6- Kabullenme.

580 59 143
                                    

"Çığlıklara bak oğlum!"
Oda Kaan'ın büyük kahkahalarıyla dolmuştu. Yeni yılın ilk gününün sabahında, etrafı güzelce toplamıştık ve şimdi de Umut ve Ali'nin dün gece dışarda ne yaptığını izliyorduk kahvaltı sofrasında.

Aralarında girdikleri iddiya göre Ali, her zaman sokağın köşesinde duran köpeklerin yanına giderek koşmaya başlayacaktı ve hasar almadan eve ulaşacaktı. Ama ikisi de sarhoş olduğu için, hüsranla sonuçlanmıştı.
Umut, Ali'yi kovalayan köpekleri çekeceğim diye Ali'nin ardından koşunca, onun da peşine bir kaç köpek takılmıştı. Neyse ki zamanında apartmanın içine ulaşmışlardı.

Videoya gülmekten yemek yiyemiyordum, öyle ki çay boğazıma kaçmıştı ve deli gibi öksürmeye başlamıştım.

"Helal Emre, sakin ol."

Hürkan hafifçe sırtıma vurmuştu. Sırtımda dokunduğu yer alev almıştı sanki. Çakmak falan mı değdirmişti bu çocuk sırtıma benim?

Arkama dönmeye çalıştığımda, aslında hiçbir şey yapmadığını ve sadece dokunduğunu anlamam uzun sürmemişti.

"İyiyim, boğazıma kaçtı...çok komik oğlum." Dedim çaktırmamaya çalışırken. Şu sıralar bana ne oluyordu bilmiyorum ama tuhaf duygular içine giriyordum.
Bir yanım mutluydu ve diğer yanım da hüzünlüydü. Bu genelde ekiple olmadığım zamanlardı.

Ekiple olmadığımda, kalbimin ortası bomboş gibi hissediyordum. Elimde olmadan bağlanmıştım onlara sanırım.

"Hadi hadi Emre, ye yemeğini eve kaçalım artık. Biraz dinleneceğim."

Ali'nin bana yönelttiği cümleyle, son ekmek parçasını da ağzıma atarak arkama yaslandım. Doymuştum yeterince zaten.

"Emre sen çok az yemek yiyorsun, geldiğinden beri dikkat ediyorum da." Dedi Umut.

Ona baktığımda çayını karıştırıyordu. Aslında az yememin sebebi düzgün bir yemek düzenimin olmamasıydı. Her zaman tek olduğumdan, çok nadir yemek yerdim evde de. Alışkanlık olmuştu işte. Üstelik eski zamanlardan kalma yeme bozukluğum vardı ve fazla kilolarımdan zar zor kurtulmuştum.

Biraz kolaya kaçarak kendimi aç bırakmak, ya da yediklerimi çıkarmak gibi olur olmadık yöntemleri denemiştim. Ama bu büyük bir hataydı, yüzüm ve hayatım daha fazla kötüye gitmişti bu seçimimle. Zorla da olsa durdurdum kendimi tabii, ama bundan geriye de bana küçük bir mide kalmıştı. Hemen doyuyordum.

"Alışkanlık olmuş, kolay şişiyorum ya."

"Yine de biraz daha yemelisin, vücudun vitamin alsın."

"Ali'nin babalığı yetmiyordu, senin de anneliğin mi başladı şimdi Umut?" Gülerek söylediğim şeye Umut gözlerini devirmişti. Ama yan gözlerle izlediğim Ali'nin sırıttığını görebilmiştim.

Son kalan çayımı da kafama dikerek bardağı masaya bıraktım. Hürkan bardağıma uzanarak aldığında onu durdurdum.

"İçmeyeceğim Hürkan."

"Bir bardak daha alsaydın kanka?"

"Yok yok, sağ ol." Gülümseyerek teklifini reddetmiştim.
Aptal triplere girmek istemiyordum, ama Hürkan bana her 'kanka ve kardeşim' dediğinde kendimi biraz kötü hissediyordum. Ama asıl ilginç olan şey ise, bu sadece Hürkan için geçerliydi. Diğerlerinin ne dediğine bu kadar takılmıyordum.

"Bize müsade o zaman." Ali ayağa kalktığında, kafamın üstündeki düşünce bulutu dağılarak yok olmuştu. Onun ardından ayağa kalkarak masanın üstündeki telefonumu cebime attım. Dünden sonra Hürkanla aramızdaki bağın arttığını hissedebiliyordum ve bu beni mutlu ediyordu. Ona daha yakın olmak istiyordum.

Çoban Yıldızı - Mengola √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin