Pencereden esen rüzgar ile ardına kadar açık olan kapının şiddetli çarpması ile uyandı yeni birgüne John. Mevsim sonbahardı. Ama John sonbaharı sevip sevmediğini bilmiyordu. Aslına bakılırsa John hiç birşey bilmiyordu. Farkında olmadan hergün yeniden doğup her akşam istediği şekilde öldürecekti kendini. Onun için bir ömür birgünden ibaretti..
Uyku akan gözlerini hafifce açarak tavana dikti. Susadığının farkına vardı ve hemen yanındaki sehpanın üstünde duran onun için ayrılmış suyu içti. Bir hamlede yorganı üstünden atıp yatağın ortasına oturdu. Yatağın tam karşısında duran aynada kendi yansımasını fark etti. Yüzünü tanımak istercesine ellerini yüzünde gezdirdi.John 25-30 yaşları arasında, esmer, uzun boylu, bakımlı, ela gözlü yakışıklı bir adamdı. Tam kendinin farkına varmak üzereyken ayna birden ;
-Merhaba
diye seslendi John'a.
John önce şaşırdı biran anlam veremedi olan bitene ve hafif korkarak ;
-Me me me merhaaba
diye cevap verdi kendisine. Uzun bir sessizlikten sonra ayna tekrardan John'a seslenerek olup biteni anlatmak istedi. John tereddütsüz kabul etmek zorunda kaldı. Ayna, John'a herseyi anlattı. John hergün yeniden doğacak, istediği herşeyi yapacak ve hayatı birgün yaşayıp gece karardığında kendi hayatına son verecekti. Bu güzel bir teklifti. Hiç kimse umrunda olmadan yaşayıp ölecekti. Ne yaşadığı ne olduğu hiç önemli değildi. Çünkü her akşam kendini öldürüp sabah yeniden doğup düne dair hiç birşey hatırlamicaktı. John bu durumu yeni öğrendi ama kim bilir kaç kere ölüp her sabah yeniden doğdu...John heycanlı bir şekilde dolabını açıp güzel kıyafetler seçmeye başladı. Onun için en güzel kostümler seçilmişti. Sonuçta birgün yaşayıp ölecekti. John pantolonların arasında çok güzel mavi bir jean buldu. Üstüne ona uygun olarak beyaz bir gömlek bulup çıkardı. Ve bu kostümlere renk katmak için kırmızı bir ayakkabı seçip dışarı çıkmak için hazırlanmaya koyuldu.
John giyinirken bizde şunu düşünelim. Acaba dışarda John'u nasıl bir hayat bekliyordu ?John hazırlandı ve kapıdan çıktı. 20 katlı binanın en tepesinde oturuyordu. Binanı camdan bir mimarisi vardı 20. kattan bütün kent görülüyordu. Bu sırada asansör 20. kata geldi. John dışarı adım attığında bütün insanların gözleri ondaydı. Bu onun rahatsız etmiyordu. Aksi halde mutlu oluyordu. Sokakta kendi kendine yürürken birden bir araba John'un yanına gelerek onu arabaya aldılar. John bir an paniğe kapılıp kaçmak istesede arabadaki kadın buna izin vermedi.
Kadının adı Thris. John'un bu yaşamda ki anlatıcısı ve yardımcısı. İlk olarak John'u herşeyi yaşaması yüklü miktarda para sahibi olması içim bankaya gittiler. Burdan herşey için gerekli olan para John'a verilmiştir. Ve Thris John'u parasıyla beraber bırakıp ortadan kaybolmuştur.Peki şimdi ne olacak ? John bu parayla neler yapacak ? Bu kadını tekrar nerde bulacak ?
2. bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmek İçin Güzel Birgün
Science FictionHayat seni hergün yaşarken, sen hayatı bir kere yaşayıp öleceksin...