─ we both know just what we're here for.

382 55 88
                                    

New York, 11.34

"Tanrım... Daha önce hiç bu kadar huzurlu bir uyku uyumadım!" Kendi kendine kısıkça mırıldanan Beomgyu ile yavaşça gözlerimi araladım. Ruhumdaki yıllardır peşimi bırakmayan ağırlık hissi sanki uyuyunca kaybolmuştu. Uzun zaman sonra ilk defa böylesine güzel bir uyku çekmiştim, aynı Beomgyu'nun söylediği gibi.

"Bende." Diye fısıldadım. Uyanık olmamı beklemiyor olmalı ki hızlıca kafasını kaldırmıştı. Saçlarındaki elim hareketiyle beraber boşluğa düşerken pozisyonumuza baktım. Dün uyuduğumuz halden gram farkı yoktu. Normalde kıpırdayarak uyurdum ama elimi bile hiç çekmemiş miydim Beomgyu'nun saçından ve sırtından?

"Uyandın mı?" Yeni uyandığı için kalın ve pürüzlü olan sesiyle beraber kalbimin olduğu yerde tatlı bir ağrı belirdi. Saçları dağınıktı ve dudakları şişti. Bunun nedeninin dün yaşadığımız sıcak anlardan mı yoksa yeni uyanmış olmasından mı kaynaklandığı tartışılır bir durumdu. Fakat kocaman açtığı gözleriyle çok tatlı olduğunu pekala hepimiz kabul ediyoruzdur.

Burnumdan nefes vererek güldüm. "Yok, Beomgyu," dedim boşluğa düşen elimi tekrar onun saçlarına çıkarırken. "Uyanmış numarası yapıyorum." Göz devirdi ve kafasını tekrardan göğsüme yasladı. Aslında şu an kalksa fena olmazdı. Kollarım tamamen uymuştu ve az önce onun saçlarına dokunmak için hareket ettirdiğimde karıncalanan kolumu koparma isteği ile dolmuştum. Ayrıca kapıya yaslandığım için sırtımda inanılmaz bir acı, kafamı sert bir yere dayayarak uyuduğum için de boynumda feci bir ağrı vardı.

"Sabah dersim vardı..." Diye mırıldandı kendi kendine. Yanağı göğsüme dayalı olduğundan boğuk ama tatlı çıkmıştı sesi.

Benim de dersim vardı. Muhtemelen. Pazar günlerine de ders koymuşlardı, acımasızlar.

Beomgyu'nun sırtındaki elimi havaya kaldırdım ve o an tüm vücuduma dalgalanarak yayılan karıncalanma ile inledim. Bu histen nefret ediyordum. "Lanet olsun!" Ama nefret etsem bile hareket etmek zorundaydım ve kaçırmamam gereken dersler vardı. Ayrıca Jungwon'un annesine sözüm vardı. Bayan Taylor beni pek severdi, yemek yeme huyumu da bildiği için sürekli bir şeyler yemeye davet ederdi beni. Gitmezsem kesin öldürürdü.

"Birkaç dakika bekle. Düzelirsin." Dedi elleriyle göğsümden destek alıp kalkarken. Hareketiyle beraber birkaç saniyeliğine donsam bile Beomgyu sikine bile takmamış ve rahatça oturduktan sonra saçlarını karıştırmaya başlamıştı. (Aslında amacı düzeltmekti ama saçları karman çorman bir hale gelmişti.)

Birkaç dakika boyunca onun hareketlerini izledim. Uzunca bir süre saçlarını oradan oraya çekiştirerek şekilde vermeye çalışsa da nafile, asla Beomgyu'nun istediği hale gelmiyorlardı. Beomgyu da bunun farkındalığıyla saçlarını sinirle geriye doğru taramış ve sırtını sertçe araba koltuğuna yaslamıştı. Elimde olmadan gülmüştüm onun bu haline. Gözüme o kadar tatlı gelmişti ki kelimelere dökemem bunu.

"Susadım." Diye mırıldandı. Sonra da bana dönüp "Acıktım da." diye ekledi. Gülümsemem büyürken yarı uzanarak uyuduğum koltukta doğruldum. Bu sırada sırtıma, omzuma, belime ve kollarıma giren ağrıları hiçe sayarak hiçbir şey olmamış gibi gerneştim.

"Ben de öyle." Diye mırıldandığımda dudaklarını büzdü. Sabah sabah öpesim geliyordu onu. Beomgyu'nun bu hallerine şahit olabileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Sabahın köründe en tatlı hallerini sunuyordu bana ve yeni uyanmış olmasam yanaklarım yırtılana kadar gülümserdim, eminim. Fakat daha ayılamamış olduğumdan fazla tepki veremiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

diet mountain dew, tgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin