1- Ankara'ya geliş.

1.2K 85 190
                                    

Ani hava değişimiyle beraber, her bir zerresi titriyordu bedenimin. Ağzımdan çıkan nefes havayla bütünleşiyor, buhar olarak atmosfere karışıyordu. Uzun bir sürenin ardından, yaşadığım şehirden ve olanlardan uzaklaşmayı başarabilmiştim. Belki de bu yüzden bir şey hissetmiyordum şu an da.

Soğuk dışında.

Telefonumun çalış sesi kulaklarıma dolduğunda henüz havaalanından ayrılmamıştım, cebimde titrediğini hissettiğim telefonumu kapanmadan hemen önce çıkarmayı başararak pek de hızlı olmayan bir hareketle kulağıma götürmüştüm. Telefonun karşısındaki kişi derin bir nefes alarak sitemlerine başlamıştı bile.

"Oğlum neden açmıyorsun şu telefonu ya?"

Tanıdık sesle beraber dudaklarımın hafifçe iki yana kıvrılmasına engel olamadım, bu Ali'ydi tabii ki. Başka kim olacaktı? Son zamanlarda çevremde kalan tek kişi o'ydu ve bu böyle sürecek gibi görünüyordu.
Şimdilik.
Onu bekletmeden hızlıca yanıtladım.

"Kanka, daha yeni indim uçaktan, millet rahatsız olmasın diye sessize almıştım ama unutmuşum. Her neyse, şimdi çıkıyorum havaalanından."

Ankara'nın havası bayağı bir soğuktu, keskin bir soğuk hissediyordum, öyle ki bu kuru soğuk burnumu yakıyor, boğazıma hafif bir ağrı bırakıyordu. Çok geçmeden Ali'den cevap geldi.

"Hah tamam, ben de çıkmıştım evden, geliyorum seni almaya."

Dediklerini kısaca onayladım, zaten buraya Ali için gelmemiş miydim? Pekâlâ belki buraya gelmemin bir kaç sebebi daha olabilirdi, bunlardan biri geçmişim ve dertlerimden kaçışımdı, ama en büyük etken şüphesiz ki Ali'nin büyük ısrarlarıydı. Antalya'dan Ankara'ya taşındığı zamanlarda biraz zorlanmıştık ikimiz de, malum ikimizin de fazla arkadaşı yoktu ve biz sadece birbirimize sahiptik.
Görüşmediğimiz bu iki sene de fazla şey kaçırdım mı bilmiyorum, ama aramızdaki konuşma ve bağ asla kopmamış, aksine daha güçlenmişti. Beraber sık sık telefonda konuşur, ya da akşamları bir kaç oyuna göz atardık. Yine en zor zamanlarıma şahit olmuş, bana destek olmuştu.

O benim aksime sosyalleşme konusunda bayağı bir ilerlemişti. Attığı gönderilerde ya da diğer şeylerde arkadaşları ile dolu dolu vakit geçiriyordu bunu biliyordum. Fakat hiçbiri ile daha önce konuşmamıştım, kim oldukları hakkında bir fikrim olduğu da söylenemezdi.

Düşüncelerimi bölen şey, aniden gelen rüzgardı. Adımlarımı durdurarak beklemeye koyulmuştum bir süre önce ve durduğum için rüzgarı daha baskın hissediyordum tenimde. Uzun süre Antalya'da yaşayan biri olarak, havanın nasıl olacağını kestiremediğim için şu an içimde kısa kollu bir tişört ve üzerinde de siyah, hafif kalın sayılabilecek bir ceketim bulunuyordu. Bu beni soğuktan korumuyordu tabii, çünkü kasım'ın son günlerini yaşıyorduk ve havalar her zamankinden biraz daha soğuktu. Yeni yılın habercisiydi ne de olsa.

Soğuk havayı her zaman sevmiştim, bana yaşadığımı hissettirirdi, ayrıca tuhaf bir şekilde soğuk havada daha temiz nefesler aldığımı hissediyordum çünkü sıcak kadar boğucu değildi. Kısaca, uzun bir koşudan sonra su içmek ve soğuk havada derin bir nefes almak bana aynı hazzı veriyordu.

Ceketimin önünü kapatarak valizimi bırakmış, bir kaç saçma hareket ile ısınmaya çalıştım, ayrıca etrafta beni böyle görenler deli olduğumu düşünürdü ama üşüdüğümü hesaba katarsak bu pek önemli değildi. Telefonumdan yükselen bildirim sesiyle, titreyen ellerimi kullanarak cebimden çıkardım. Ali mesaj atmıştı.

Ali: geldim ben, şu tuhaf hareketleri yapan umarım sen değilsindir kanka, ki eğer sensen tanımamazlıktan gelerek uzaklaşacağım haberin olsun.

Çoban Yıldızı - Mengola √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin