- Benimle çıkar mısın?
Satori ne diyeceğini bilemiyordu, kelimeler beyninin içinde dönüyor, dönüyor ve dönüyordu. Hiçbir kelime veya cümle ağzına varıp dudaklarından dökülmeye cesaret etmiyordu. Ne yapacağını bilememişti kırmızı saçlı çocuk. Yavaş yavaş gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Neden ağlıyordu ki şimdi? Çok zamansız ve gereksizdi. Onun çok umrumda değildi ama Wakatoshi şuan onun söylediklerinden rahatsız olduğu için ağladığını falan düşünebilirdi. Bir an önce bir şeyler demesi gerekiyordu çünkü daha fazla sessiz kalırsa olacak şeyler iyiye gitmezdi. Dudaklarının arasından sevdiği çocuğun ismi döküldü Satori'nin. "Wakatoshi-kun" dedi kısık bir sesle. Hayatında korkmadığı kadar çok korkmuştu belki de yeşil saçlı oğlan. Sevdiğinin ağzından kendi adını duymanın onu bu kadar korkutabileceği aklıma gelmemişti. "Efendim" diye cevapladı ona karşılık olarak yine kısık bir sesle. Bu iş hal olduktan sonra kesinlikle uyku saatlerini düzenlemeleri gerekiyordu ikilinin. Sabah uyanık kalıp gün içinde uyuyor, kahvaltı için aşağıya inmiyor veya bazı dersleri aksatıyorlardı. Herhangi biri sorduğunda bahaneleri hazır olduğundan pek sorun etmemişlerdi şimdiye kadar ama bundan sonra dikkat etmeleri gerekirdi.
Uzun süren sessizlik yerini derin huzursuzluk ile değiştirirken ikisi de bu iğrenç durumun farkındaydı ama kimse değiştirmek için hamlede bulunamıyordu. En sonunda Satori konuştu ve tüm olayları aydınlığa kavuşturdu bu karanlık gece vaktinde.
- Ben, bende senden çok hoşlanıyorum. Ve hatta son zamanlarda bu hoşlantının yerini aşka bıraktığını düşünüyorum. Bir insanın aşık olmak için 6 aya ihtiyacı olduğunu okumuştum bir yerde. Biz seninle 6 ay geçirmedik ama sanki seninle bir ömür birlikteymişim gibi hissettim. Ve evet Ushijima Wakatoshi seninle çıkmaktan onur duyarım!
Ve bu cümleler dünyaların onun olması için yeterliydi Wakatoshi'ye. Duygularını çok iyi gösterebilen birisi değildi hiçbir zaman için. Ama Satori'nin yanında her şey daha kolaydı. Yüzüne ister istemez bir gülümseme yerleşti. "Şimdi uyuyabilir miyiz? Gece 2 de neden uyanıktın ki!?" Diye sitem etti yeşil gözlü çocuk. Ne diyebilirdi ki Satori. O da bilmiyordu sonuçta neden aniden uyandığını. Kafa sallayıp sevgilisini onayladı ve birbirlerine sarılarak uykuya hazırlandılar. "Şuan sevgiliyiz ama eskisinden farklı hissetmiyorum." Dedi Satori. Aslında üzerinden büyük bir yük kalkmıştı tabiki, kafasındaki soru işaretleri cevaplarına kavuşmuştu. Ama eskisinden o kadar da farklı değildi. Hala eskisi kadar mutluydu,hala eskisi kadar üzgündü, hala eskisi kadar heyecanlıydı Wakatoshi ile aynı yatağı paylaşma konusunda. "Sence neden?" Diye sordu Wakatoshi. Wakatoshi bunu duyunca üzülmemişti. Kendisi bile üzülmediği için şaşırmıştı. Belki de mantıklı bir açıklaması olduğunu düşündüğündendi üzülmemesinin nedeni. "Tam olarak bilmiyorum ama sevgili olmadan önce de bazı geceler seninle aynı yatağı paylaşırdım. Sevgili olmadan önce de istediğim zaman sana sarılmama izin verirdin. Yani şuan eskisiyle aynı hissediyorum." Bu Satori'nin ondan aslında hoşlanmadığı anlamına mı gelirdi? Hayır aslında gelmezdi ve ikisi de bunu biliyordu. Satori sadece kelimelerini biraz yanlış ve eksik seçtiği için anlamak zorlaşmıştı ama yine de Wakatoshi ne demek istediğini anlamıştı. Satori'nin yüzüne yaklaştı ve uzun zamandır hayalini kurduğu dudaklarla kendi dudaklarını birleştirdi. Bu ikisinin de ilk öpücüğü olmuştu. Kısa ama ikisi içinde fazla anlamlıydı. "Şimdi eskisiyle arasında fark var mı?" Satori şaşkınlıktan hafif aralık ağzından çıkan mırıltılar ile kafasını hafifçe salladı. Kızaran yüzünün daha fazla kızaracağını biliyordu ve bunu saklaması gerektiğini hissetti. Wakatoshi'ye daha çok sokulup yüzünü ondan gizledi.
-
Alarm çaldığı için kalktığında yanında Wakatoshi'yi göremeyince kendini biraz olsun kötü hissetmişti Satori. Yataktan kalkıp formasını almak için dolaba doğru ilerledi. Üniformasını giydikten sonra telefonunu çıkartıp Wakatoshi'yi aradı. Gece bir yere gideceğini söylememişti ve haber vermeden gitmesi Satori'yi rahatsız etmişti.
Telefon bir kaç saniye çaldıktan sonra açıldı. Kısa bir konuşmadan sonra Wakatoshi'nin revirde olduğunu öğrenmişti. Önemli bir sorunu yoktu kendine vitamin almak istemişti ve bunun için revire gitmişti. Telefonu kapattıktan sonra kafeterya kısmına geçti. Wakatoshi de işi bitince buraya gelecekti. Bugün ne yiyeceğini seçmek için uzun süre boyunca büfenin önünde durdu. En sonunda kendine meyve ağırlıklı birşeyler alıp cam kenarında kuytu köşe bir masaya yerleşti. Kalabalığı sevmediğini çok küçükken bile anlamıştı. Bir misafir geleceğinde, evde 6 kişiden fazla insan olduğunda, okula giderken/dönerken çok korkardı ve bu işleri yapmadan önce kendini cesaretlendirmek için bir sürü söz sarf ederdi. Pek işe yaramazdı ama yine de her zaman yapardı.
Wakatoshi aradan bir süre geçtikten sonra yemekhaneye giriş yaptı. Biraz etrafa bakındıktan sonra Satori'nin oturduğu masayı buldu ve yanına doğru ilerledi. Yanına yaklaşıp günaydın diyerek yanağına bir öpücük bıraktı ve hızlı adımlarla uzaklaştı.
Wakatoshi herkesle geçinen biri değildi. Aslında insanlar ona "duygusuz, duvarla konuşsam daha iyi, sen konuşmayı bilmiyor musun? Neden asla konuşmuyorsun?" Dediği için kimseyle geçinen biri değildi. Ama Satori herkesden farklıydı onun gözünde. İkisi de birbirini tamamlıyordu. Satori görmezden gelinmeye alışkındı. Kimse onu dinlemese veya ona cevap vermese bile konuşmak artık onun için normaldi. İşte tam olarak bundan dolayı birlikte çok iyi bir çiftlerdi. Satori cevap alamasa bile - aslında wakatoshi onunla her zaman konuşuyordu sadece diğerleriyle konuşmak ona gereksiz geliyordu- Wakatoshi'nin onu dinlediğini biliyordu. Wakatoshi ise Satori'ye cevap vermese bile diğer eski ve sahte arkadaşları gibi arkasından laf etmediğini hissediyordu.
Bu yazılanlar Wakatoshi'nin yemek alıp masaya geri dönerken düşündüğü şeylerdi. Eskiden ruh eşi olaylarına inanmazdı ama şuan böyle mükemmel bir insanın ruh eşi olduğunu hissediyor ve bundan gurur duyuyordu.
"Bugün mutlusun bakıyorum da."
Satori'nin cümlesi onu kendine getirmişti. Düşüncelerinden sıyrılıp gerçekliğe döndü. O an o kadar derin ve güzel düşüncelerle uğraşıyordu ki güldüğünü bile fark etmemişti. Aslında dudakları bir milim havaya kalkmıştı. Onu çok tanımayan bir insan -mesela sınıf arkadaşı gibi- hala onun çok ciddi olduğunu ve yüzünde hiçbir mimik oynamadığını iddia ederdi. Satori sevgilisinin yüzünü o kadar mı ezberlemişti ki minik bir gülümsemeyi bile fark ediyordu?
"Senin olduğun her zaman mutlu değil miyim zaten?"
Satori'nin zaten gülücükler saçan yüzü biraz daha parladı. Hafifçe gözlerini kısıp sevgilisine baktı. "Hmm öylesin tabiki~"Wakatoshi onu çok seviyordu. Kırmızı saçlarını, saçlarıyla uyumlu gözlerini, her zaman mutluluk saçan dudaklarını, onun dışında kimseye yakışmayacak olan saç modelini, gülerken kapattığı gözlerini, bir şeyi anlamadığında sola yatırdığı başını, gülümseyince kısılan gözlerini - Aslında her zaman gülmesinin arkasında üzücü bir hikaye olduğunu düşünüyordu Wakatoshi. Onun için; Gözleri gülünce kısıldığından dolayı sürekli gülüyordu çünkü insanlar onun gözlerinin anormal derecede büyük olduğunu söylemişlerdi. O da sürekli gülmekte bulmuştu çözümü. Aslında mutlu biri değildi.-
Tüm benliğiyle olduğu gibi kabul etmiş ve onu bu haliyle deli gibi sevmişti, üzüldüğü tek şey onu çocukken tanıyıp mükemmel biri olduğunu söyleyememiş olmasıydı. Belki de ona güzel olduğunu çok küçükken söylese şuan bunları yaşamazdı Satori.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My paradise | Ushiten
Teen FictionTw: Çocukluk travması Ne yazıyım ben şimdi buraya Wakatoshi'nin saçları yeşil bence abe