twenty-first:(f)

210 8 4
                                    


Jongin, ayağının altındaki topu dizlerinin verdiği yorgunlukla ezerken, hemen karşısında şut atmasını bekleyen Sehun'un bağırmalarını umursamıyordu.

"Hadisene oğlum, topu atmak için neyi bekliyorsun?! "

Jongin kendini silkeleyerek, karşındaki beklemekten sıkılmış olan kaledeki gence baktı ve gözlerini kısarak kaleyi hedef almaya çalıştı. Odağını doğru bir şekilde kuramadığı için, topu kolaylıkla Sehun'un kollarına bırakmıştı bile.

"Topu kucağıma atmak için mi bu kadar bekleme yaptın?" diyerek sinir bozucu kahkalarını attığında, Jongin göz devirmiş, sahanın çimlerinden çıkıp benchlerde oturarak suyunu kafaya dikmişti.

Bir pazar günü öğleniydi, Jongin ve Sehun akşam üstü yapılacak turnuva maçı için biraz idman yapıyordu sahada. Jongin'in maçı kazanıp kazanmaması pek umurunda değildi açıkcası. O, buraya sadece kafasındaki karışıklığı bir nebzede olsun azaltmak için gelmişti.

Kyungsoo, onu küçücük öpücüğüyle bile dünyanın en mutlu insanı etmişti. Ama 3 haftadır Jongin'in telefonlarını müsait değilim diyerek meşgula atması, onunla karşılaşmamak için iş yerine erken saatte gidip erken çıkması, Jongin'in kafasında çok büyük soru işaretleri bırakmıştı.

Kyungsoonun pişmanlık duygusuna kapıldığını düşünmeye başlamıştı. Bu ihtimali düşünmeye devam ettikçe kalbinin acıdığını hissediyordu Jongin.
Bu kafa karışıklığı ve çaresizlik duygusu, üstelik Kyungsoo' ya olan özlemi çok ağır gelmeye başlamıştı ona. Sehun, arkadaşının yaşadığı şeyi tam bilmese de bir şeylerin onun için yolunda olmadığını anlayabiliyordu.
Ne olduğunu sorsada Jongin'in ona anlatmayacağına da emindi, işlerin artık öncekinden daha farklı ve ciddi olduğunu hissedebiliyordu. Fakat arkadaşı için ne yapması gerektiğini bilmiyordu, ta ki ofisteki çatı katına sigara içmek için çıktığında onun ağladığını görene kadar. Jongin yer zeminde dizlerini kendine çekmiş, sesli bir şekilde ağlıyordu. Sehun, yıllar boyu tanıdığı arkadaşını ilk defa böyle gördüğünde, artık bir şeyler yapması gerektiğini hissetmişti.

"Jongin! Soluklanman bittiyse gel artık."

Jongin, oturduğu yerden kollarını bir süre gerdikten sonra kalkmış, sahaya koşmuştu.

"Olum bi sirkelen kendine gel, bu gidişle akşama işimiz zor. Bak Jun izlemeye gelecek maçı, eğer kazanamazsak kendi ölmüş bil."

"Tamam, anladık." deyip saçını geriye atarak ofladı Jongin.

"Anladıysan, gel şu topu ayağımdan almaya çalış hadi!" Sehun ayağına aldığı topla yavaşca ilerleyip, onun peşine takılmasını bekledi. Jongin peşine takılarak topu almak için koştuğunda, Sehun, topu ayağına bile değdirtmemek için çok uğraştı. Jongin bir süre sonra sinirlenip, genci ittiğinde Sehun da ona karşılık vermişti. Jongin düşmenin etkisiyle çimin üzerinde yatmış, bir daha kalkmak için yeltenmemişti bile.

"O kadar şiddetli itmedim bile, kalk lan!"

"5 dakika böyle kalmama izin ver." derken kolunu kaldırıp eliyle 5'i işaret etmişti.

Sehun bu defa kalenin orda duran su şişesini alıp, Jongin'in üzerine dökmüştü. Jongin üstü dahil ıslandığında kalkmış, saçlarını geriye atmıştı.

heart to heart, kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin