Tam olarak şehrin neresinde olduğumu bilmiyorum. Ancak airbnb üzerinden ayarladığım evdeyim. Buraya doktora yaptığım şehirden Salt Lake Şehrinden geldim. Şehir ABD'nin Utah eyaletinde. Yetirince erken uçak olmamasından dolayı, yola çıktığım şehirde, geceyi havaalanında geçirmiştim. Önce bu şehirde Teksas'ın Dallas şehrine gidecek ve oradan Meksika Şehrine (İngilizcesi ile Mexico City'e) gidecektim. Sonra uçak bir saat rötar yaptı, ve Meksika'ya giden uçağı kaçırdım. Sonuç olarak günümü de Dallas'ta geçirmiş oldum. Buraya gece vardım.
Şunu yazmak gerek, Meksika özel olarak, Latin Amerika genel olarak benim hayatım boyunca en çok görmek istediğim yerdir. Görmemiş olsam da eğer Türkiye'de yaşamayacaksam Meksika'da yaşamak isterim. Öncelikle bu ülkenin ve bölgenin çok renkli bir kültüre sahip olduğunu düşünüyorum. Ve diğer ülkelerin aksine, Dünya'nın farklı yerlerinden gelen kültürleri bir araya getirebilen, kaynaştıran bir bölge Latin Amerika. Bunun yanında, belki de bunun sayesinde, farklı fikirlere, bakış açılarına en açık bölge.
Meksika tarihini Aztek İmparatorluğu'na ve daha gerisindeki kayıp imparatorluklara kadar uzatmak mümkün. Tabii bu ülkenin güneyinde bambaşka bir medeniyetin Maya Medeniyetinin de izleri var. Ancak ben Meksika Şehri'nde olduğum için o bölgeleri görmeyeceğim. İspanyol kaşif Hernan Cortes, böylesine bir medeniyei hızla keşfetmesi ve sonra fethetmesi, bugün bile çoğu insanı şaşırtan bir durum. Kimileri onun bu başarısını elindeki silahların üstünlüğüne bağlasa da, aynı silahlar güneydeki Mayalar karşısında bu kadar hızlı bir zafer getirmemiş. İspanyolların asıl üstünlüğü, bugün Meksika Şehrinin yerinde o gün var olan Tenoctitlan'a bağlı şehirleri kendine bağlı hale getirebilmesi, ve Technoctitlan'I yalnızlaştırabilmesi idi.
Sonrasında, İspanyolların koloni kurduğu dönemde, Meksika büyük bir dönüşüm yaşadı. Yaşadığı bir asilimilasyon olarak adlandırılamaz sanırım. En azından tam anlamı ile. Çünkü ispanyollaşmadı. Yerli kültürü kendini farklı şekillerde ifade etmenin yolunu buldu. Ama eski şekilde de kalmadı. Meksikalıların dediği şekilde ifade edersek, iki kültürden de bir şeyler alan melez bir kültür oldu, aslında diğer Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi.
Ancak bu kültür ilk başta farklı etnik gruplara farklı yaklaşan bir yapı idi. Avrupa asıllı olan insanlar ki burada onların adları Cereol daha avantajlı idiler. İlk bağımsızlık savaşını İspanya'ya karşı onlar verdiler ve kazandılar. Ancak 19. Yüzyılın çoğunu Meksika demokrasi denemeleri, savaşlar, diktatörlükler ve toprak kayıpları ile geçirdi, bu yüzyılın sonunda kurulan diktatörlük, Meksika'yı Avrupa Devletlerinin bir kopyası haline getirmeye çalışmaya başladı. 1910'da başlayan Meksika Devrimi bunu engelledi. Meksika'nın yerli kültürü, ülkede kendini daha iyi ifade edebilmeyi, ve ülkenin kimliğinin bir parçası olmayı başardı bu devrim sayesinde. Bugün Meksika okuduğum kadarı ile kendisine melezlerin ülkesi diyen bir ülke.
Meksika'daki ilk dakikalarımda kendimi Türkiye'de, daha doğrusu Türkiye'nin belki 80lerdeki halinde gibi hissettim. Havaalanı mesela, hafif baştan savma yapılmıştı. Uçaktan çıkınca, tünele benzeyen uzun koridorlardan geçerek pasaport kontrolü yapılan yere geldik. Pasaport Kontrol alanine görünce herşeye ragmen gevşedim. Girdiğim çoğu ülke, ki bunlara Avrupa ülkeleri, Çin, ABD ve hatta Türkiye de dahil, pasaport kontrol alanında en azından kontrolü yapan memur cam bir bölmenin arkasındadır. Kimi zaman pasaportu kontrol ettirmek için, bizim de kapalı kutu gibi bir Alana girmemiz gerekir. Ancak burada Meksika'da memur üstü açık bir bölgenin arkasından yapıyordu pasaport kontrolünü. Standart beklediğim memur soğukluğu yine vardı itiraf edeyim. ABD'de rastladığım o soğukluğu örtmeye çalışan ama benim açımdan başarısız olan samimiyet denemesi de yoktu. Pasaport kontrolü ve sonrasında bagajımın kontrol edilmesinin ardından sonunda Meksika'ya resmen ayak bastım. Havaalanının çok kalabalık olacağını okumuştum, ama Türkiye'nin yanında fazla kalabalık sayılmayacak bir yerdi. Ancak çok dar adeta koridor denebilecek bir alandı havaalanının geliş bölümünün çıkışı, belki çoğu havaalanı gibi. Çıkış da bir sürü dövizi pesoya çeviren stand vardı. Bir sürü taksi de vardı, ama biraz delikanlılık yapayım diye metro ile kalacağım yere gitmeye karar verdim.
Sonuç olarak elimde bavul ile, defalarca merdivenlerden inmek çıkmak, ve tıklım tıklım metroda bir köşede, hem bavulun düşmemesi, hem de kendim düşmemek için çabaladım. Niye bavul getiriyorsun diyebilirsiniz, ve haklısınız. Nedeni, buradan Türkiye'ye gidecek olmam, dolayısı ile eşyalarımı da mecburen yanımda taşıyorum. Sonuç olarak muhtemel, şehir dışından şehre iş bulmak için gelmiş, yol yordam bilmeyen birisine benziyordum, özellikle iki adamda bir elimdeki kağıda doğru yönde gidip gitmediğime baktığımı da hesaba katarsam. Sonunda Metronun içinde şarkı söyleyen, kaçak CD satan, başka eşyalar satanların olduğunu okumuştum. Meksika'ya ulaştığımda saat 9u geçtiği halde, şarkı söyleyen, ve kulaklık, yiyecek, ve küçük cüzdana benzeyen bir şey satanlara rastladım. Kulaklık kelimesini yanlış yazmadım. Açıkçası bana da pek metroda sayılamayacak bir şey gibi geliyor, ama nedense metroda birileri satıyor, hatta diğer satıcılardan sadece birer tane gördüğüm halde iki tane kulaklık satan gördüm.
Kaldığım yer biraz Beyazıd'ın mahallelerini andırıyor, büyük binalar, ve kapalı kepenkler. Güvenliğe gösterilen özen Türkiye'den fazla ki okuduğum kadarı ile burada uyuşturucu mafyası son yıllarda birçok insanı kaçırmış. Nedenin bu olma ihtimali olabilir diye düşünüyorum. Kalacağım yerin girişi otopark gibi görünüyordu. Kapıda duran adama, internetten çıktısını aldığım belgeyi verdim, kapıyı açtı ve anahtarı Verdi. Dar bir merdivenden beş kat bavulumu taşımam gerekti.
Ev güzeldi, ufak bir mutfağı olan, modern döşenmiş bir salonu ve ufak, gerçekten ufak bir banyosu var. Odam geniş ve az sayıda eşya var. Bir haç ve ufak muhtemelen kumaştan yapılmış elişi bir sepet var, bir de duvara bitişik bir dolap ile, ufak komidin. Onun dışında boş. Tabii yatağı saymıyorum. Benim için daha iyi. Ufak bir balkonu var, tek kişinin ayakta durabileceği kadar büyük. Dışarıda iç içe geçmiş binalardan oluşan bir manzara var. Daha geride de gökdelenler var.
Bu benim rüyamdı, okuduğum kadarı ile ve dinlediğim kadarı ile birçok insanın rüyasıdrı Avrupa ve ABD'yi görmek, mümkünse yaşamak. Benimse rüyam Latin Amerika idi. Uzun süre, erteledim, ama sonunda buradayım Meksika'da, bir haftalığına da olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meksika Günlükleri
RandomArkadaşlar, öbür hikayemde de belirttiğim gibi Meksika'dayım. Meksika'da yaşadıklarımı yazıyorum. Dün yazdıklarımdan başlayarak paylaşacağım yaşadıklarımı.