normal biriydim aslında. her şeyimle en az buradaki herkes kadar normal biriydim. derslerim iyiydi. hayatımda hiçbir zaman başarısız biri olmamıştım. buradaki herkesten daha çalışkandım mesela. o zamanlar hayatta olan annem zeki bir çocuk olduğumu söylerdi ama değildim, sadece fazla ders çalışıyordum. şuan ise odamda tek bir kitap bile yoktu.
"kitabına bak jeongin." yeji'nin sesiyle kafamı hızla geri kitabıma gömdüğümde etrafımdakilerin gözlerinin üzerimde olduğunu hissettim. normal biri olarak geçirdiğim 6. gündeydim ve arkadaşlarımla oturmuş meyve suyu içiyordum. tamam belki ağır şeyler yoktu ama bir bira bile içmem yasaktı jisunga göre.
soojin'in evinin bahçesindeydik. felix ve jisung beraber aldıkları proje ödevini yapmaya çalışıyorlardı ama felix sürekli bağırıp duruyordu sonra yeji onu susturuyordu ve önündeki test kitabına geri dönüyordu. soojin kalın bir kitabın son sayfalarını okuyordu ve odaklanmış görünüyordu. kai mangasını okuyordu ve ben ise elimdeki kitaba bomboş bakıyordum, yeji kızarsa diye okumuş gibi görünmeliydim.
vadideki zambak kitabının baş rolünün adı şuan yanımda oturan çilli arkadaşımla aynıydı ve ilk gördüğümde heyecanla ona göstermiştim. sayfaları hızlıca çeviriyordum ve gözümün takıldığı yerleri okuyup geçiyordum. İnsanlarda gerçekleşmeyecek umutlar uyandırmayın. nedensizce defalarca okumuştum bu satırı. her neyse.
soldan gelen sesle kafamı kaldırdığımda elindeki poşetlerle evin bahçesine inen merdivenden gülümseyerek bize doğru gelen kızı gördüm ve kocaman gülümsedim ona doğru. "yuqi, sonunda!" felix kaşlarını çatarak benimle aynı yere bakıyordu. biraz fazla geç gelmişti gerçekten de ama her neyse gelmişti, yeterliydi.
beni fark ettiğinde gözlerini kocaman açtı ve poşetleri yanımıza fırlatarak üzerime atladığında,-gerçekten atladığında- kollarımı beline sardım ve doğrulmaya çalıştım ama pek başaramadım. "çok özlemişim! neredeydin?" bağırarak kulağıma doğru konuştuğunda yüzümü buruşturarak kafamı arkaya yatırdım ve yüzü boynuma düştü. "annemin yanındaydım." diye mırıldandım o üzerimden kalkıp soojin ile arama otururken.
jisung bakışlarını bana çevirdiğinde bakışlarımı kaçırdım, gerçekten ne olduğunu sadece o ve soojin biliyordu. eğer onlar da şans eseri öğrenmeseydi onlara da söylemezdim, bundan emindim. her neyse. bir hafta önceki halimle şu anı karşılaştırdığımda daha iyi göründüğüme emindim en azından.
tek bir haftada mahvolan -mahvettiğim- hayatımı tek bir haftada da toplayabileceğime inanıyordum. ne kadar mantıklı bilmiyorum ama önemi yok.
"sen gelene kadar konuşacaklarımız bitmesin diye konuşmamak için manga okudum." tam karşımdaki kai gururla konuştuğunda kafamı sallayarak onayladım onu. soojin ve yuqi başka bir okuldaydı ve farklı okullarda olduğumuz için birbirimize anlatacak onlarca şeyimiz oluyordu her zaman.
bir kaç saatin sonunda konuşacak başka bir şeyimiz kalmadığını düşünürken felixin kurabiyelerinden son bir ısırık aldım ki jisung konuşunca yutamadım ve öksürmeye başladım. "benim sanırım bir sevgilim var." önümdeki bardaktan hızlıca yudumlar aldığımda gözlerim kocaman olmuş şekilde jisunga bakıyordum, herkes gibi.
"ne?"
"anlamadım."
"kim?"
"benden bahsediyor tabi ki de." son olarak kai de konuştuğunda jisung sanki suçlu bir çocukmuş gibi gülümsedi ve ben bunu biriyle birlikte olduğunu söylediği için sanmıştım.
"minho bana çıkma teklifi etti." gözlerimi anlamadığımdan dolayı bir kaç kere kırptığımda yaklaşık bir dakika boyunca jisunga baktık ve hiç konuşmadık. tam jisung dudaklarını aralamışken yeji konuşan ilk kişi oldu.
YOU ARE READING
absent, hyunin
Fanfictiono gece eğlenmek için dışarıya çıktıkları gece. yüksek doz uyuşturucu sonucu hayatını ucuz bir barın, kirli tuvaletinin unutulmuş bir köşesinde kaybetmişti. angst drugs and fucking money. the only thing I need.🥶