2. Gün (16 Mayıs 2015)

115 16 13
                                    

Hala uykuluyum. Dün nisbeten kolay kalkmıştım. Bugün ise, belki de havaalanında geçirdiğim zamanında etkisi ile epey uzun uyudum. Bizim ev sahibimiz olan kız, 25-30 yaşlarında Chiapaslı, yani Meksika'nın güneyinde Mayalıların yaşadıkları topraklardan gelen bir kız. Bilerek yaşadıkları dedim, çünkü o bölgede yaşayanların önemli bölümü kendilerini Mayalılar olarak görüyorlar. Bugün kız Meksika'ya gidiyor. Farklı ülkelerde, ancak hepsi de Latin Amerika ülkesi olan farklı ülkelerden arkadaşları ile bir parti düzenledi. Ben de 2 3 saatimi partide geçirdim. Tabii benim dışımda herkesin İspanyolca bilmesi ciddi anlamda sorun oldu. Gerçi zaten partilerde genellikle çok rahat değilimdir.

Evin salonu zaten bir ucundan diğerine 5-10 adımlık mesafe en fazla. Bu kadar küçük bir ortamda 12 kadar kişiydik. Ev yapımı cips, ev yapımı sos, Latin Amerika ve Kuzey Amerika müziği dinledik. Burada bizim ABD ya da Amerika dediğimiz ülkeye, KABD (Kuzey Amerika Birleşik Devletleri) veya Kuzey Amerika dendiğini bir not olarak düşeyim. Kısacası kafamda canlandırdığım Latin Amerika partisi idi. Biraz da o nedenle bu ortamın içinde bulunmak için kaldım zaten partide. Ev yapımı cips, dediğim, bir parça bizim lavaş ekmeğine benziyor. Hamuru, tavada ısıtıyorlar, ve cips gibi sert hale geliyor hamur. Sosu da tereyağı ile bizim tulum peynirine benzeyen bir peyniri karıştırarak hazırlıyorlar. Peynir Chiapas Peyniriymiş. Herkes kendi ülkelerinden bir şeyler getirmişti. Ben de ıspanaklı börek ve konservede sarma dolma getirdim. Meksika'da, hele neyin nerede olduğunu bilmiyorken, bu iki Türk yemeğini nasıl bulabildiğimi sorabilirsiniz. Şanslıydım diyeyim.

Dün sabah evden çıkar çıkmaz ilk olarak gittiğim yer kentin ana meydanı idi. Meksiko Şehrinin okumadan ve öğrenmeden inanmakta güçlük çekebileceğimiz birçok rekoru varmış. Birisi kent ana meydanı, Zocalo Meydanı olarak bilinen meydanla ilgili. Bu meydan, Pekin'in Tiannen Meydanı ile, Moskova'nın Kızıl Meydan'ından sonra Dünya'daki en büyük üçüncü şehri meydanıymış. Meydanın etrafındaki iki dikkat çekici bina, hükümet sarayı ile katedral ki, katedral aslında epey ilginç bir öyküye sahip.

Ancak dün benim açımdan meydanın en ilginç yanı etrafındaki binalar değildi. Dün meydanda, bir uluslarası kültür festivali vardı. Zannediyorum sayıları 80 ile 100 arasında değişen ülke, meydanda kendi yiyecek ve eşyalarını tanıtan stand açmıştı. Ve standların her biri tıklım tıklımdı, öyle ki ancak insanları ite ite standlara girilebiliyordu. Türkiye'de vardı, Yunanistan da, Ermenistan da, Paraguay da, Kuveyt de, Azerbaycan da, Sırbistan da, Haiti de, Kuzey ve Güney Kore de. Bunlar benim gözüme çarpan birkaç ülkeydi. Bu tür festivalleri çok severim. Utah'ta ve Türkiye'de okuduğum üniversitede, yani ODTÜ'de her fırsat bulduğumda katılmıştım, benzerlerine. Ve katıldıklarım bu festival ile kıyaslandığında çok küçüktü, ODTÜ'de 10 kadar ülke, Utah'ta 20 25 kadar ülke vardı. Günümün tamamını meydanda geçirebilirdim. Ancak Meksika'da sadece bir hafta kaldığımı kendime hatırlattım ve meydandan çıkıp katedrale doğru yürüdüm.

Katedral çoğu kilisenin yaptığı gibi, içine girdiğiniz anda dışarıdaki Dünya'nın geride kalmasını sağlıyor. Öncelikle büyük bir katedral olduğunu söyleyeyim. Amerika kıtasındaki en büyük katedral okuduğum kadarı ile. Ve çoğu büyük katedralde olduğu gibi ayin yapılabilecek birbirinden bağımsız birçok farklı yer var, içinde. İçeri girer girmez, hemen önümdeki bölümde, 100 200 kadar insan toplanmıştı, ve bir papaz onlara bir şeyler anlatıyordu. Ne yazık ki, yazıların tamamı İspanyolca idi. Kendi derdimi kısmen anlatacak kadar İspanyolca bilsem de, kilisedeki ya da müzelerdeki açıklama yazılarını okuyacak kadar İspanyolca bilmiyorum ne yazık ki. O nedenle kilisenin içinde dolanırken, kilise ile ilgili bilgilerin hiçbirini okuyamadım.

Kiliseden çıktığımda açıkçası ne yapacağımı bilmiyordum. Haritam yoktu. Şehirdeki ilginç yerleri biliyordum, ama o gün bu yerleri arayıp bulmak da istemiyordum. Meydanın etrafında dolaşmaya karar verdim, ve bu amaçla kilisenin arkasındaki sokağa yürüdüm. Ve Meksika Şehri'nde en fazla görmek istediğim, muhtemelen şehirdeki diğer herşeyden fazla görülmeye değer yapı ile karşılaştım. Temple Mayor.

Meksika GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin