/............/

188 3 0
                                        

Sevdiği kadar sevilebilmeli insan.Yoksa ne anlamı kalıyor sevmenin,değer vermenin...

Özgüven kırılıyor bir kere.Sevmekten ve her defasında kırılmaktan korkar oluyoruz ve bu korkularla bir ömür yaşıyoruz.

Büyüyoruz istemeden.Kötü deneyimlerden kalan can kırıklarıyla olgunlaşıyoruz.Hayatımızın en güzel yılları,ileride bir bıçak gibi saplanıyor sol tarafımıza...

Her darbe yediğimizde biraz daha güçleniyoruz aslında.Duygularımızı doğru yönetmeye başlıyoruz çünkü.Hayat bize öne kalabalıklaşmayı,sonra yalınlaşmayı öğretiyor.Nefret etmemiz için de çok sevmemiz için de geçerli somut sebepler sunuyor...

İncelikli insanlar arıyoruz,incelikli oluyoruz çünkü.Bu yüzden uzaklaştırıyoruz kendimizi olmasa daha iyi olan insanlardan!

Onlar bilmiyor,onlar farketmiyor.Onlar düşünmüyor belki bizim gibi.Hiç kimsenin bizi anlamasını beklememekle beraber,artık birşeyler adına onlara ihtiyaç duymadığımızı farkediyoruz.

İnsanlar kalabalık...

Ne demiş Nazan Bekiroğlu - Mimoza Sürgünü adlı eserinde ;

¨Sadece insana inanıyorum,diyesim geliyor.Ama insana kimsenin etmedğini eden de yine insan.Öyleyse sadece insaniyetli olmaya inanıyorum.

Sizde öyle yapın.

Acıyıp da geçmeyin.

Kalın...¨

Oysa ki kitaplar,içindeki tek bir kelimeyle,uzakta olandan bir fısıltı getiriyor,saçınıza dokunuyor başka bir kelimeyle,derdinizi sarıyor bir başkasıyla ve sonunda bütün kelimeler birleşip ¨Yalnız değilsin.¨ diyor kulağınıza.Sizi zihinsel yanlızlıktan arındırıyor.Belli bir süre sonra kitaplar büyük bir yer kaplıyor hayatımızda.Bir nevi onlara sığınıyoruz.Biliyoruz ki herkes gider,kitaplar kalır ve bitmeyen birşey varsa şüphesiz o,kitapların güzel mi güzel dostluklarıdır...

Bu nedenle şöyle derken buluyoruz kendimizi çokça ;


¨Ben dünyadan çok 'kitaplarda' yaşıyorum...¨


Bulutları Az GeçinceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin