geri geliş..

60 9 0
                                    

Kuzeydeki saldırıdan 1 yıl sonra..

Yine,yine ve yine aynı şekilde..

Terler içinde, nefes nefese uyandı bu sefer kral. Evet kral, çünkü artık prens değildi seokjin.. ertesi sabah taç giyme töreni vardı.. yani resmen kraldı.

Kuzey kısmındaki o saldırıdan sonra kraliyete geri döndü jin. Jungkook ve hobi ise suga'nın yanında kalmaya başlamıştı.

Onları her hafta ziyarete gidiyordu jin, çünkü jin. Kaçırıldığı andan itibaren, tutsak vir hayat yaşıyacağını düşünse de aslında bir aileye sahip olmuştu. Onları bırakamazdı.

Jin yatağından kalktı ve temiz bir nefes alabilmek için balkona çıktı, halkına baktı, halk o gün şenlikler hazırlayıp eğleniyordu. Bunun nedeni jin'in doğum günüydü.

Jin, doğum gününü çok durgun kutlamıştı, ilk defa.. kan bağından kimse yanında yokken kutlamıştı...

Dışarda şenlik yapan insanlara bakınca biraz olsun morali yerine gelmişti. O an içinde özgür kalmak istediğine dair bir istek uyandı. O da bu isteği paltosunu üstüne geçirip dışarı çıkarak dindirdi.

Kafasını kapatmıştı, çünkü insanların onun normal biri olduğunu sanmasını istemişti, sokakta şenlik alanına doğru yavaş yavaş, yerdeki taşları tekmeleyerek yürüdü, aklında her şeyi yerli yerine oturtmuştu, birşey hariç..

Namjoon..

Onu 1 yıldır görmemişti, onun ölü olduğunu düşünmekten içi acıyordu. Ki eğer ölseydi, bu jin'i de etkilerdi. Bunu kendisi de biliyordu..

Neden bilmiyor, ama namjoon yokken eksik gibiydi, buzun ateşe ihtiyacı olduğu gibi.. yalanın gerçeğe ihtiyacı olduğu gibi..çiçeğin suya, zambağın ise saflığa ihtiyacı olduğu gibi.. jin'inde namjoon'a..namjoon'un da jin'e ihtiyacı vardı...

Şenlik alanına geldi ve onları, ordaki eğlenip gülen insanları izledi, en son ne zaman güldüğünü bile hatırlamıyordu kendisi.. bare halkım gülsün diye düşündü.

Jin, orda şenlik eden insanları izlerken uzakta duran birini gördü. O kişi jin'e bakıyordu. Bakışları jin'e çok tanıdıktı.. Jin onu. Kim olduğunu anlamıştı bile. Koşarak şenlik eden insanların arasından geçti, orda duran kişi eğer düşündüğü kişi ise.. o zaman işler belki daha iyi olucak diye düşündü.

Jin o kişi gitmeden ona yetişmişti, kalbi normalden fazla atıyordu. Peki ya o değilse?.. bunu düşünmek istemiyordu, sadece..elini o kişinin omuzuna koydu.

Adam yavaşça ona döndü, "kafanı aç" dedi jin emin bir sesle. Adam kafasını açtı..tabikide oydu, jin onu tanımıştı..ama bakışları aynı değildi, yüzündeki bakış, jin'in onu ilk defa gördüğünde ki jin'in çatık kaşlı bakışlarıydı.

"Niye? Neden gittin ki? O gün neden sildin bütün izlerini? Neden..neden kulağımın arkasını papatyasız bıraktın? Neden kitabı bana okumadın?..neden toprağı kokusuz bıraktın ki?.." diye sordu jin gözleri dolu bir şekilde. Bu sefer hissettiklerinin farkındaydı ve saklamaya da niyetli değildi.. Namjoon, onun yüzüne bakmadan yere bakıyordu.

"Sana bunları getirmeye gittim" dedi elini kaldırarak, elinde bir demet zambak vardı. Bir demet kırmızı örümcek zambağı... "Belki bunları da ölüme bırakırsın zambak katili.." dedi namjoon. Jin neye uğradığını şaşırdı, namjoon bunu derken ne ima etmeye çalışıyordu ki?..

"Bu ne demek oluyor? Zambak katili ne demek oluyor?" Diye sordu jin. "Kuzeye saldırı yapıldı ve..jimin ile taehyung bir daha yerden kalkamadı..onlar birer kırmızı zambak oldu, o mektuba ne yazıldı umrumda değil. Ama onların gelmesinin başka açıklaması olamaz.." dedi namjoon, ve devam etti. "Yani sen...kırmızı zambağı öldüren..zambak katilisin.." dedi namjoon.

"Mektup onlara gitmedi bile, kral mektubu süs amaçlı yazdırmış. Jungkook mektubu onaylamıştı hem, ne yapmış olabilirim ki?" Diye sordu jin gözleri halen doluyken.

"Bunu ben bilmiyorum, öğrenmek te istemiyorum. Sadece, kendime soruyorum.. neden sana güvendim ki? Neden bir insana güvendim ki ben.. neden gülüşüne kanıp sana güvendim ben.. neden annemi öldren ırktan birinin Gülüşüne bu şekilde aldanıp güvendim ki?" Dedi namjoon. "Anlamalıydım. Sonu acı ile biticek anlamalıydım.. ama çok güzel gülüyorsu...ne yapabilirdim ki.." dedi namjoon sinir ve hüzün ile gözlerinden yaş düşerken. "Tabi bilemezdim ki bir zambağın, zambak katiline dönüşüceğini.."

"Belkide gamzelerini bu kadar derin kazmamalıydın..? Böylece bende içine düşüp ölümü beklemezdim he?" Diye sordu Jin. "Merak etme, intikamını alıcam. Kendimi bir şekilde telafi edicem..yani etmeye çalışıcağım.. ama bana söz ver, gamzelerini başkaları için birdaha kazmayacaksın" dedi Jin.

"Beni zambak katili olarak görsen de, ben seni hep gamzelerine gömüldüğüm bir anıt olarak göreceğim namjoon.." dedi Jin.

Jin hızlı adımlarla giderken, namjoon arkasından baka kaldı.
'zambak katili' dediği kişi çocukluğunda okuduğu kitapta aşık olduğu, bir ömür beklemeye göz yumduğu kişiydi. Ve şimdi o kişi sırf kendini ona telafi edebilmek için kollarının arasından gidiyordu.

Namjoon, o an hatırladı o acıyı, sevdiği insandan ayrılma acısını. Jin'de aynı şekilde hissediyordu. İkiside birbirini kurtarmak için birbirlerinden ayrılıyorlardı.

Biri, çocukken herkesin temiz, saf ve barış içinde yaşayabileceğini öğrenmişti annesinden, bir diğeri ise her acının anlık olabiliceğini, içimizde büyütmediğimiz sürece büyümeyeceğini öğrenmişti.

Ama ne yazık ki, kimse saf veya temiz değildi.. ve ne yazık ki..açılan her yara kolayca kapanamıyordu..

Jin odasına çıktı ve masanına oturdu, önce herkes adına bir mektup yazdı. Sonra, o gece sevdiği 2 insanı kaybetmesine neden olan komutana..

"Ben kral kim seok-jin.

Size karşı kurduğumuz ittifakı bozma açısından yazdığım bu mektup umarım bir an önce elinize geçer, çünkü bizim bölgemizde ki kuzey kısmındaki vampir halkımıza savaş açmış bulunmaktasınız. Ve ayrıca o bölgeye hakimlik kurma peşindesiniz ki bu göz yumulucak şey değil.

Ordan derhal çekilmenizi talep ediyoruz. Hem bizim bölgemizde olmalarıyla birlikte bizim halkımızdan da saydığımız bu krallık adına size yazdığım bu mektubu ne olarak gördüğünüz umdum da değildir. Bu düşmanca bir karar değil, fakat eğer düşmanca bir saldırı haline geçerseniz taarruza geçeceğiz."

Diye bir mektup yazdı ve göndermesi için bir askerine verdi.

Jin, bu aldığı karardan sonuna kadar memnundu. Sonuçta intikam alınmalıydı, sırf farklı bir ırklar diye onlara canavamış gibi davranılmamadır diye düşünüyordu.

Jin bir gecede belkide her şeyi mahveticekti, belkide düzene sokucaktı..

Krallığının emin ellerde olduğunu biliyordu, sonuçta ona birşey olursa krallığın başına jungkook'un geçmesini istiyordu. Çünkü ailesinden kimse kalmamıştı ve en çok güvenebildiği kişi oydu.

Namjoon ise jin'in böyle birşey yapacağını tahmin etmiş gibiydi, krallığa girdi ve jin'in yanına gitti.

"Ne yapıyorsun sen?" Dedi odaya dalarak. "1 yıl önceden yapmam gerekeni yapıyorum, sizin topraklarınız bizim topraklarımızdır, sizin halkınız bizim haklımızdır, bilmediğimiz bir komutanın gelip oraya üstünlük kurmak istemesine göz yumamam" dedi jin gözü pek bir şekilde.

"Bunu yapmanı istemedim ki." Dedi namjoon, " sen istediğin için değil. Ben istediğim için yapıyorum, şimdi kralını dinle ve git." Dedi jin. "Böyle bir tehlike de bırakır mıyım sanıyorsun zambak katili" dedi namjoon. "Bu sefer bırakıcaksın gamzeli prens. Bu sefer kimseye inanmıycam, inanmıyorum da. Güvenimi zamanında güzel gamzeli bir prens çaldı ve vermedi. Şimdi lütfen daha fazla uzatmadan çık" dedi jin. Bu sefer ciddiydi.

Namjoon'un yüreği el vermiyordu gitmeye. "O zaman zambak katili, bende savaşıcağım." Dedi ve sıcak eliyle jin'in elini tutu. "çünkü geri verilmesi gereken bir güven var" dedi.

Jin sonunda tamamlanmış hissetti, namjoon'un sıcak elleri kendisinin soğuk elleriyle buluşup 1 yıllık üşümesini anında dindirmişti..




kırmızı zambak | NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin