sɪx

10.2K 527 49
                                    

Öğlen olmuştu, ama ben hala kalkmamıştım. Yatakta öylece duruyordum. Daha doğrusu ona gözükmeye pek niyetli değildim. Mutfaktan sesler gelmeye başlamıştı. Galiba kendisine kahvaltı hazırlıyordu. En iyisi o yedikten sonra yerdim bende diye düşündüm.

Öyle olmamıştı çünkü bir anda odama daldı ve bana kahvaltıya gelip gelmeyeceğimi sordu. Eh, madem hazırlamış bende gidip yiyecektim. Boşa mı gitseydi? Hem dün gece hakkında bir şeyler hatırlıyor mu diye ağzından laf almaya çalışırdım.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Sebepsizce aynada kendime bakıyordum. Galiba hayatı sorguluyordum. Bunu yapmayı kesip yüzümü yıkadım ve yavaş adımlarla mutfağa yürüdüm.

Telefonuyla ilgilenirken yemek yiyordu. Hiçbir şey demeden karşısına oturdum.

"Günaydın." Dedi kafasını kaldırmadan.

"Günaydın." Dedim bende ona bakarken.

Niye yüzüme bakmamıştı?

"Ee, dün içkiliydin. Başın ağrıyor mu?"

Konuya böyle girmek en iyisiydi sanırım. Daha üç gün önce kedi köpek gibi kavga ederken şimdi ona başın ağrıyor mu diye soruyordum. Galiba hayatım bu üç gün içerisinde kısmen değişmişti.

"Biraz."

Başka bir şey diyecek mi diye bekledim ama sadece tek kelime etmişti.

"Dün gece... Bir şey hatırlıyor musun?" Korkarak sordum bunu. Gelecek cevaptan veya vereceği tepkiden korkuyordum sanırım.

"Hayır. Bir şey mi oldu ki?"

O an içimden kocaman bir oh çekmiştim. Şükür ki sorduğu o soruyu ve benim verdiğim cevabı hatırlamıyordu. Umarım hiçbir zaman da hatırlamazdı.

"Yoo. Öylesine sordum."

Kafasını sallayıp yemeğe devam etti. Bende azıcık yiyip hemen kalkmıştım masadan. Ona söylememeye kararlıydım. Ama bir yandan da neden bana böyle bir soru sorduğu beynimi kemiriyordu. Kafası gidik olduğu için miydi? Yoksa sarhoş değilken söyleyemediği şeyleri öyle mi söylemişti?

-

"İyiyiz anne. Siz nasılsınız eğleniyor musunuz?"

Oğuz annemlerle konuşuyordu. Bense mutakta tıkınıyordum.

"Aman ne eğlenmek oğlum! Baban götünü yataktan kaldırmıyor ki."

Hemen arkasından babamın sesi gelmişti.

"Kaldırıyorum ya işte. Yaşlandık biz ne yapalım?"

Cidden ya, tamam anladık evlendiniz de bari balayına gitmeseydiniz. Oturun işte evinizde.

"Yapma sen bir şey anca otur!"

"Ya tamam. Oraya kavga etmek için mi gittiniz siz?"

"Yok oğlum sen dert etme şakalaşıyoruz biz."

Aman ne şakalaşma diye geçirdim içimden.

"Eren nerede?"

Bu sırada bende salona doğru yürümüştüm. Oğuz'un yanına gidip ekrana baktım.

"Burdayım anne. Nasılsınız?"

"İyiyiz oğlum. Siz daha iyi olun ama. Dört gün sonra geliyoruz inşallah."

"Gelin bir an önce özledik." Demiştim. Gelsinlerde kurtarsınlar beni üvey abiyle başbaşa bırakmaktan.

Konuşmamız bittikten sonra telefonu kapatmıştık. Sıkıntıyla koltuğa uzanıp gözlerimi kapattım. O sırada o da yanıma uzanmıştı. Hemen gözlerimi açtım ve tavanı izlemeye başladım. Bu belirsizlikten sıkılmıştım artık.
Yanımda yatan çocuğa doğru döndüm. Kafamı kaldırıp dikkatlice yüzünü süzdüm.

"Dün gece sorduğun o soruyu hatırlatma mı ister misin?"

Gözlerini benim yeşil gözlerime diktiğinde elimi onun saçlarına götürüp karıştırdım. Tepki vermeyince bende devam ettim.

"Farklı şartlarda olsak, bir şansımız olur muydu dedin..."

"Sende şimdide olur demiştin." Şaşkınca kaşlarımı çattım. Ne yani hatırlıyor muydu şimdi? Utanarak kafamı eğmiştim. Neden utanmıştım ki sanki.

"Ciddi miydin peki soruyu sorarken?" Korkarak konuştum. Yine gelecek cevaptan korkuyordum.

"Eren... Ciddi olsam ne olur sanki?"

Susmuştum. Her zaman ki gibi.

Ellerimi saçlarından çekip ayağa kalktım ve salondan çıktım. Haklıydı, ciddi olsa ne olacaktı ki? Annesi ve babam evliyken böyle bir şey imkansız olurdu. Galiba.

Ben okula gitmiyem haa. Ulan hayaad.
Şu an bu moddayım...
(Alttaki yıldıza basmayi ihmal etmeyelim ☺️)

Stepbrother (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin