*Asitin döküldüğü gün.Omzunu tuttum. Yüzünü çevirdi ve bir kütük gibi önümde durdu. Maruz kalan adamın nefreti gözlerinde hissedilebiliyordu.
İlk yumruğu çeneme vurdu. İkinci yumruk göğsüme indi. Vur bakalım, yumruk dövüşünü Avrupa'da iyi öğrendin mi? Başımı döndüğümü hissettim. Bir saniyeliğine nefesimi tuttum.
"Hayır Jisung,Bu sefer kendini ezdirme ve seni dövmesine izin verme."
Üzerine atladım. Kollarımın arasına bir ağaç kütüğü almış gibi gövdesine sarıldım. Bacaklarımla karnını sıktım ve ellerimle kalın boğazını tuttum.
Vahşi bir hayvan gibi bana yumruk atmaya başladı. İsmini bilmediğim iri öğrenci beni boğmaya başladı. Yüzü nefretle buruşmuştu, kıpkırmızıydı. Ağzı bükülmüştü. Bacaklarımı karnına soktum. Ayakkabımın topuğu onun şişman karnına battı.
Elimi bıraktığımda bir an boğazını gördüm. Yakası yırtılmıştı. Boğazı beyazdı. Boğuk bir çığlık kaçtı ağzımdan. Dişlerim onun kalın beyaz boğazına kenetlendi. Evet, biz Asyalılar böyle savaşırız! Saatin altında çekim yapmıyoruz! Gri solucanlar gibi düşmanın boğazına yapışıyoruz sadece.
Damarlarını ve titreşimini hissedebiliyorum.
Darbe kaburgalarımın üzerinden kaydı. Boğazını bıraktım ve yaralı elinden delici aleti aldım. Şimdi altımda, güneşe bakıyor. Bıçağı kaldırdım. Başını geriye attı ve ince bir sesle sızlanmaya başladı. Bütün yüzü tek bir ağızdan ibaretti, ölüm korkusuyla açılan karanlık bir kapı gibi bir ağız.
"Neden durduk yere bana vuruyorsun ki?Sana bu hakkı kim verdi ?"
Giysilerim kana bulanmıştı. Bu kimin kanıydı? Benim mi onun mu? Pekala, şimdi önemi yoktu.
Bıçağı çalılığa doğru fırlattım ve ayağa kalktım.
"Seni zavallı...sabahın köründe neden sana zararı dokunmayan bir insanı yaralamaya çalışırsın ki?"
Öyleydi işte.Zararım yoktu ve tanımıyordum ama tanımadığım bu insan benden beni öldürecek kadar nefret ediyordu.
Derin bir iç çektim ve yerde duran çantamı tek omzumdan geçirerek son defa yerde yatan iri çocuğa baktım.
Sahi,nasıl bu çelimsiz vücudumla onu yendim ben? İşte öyle,önemli olan vücut gücü değil.Sadece zeka ve ileri görüş önemli.
Gülümseyip okula doğru yürümeye başladım.Gözüm sokağın kapısına kayarken siyah arabayı görmüştüm.
12:23 saniye 34.
Okulun içine tamamen girip etrafa bakındım.
Gözüm bileğimde duran saate kaydı anlığına.07:56
"İçimden bir ses inan diyor..."
Boynumda duran kolyeyi öperek sınıfa doğru yürüdüm.Lütfen sorunsuz geç güzel gün.
⨳⨳⨳
12:10
Derince bir iç çekerek kimya odasının rahatsız sandalyesine yerleştim.Öğrenciler konuşuyor bazılarıysa eşyaları inceliyordu.
Solumda oluşan dolulukla gözlerimi soluma çekmiş ve bana bakmadan parmaklarıyla oynayan Hyunjin'e bakmıştım.
Sınıfta konuştuğu pek biri yok gibiydi.Sakin ve derslerine önem veren yani bildiğiniz o inek öğrenciler gibiydi.
Ancak öyle olmadığını düşünüyordum.Dikkatli bakınca insanları izleyip kafasında analiz kurduğunu ve bazende küçük defterine insanları karalayarak yanlarına garip tarihler yazdığını görme olasılığınız büyüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
captive thugs - minsung
ParanormalBir kabadayı, zevk aldığı ve ihtiyaç duyduğu bir oyun oynuyor.