırf sizin için yıllardır açılmayan mutfağı açtık, afiyet olsun" dedi odaya giren kişi. Çok samimi biri gibi gözüküyordu, ayrıca çok tatlı ve nazikti. "Teşekürler.." dedi jin, "adım jimin, birşey isterseniz beni çağırabilirsiniz", "teşekürler jimin" dedi jin.

Jimin yatağın yanındaki masaya yemekleri koydu. "Afiyet olsun" dedi ve çıktı odadan. Jin ne kadar istemesede acıkmıştı, bu yüzden yemekleri de yemek istiyordu.

kırmızı zambak | NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin