"Efendim."
Kwangsu, kafasını eğip geçmek için izin istemişti. Hyunjin, Kwangsu'yu görür-görürmez içeri girmesi için eliyle işaret etmişti.
"Sorun ne? Jinyong'a mı bir şey oldu?"
Hyunjin, elini gözlüğüne atıp hızla çıkarmış ve masasına bırakmıştı. Sonra ayağa kalkıp Kwangsu'ya bakmıştı.
"Hayır, efendim. Küçük efendi ve Felix bey uyudu."
Derken, Kwangsu kafasını kaldırmamıştı.
"Ne oldu?"
"Biyolojik babanız.. yarın için, Jinyong'u alıp ona getirmemi rica etti."
Hyunjin hafifçe kafasını kaldırmıştı. Düşünürcesine Kwangsu'ya bakmıştı. Kwangsu sabırsızlıkla onun emrini bekliyordu. Hyunjin biraz düşünüp geri Kwangsu'ya dönmüştü.
"Ara onu, yarın hiçbirimizin evde olmayacağını söyle. Sadece sen ve Jinyong'un olacağını söyle."
Kwangsu şaşırmıştı. Bu ne işe yarardı ki? Ne alakaydı şimdi? Hyunjin bey mi düzgün düşünmüyordu, diye içinden geçirdi Kwangsu.
"Ama efendim, bununla elimize ne geçecek ki?"
"O herif, hiçbir şey düşünmeden kendisi koşarak gelecektir. "
Hyunjin gülümsediğinde, Kwangsu omuz silkti. En iyisini Hyunjin bilirdi tabii ki. Kwangsu'da ona uymayı karar aldı.
--
"Efendim, bu iyi bir plan mıydı?"
"Beni görünce zaten korkacaktır. Tek korkusu benim."
Derken, Hyunjin Jinyong'un saçlarını okşadı.
"Hyun?"
Hyunjin, küçüğünün sesini duyar-duymaz arkasını dönüp açık kapıya bakmıştı. Felix şaşkın şekilde Hyunjin ve Kwangsu'ya bakıyordu.
"Oh, Felix. Sen arkadaşlarınla buluşmaya gitmeyecek miydin?"
Hyunjin sesini nazikleştirip Felix'e gülümsemişti. Ama Felix anlamıştı çoktan bir şeyler olduğunu. Şüpheyle Kwangsu'ya bakmıştı. Sessizce içeriye girip Hyunjin ile Kwangsu'nun yanına adımlamıştı.
"Felix?"
"Hyunjin, neler oluyor? Bir şeyler olduğu belli."
Kwangsu hızla Hyunjin'e baktığında, Hyunjin kafasını iki tarafa sallamıştı. Söylerse Felix paniğe kapılırdı.
"Bir şey yok hayatım."
Felix'in yanağına öpücük bırakıp gülümsemiş ve ayağa kalkmıştı. Jinyong ise anında hareketlenerek rahatsızlığını bildirmişti.
"Bebeğim, sorun ne? Baba burada, hiçbir yere gitmiyor."
Hyunjin hızla dönüp yine Jinyong'un saçlarını okşamıştı. Jinyong ise anında sakinleşmişti.
"Hyunjin. Sorun ne lütfen söyler misin? Ben endişeleniyorum."
Felix endişeli ses tonunu sunduğunda, Hyunjin Jinyong'un saçlarını son defa öpüp Felix'e dönmüştü.
"Endişelenmene gerek yok, her şey yolunda."
Yine de Felix'in içi rahat olmamıştı. Hyunjin'in yanına oturup alt dudağını ısırmıştı. Hyunjin ise ona bakmıştı. Cidden endişelenmişti.
"Bebeğim, sana endişelenecek hiçbir şey yok dedim. Sorun yok."
Elini Felix'in yanağına koyup okşamıştı. Felix ise yutkunmuştu.
"Ya varsa? Yalan diyorsan? Sonra bir şey olunca kendimi suçlu hissediyorum, Hyunjin. Jinyong sağlıklı büyüsün istiyorum, ona babam gibi davranmak istemiyorum."
Tek nefeste hepsini dediğinde, Hyunjin iç çekmişti.
Haklıydı, Felix. Eğer Jinyong'a bir şey olursa bu Hyunjin ona söylemediği için olurdu. Mantıkken endişeleniyordu.
"Hayır. Öyle bir şey olmayacak. Jinyong sağlıklı şekilde büyüyecek."
Elini Felix'in beline atıp okşamış ve sıcak bir gülümseme sunmuştu. Felix'in rahatlaması için.
"Emin misin?"
"Eminim." Hyunjin cevapladıktan sonra Felix de gülümsemişti ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Penumbra (Pyrrhic 2) / Hyunlix ✔
FanfictionPenumbra: -Yarı gölge- ❥ ˠ⚠️⚠️⚠️ˠ °2nd couple °Daddykink °Pyrrhic 2 °Mpreg