Şu an güncel olan hikayelerim, Geçmişten Gelen ve Arı Kovanı'na bir şans vermenizi tavsiye ederim ♥
İnstagram: sahra.wattpad | -> merve.albyrk1
İyiliğin nasıl bir şey veya nerede olduğunu sormayın bana, çok aşina olduğum bir şey değildir kendisi. Annem haricinde de kimsenin gözlerinde rastlamadım zaten ne merhamete, ne insaniyete. İnsanların iyi olabilecekleri ise komik bir şaka kadar güldürürdü beni, iyi insanlara inanmam çünkü. Sadece bazılarının biraz daha az kötü olduğunu düşünürüm. Çıkarlar söz konusu olmadan kimsenin gerçek yüzünü göremeyeceğimizi benim kadar iyi biliyor olmalısınız.
Ama kötü nedir, biliyorum sanırım. O kadar çok duydum ki...
Çünkü bize, "Kötü kadın," derler, kimsenin içindeki iyiliği görmek istemeyenler.
Bunu derken bile, insan etine acıkmış gözleri, nefesleri gibi kan kokar.
O kadınlar neşeden uzak, ruhsuz kahkahalarının arkasına sığınırlar. Kötü kadınlar... Ağızlarından dökülen her kahkaha, geçmişlerinden bir iz taşır. Yüzlerindeki arsız sırıtış gözlerindeki mezarlığı saklar.
Benim annem kötü bir kadın. Hayatının en güzel, en çocuk, en genç yılları çalındığı için, ruhu demir kapılar ardına itildiği için kötü bir kadın. İşkenceler gördüğü için, her gün aşağılandığı, türlü hakaretlere maruz kaldığı için kötü bir kadın. Kendi hayatı üzerinde tek bir söz hakkı bile bırakılmamış bir kadın.
Belki yaşam, annem için en büyük cezaydı ama bu dört duvar arasında ölmesine bile izin yoktu. O etten bir servetti. Herkes için, parası ödendikten sonra alınabilecek bir üründen ibaretti, tıpkı diğer kadınlar gibi. Alınıp satılabilen, söz hakkı olmayan, tek görevi nefes almak olan canlılardık. Hatta parası, gücü olan isterse elimizdeki tek şeyden, nefes alma hakkımızdan bile feragat etmemiz gerekebilirdi.
Kötü işte buradaki herkes! Kimin kimi neye zorladığı kimin umurunda? Çekilen acılar, kulaklardan silinmeyen çığlıklar kimin umurunda? Gece keskin bıçağını salladığında yırtılan boğazlar, kısılan sesler, korkulu kısık nefesler kimin umurunda?
En kötüsü de, biliyorum ben bu kadınları. Hepsi yaşam mücadelesi içinde. Aslında burada kimse yaşam denilen şeyi de umursamaz ya, her nefesleri yüktür çünkü omuzlarına. Sadece acısız bir ölüm için direnirler bu hayata.
Burada canlar korunmaz, ruhlar zaten kimin umurunda? Burada bedenler korunur, çıkarlar korunur. Bir el uzanır, bir kadının içinden koca bir hayatı koparıverir. Yetmez, acıdan beslenenler için yetmez, onlar geçiriverirler sivri köpekdişlerini o hayata. Sömürebildikleri kadar sömürürler.
Öyle bir şeydir ki bu, geriye hiçbir şey kalmadı sanırsın. Kendinden bile bir parça bulamazsın hayatında. İliklerine kadar yağmalanmışsındır ama sonra bir şey olur. Yeniden ayağa kalkmaya, hayatın karşısında yeniden dimdik durmana değer bir şey. İşte benim hikayem bu noktada başlıyor.
Ben bir kadının bittiğine inandığı yerde başlayan umuduyum.
Annemin deyimiyle çölünde açan bir çiçek olmuşum.
Kurak bedeninde yaşam bulmuş, kimsesiz hayatına nefes olmuşum.
Buraya kadar bence de her şey normal. Kimsenin umurunda olmayan birkaç kadından bahsettim. Benim de onlar gibi görülmeye başlayacağım günler yakındı ama alışılagelmiş hayatım yolundan saptı.
Onunla tanıştım.
O... En tatlı acılarımın sahibi. Canımı en güzel yakan kişi; sigarası gibi, kül olana dek. Yakmadan duramaz, yakmaya da kıyamazdı. Benim için hep tuhaf, dengesiz bir çocuktu. Ne zaman seviyor ne zaman istemiyor, anlamazdım ama yanında ben, ben olurdum işte.
Tuhaftı... Tuhaf bir çocuktu.
Annemin beni ondan kurtarmaya zaten gücü yetmezdi. Benimse ondan uzak durmaya...
Ben Sahra...
Adım artık annemin kaderi değil, benim hikâyemin önsözü...♠Bölüm Sonu♠
Hikayenin giriş bölümünde bile bana göre bir farklılık söz konusu. Sizin görüş ve düşüncelerinizi bekliyorum. Lütfen yorumlarınızı ilk bölümümüzden esirgemeyiniz güzellikler.
Kendinize müko bakın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahra
Romance- 19 Mayıs 2015 tarihinde yayımlanmaya başlanmıştır - Yaşayacağım hayatı biliyor olsaydım yine doğmak ister miydim, çok merak ediyorum. Öyle bir kozanın içinde açtım ki gözlerimi, kapkaranlık, dapdar. Nefes alsam yok olacakmışım gibi. Her geçen gün...