içimizdeki yük

83 11 0
                                    

Namjoon, jin'in söylediği o söz üzerine yarasının birdaha kanadığını hissetti.. ama bu sefer normalinden daha az kanıyordu sanki. Çünkü içindeki yara, kendini güvende hissediyor gibiydi..

"Namjoon. Atı hazırladım, hadi gidin" dedi jungkook odaya girerek.
"Tamam geliyorum" dedi namjoon. "Kırmızı zambak, uyan hadi" diye dürttü jin'i namjoon. Jin nefesini toplayıp ona cevap verdi "ne oldu?", "Hadi kalk, ilaç yapmak için biryere gidecez" dedi namjoon. Jin'in onlara güvenebilmekten başka çaresi yoktu, yavaşça doğruldu ve ayağa kalktı.

Jungkook ona palto gibi birşey verdi. Jin onu üstüne giyindi ve namjoon'u takip etti. Namjoon ahıra doğru gitti, jin'de arkasından gitti, hava ne kadar soğuk olsa da jin'in üstündeki palto yüzünden jin pek soğuk hissetmiyordu. Namjoon, ilk jin'in binmesini için yardım etti, sonra da kendisi bindi.

"Nereye gideceğiz ki?" Diye sordu jin. "Gidince görürsün, hem ateşinde yüksek. Gidiceğimiz yerde sana ilaçlar falan verirler, böylece iğleşiceksin" dedi namjoon.

Namjoon atı sürerken bir yandan da hızlı olmaya çalışıyordu. Ateşi daha da yükselebilir veya tekrar nefes sıkıntısı çekebilirdi prens.

Jin'in ise tek sıkıntısı uykuydu, belkide yıllardır alamadığı uykuyu o atın üstünde alabilmek için kafasını namjoon'un sırtına yasladı ve huzurla uyudu.

Namjoon ise gecenin karanlığında atı sürüyor, jin'in durumunu kontrol etmeye çalışıyordu.

Gideceği yer fazla uzak değildi, sadece namjoon gergindi..annesi öldükten sonra suga ile sadece kavga etmişti, annesinin ona dediği şeyi yerine getirip kardeşini yanına almak yerine onunla kavga edip gitmesine neden olmuştu.

Bir yerden bunun için suçluyordu kendisini, annesinin ölümü..kardeşinin gidişi.. hepsi onun yüzündenmiş gibi geliyordu, o gün suga'ya kuzeye gidelim demeseydi ne olurdu acaba?..

Namjoon atı biraz daha hızlandırdı, jin uykusunda ne yaptığını bilmeden namjoon'a sarıldı. Aynı çocukken babasıyla avlanmaya gittiklerine babasına atta sarılması gibi..

Aslında ikiside birbirini tamamlıyordu.. jin annesinin öldüğü hafta, annesinin yatağında, o soğuk odada, o yatakta ısınarak uyumuştu. Namjoon ise annesinin öldüğü gün, annesinin öldürüldüğü o tahtanın önünde, sımsıcak bir şekilde üşüyerek oturmuştu. Jin bir insana göre soğuk, namjoon ise bir vampire göre sıcaktı..

Ve bilmiyorlardı, bir gün birbirleri için her şeyleri olucaklarını..

×××××××××××××××××××××××××××××××

Namjoon sonunda gelecekleri yere yaklaştığını anladı. Diğer insanlar onları görmesin diye karanlık yerlerden ilerliyordu, jin ise nefes almakta tekrardan zorlanmaya başlamıştı, ateşinde yükselmişti.

Namjoon sonunda evin önüne gelmişti, attan indi ve jin'i kucağına aldı. Hızlı adımlarla evin kapısına gitti ve çaldı.

Kapının açılmasını bekledi birkaç süre, sonra tekrar çaldı, bu sefer daha hızlı ve sert çaldı "ne var b- sen?" Diye açtı suga kapıyı. "Yarıdımına ihtiyacım var" dedi namjoon. Suga namjoon'un kucağında ki prensi görünce "içeri geç.." dedi ve geçmesi için yol verdi. Namjoon hızlı adımlarla içeri geçti. İçeride jimin'i gördü.

"Ona ne oldu?" Diye sordu suga. "Nefes darlığı sanırım, hem ateşi var. Nefes darlığı için lavanta iyi geliceğini söyledi jungkook, bizim orda da lavanta yetişmediği için, jungkook sana yönlendirdi. Bende geldim işte" dedi namjoon. "Hem onun burda ne işi var?" Dedi namjoon. "Konuşmak için geldi, gelemez mi?" Dedi suga. "Bak aranızda ne var umrumda bile değil, ama izinsiz gitmemeli. Sadece bunu söylemek istedim." Dedi namjoon. Suga bahçeye çıkıp birkaç lavanta aldı ve onları bir kabın içinde ezip bir çaydanlığa koydu ve kaynatmaya başladı.

"O zamana kadar şu meyan kökü suyunu içsin, lavanta çayı kaynayana kadar bizde onu hafif ılık bir su ile duş aldıralım. Sonra soğuk bezi anlına, koltuk altına falan koy, ateşi düşücektir." Dedi suga. Namjoon "tamam" anlamında kafa salladı.

"Jimin, sen banyoyu hazırla ayrıca birkaç eşya bul ve getir, prensi banyodan çıkarınca giymesi için" dedi suga. Jimin banyoya gitti ve suyu hazırladı sonra da eşya bulabilmek için gitti ve suga ile namjoon jin'in kalkması için yardım ettiler. "Ee şimdi nasıl banyoya girdiricez?" Diye sordu namjoon. "Kıyafetleriyle girsin ilk. Biraz kendine gelince biz çıkarı o üstünü çıkarır" dedi suga. Namjoon "tamam" dedi ve jin'i banyoya götürdüler. Jin'i küvete koydular.

Jin ilk başta biraz titredi, sonrasında yavaş yavaş suya alıştı ve kendine geldi. Suga da içeri gidip ateşi için ilaç hazırladı.

Namjoon jin'in ateşini kontrol ediyordu, biraz olsun düşmüş gibiydi. Jin yavaş yavaş kendine geldi, "nerdeyiz?" Diye sordu. "Kendine gelmen için kardeşimin evine geldik, o sana iğleşmen için ilaç hazırlıyor, daha nasılsın?" Diye sordu namjoon. "Biraz daha iyim. Sağol" dedi Jin. "Ben çıkıyorum, birşey olursa çağır" dedi namjoon, ve banyodan çıktı.

"O niye sizin yanınızda?" Diye sordu suga, "plan için...ona mektup yazdırıp bize karşı olan işgalleri sonlandırıcaz işte" dedi namjoon. "Hayır öyle olmayacak. Olaylar daha da bozulucak, herşeyi berbat ediceksiniz, bu hem sizin hemde onun zararına olucak" dedi suga namjoon'a dönerek. "Nerden biliyorsun ki? Hem sen karışma, zaten bizi önemsediğin yok. Şu ilacı yapta gidelim" dedi namjoon. "Ne demek sizi önemsemiyorum?", "Önemseseydin gitmezdin. Bizi bırakmazdın, ama tabi bahanelerin çok, ve sakın gittiğin için beni suçlama" dedi namjoon sinirle. Suga'ya sinirliydi.

"Gitmemin nedeni sen falan değilsin.. ben orda kalamam..yapamam yüreğim el vermiyor" dedi suga, "neden miş?", "Her gün annemizin öldüğü caddeyi görmek istemiyorum da ondan! Ben oraya her baktığımda... acı içinde kıvranan annemizi görüyorum.." dedi suga hüzün ile, gözleri dolmuştu ama hala güçlü duruşunu kaybetmemişti. "Oraya kral olunca ne yapıcaksın peki? Halkını-", "orda kral falan olmayacağım, oraya asla gitmeyeceğim", "ne? Bu da ne demek? Oranın sıradaki varisi sensin." Dedi namjoon. "Sen yap, çocukluğundan beri hep bunun hayalini kurmuştun", "ben tahta geçemem", "o zaman taehyung geçsin, ama ben asla geçmeyeceğim.. gitmemin nedeni buydu. Ben sana asla ihanette etmedim, sadece orda..annemi o şekilde görmeye dayanamadım.. yardım çağırmaya gitmiştim..amcamları çağırdım..ama yakma anını uzaktan izledim, kaldıramadım..." Dedi suga başını eğerek."ben bi ailemi daha kaybetmeye dayanamadım işte.."

Namjoon birşey diyemedi. O an sadece suga'ya sarılmak istedi, ama bunu nasıl yapıcağını bilemediğinden kapıyı açıp dışarı çıktı. Aklına annesi gelmişti yine, onu hiç unutamıyordu.. yarası asla kapanmıyodu.. o an tek istediği annesinin onu ve suga'yı kollarının arasına alıp sarılmasıydı...

Namjoon içeri geri girdiğinde jimin jin'e eşyalar getirmişti, jin de onları giyip yatakta oturuyordu. Namjoon'un yüzünde büyğk bir gülümseme belirdi, "kendine geldin mi kırmızı zambak" dedi, jin gülümsedi ve "evet biraz daha iyim, sen ağladın mı?" Diye sordu jin namjoon'un ağladığını anlayarak. Namjoon belli etmeyerek "hayır,ağlamadım. Yüzümü yıkadım dışardaki çeşmede. Ondandır" dedi ve sandalyelerden birini kenara çekip oturdu.

Suga, jin'e lavanta çayını uzattı, "bu nefes darlığına iyi gelir. Merak etme bu jungkook'un sana verdiği çay, benden alırdı. Bende sana aynısı veriyorum. İçin rahat olsun yani" dedi, jin çayı alıp yudumladı. "Eline sağlık" dedi. Suga gülümsedi ve işine geri döndü.

O geceyi orda geçirdiler, sandıklarından da güzel geçmişti. Artık jin onlara güveniyordu, namjoon ise insanlara karşı jin sayesinde birazda olsun ısınmış gibiydi..

kırmızı zambak | NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin