— Bu yaptığınıza gerçekten inanamıyorum. Bu hafta içinde bu kaçıncı yaptığınız şey
Tam 15 dakikadır Ana İmparatoriçe'den azar yiyorlardı. Prenses Rosea Rosa gözlerini devirdi. Ne olmuştu yani saraydan gizlice çıkıp herkesi endişelendirdiyseler. Üstelik bunu odalarını dağıtarak yaptıysalar.
— Hadi Prenses Rosea Rosa neyse en azından sizin daha olgun davranıp ablanıza engel olmanızı beklerdim Prens Aphelios
Daha olgun davranıp mı? Bu da ne demek? Ben 15 im o 13! Yani ondan daha büyüğüm aman neyse Prenses Rosea Rosa Ana İmparatoriçe'yi dinlemeyin kendi kendine düşünürken.
— Prenses! Beni dinliyor musunuz? Neredeyse fenalık geçirecekmiş gibi duran Ana İmparatoriçe
— Hayır diye cevap verdi Prenses Rosea Rosa.
— Ne? Neden? Peki.
— Çünkü varislik törenimiz için ne zaman Noxum Krallığına gideceğimizi düşünüyordum. Bu akşamdan önce orada olmalıyız ama siz bizi tutmaya devam ederseniz anca sabaha orda oluruz.
Prenses Rosea Rosa aslında bunu düşünmese de Ana İmparatoriçe'nin onları bırakmasını sağlamak için bunları söylemişti.
— Prenses! Ah gerçekten kime çektiniz bilmiyorum ki... Neyse cezanıza gelecek olursak ikinizin de 5 gün saraydan çıkmanız yasak.
— Ne? Ama... diye itiraz etmeye yeltenen Prenses Rosea Rosa
— Hadi şimdi giyinin yoksa geç kalacağız değil mi Prenses?
— Of! Ya
...
— Ah Prenses çok güzel oldunuz dediler Prenses Rosea Rosa'yı giydiren hizmetçiler.
Prenses Rosea Rosa aynada kendisine baktı. Pembe saçları ve masmavi gözleri ile çok güzeldi. Üstelik bunları tamamlayacak mavi mücevherler ve pembe bir elbise giymişti. Harika diye gülümsedi. Herşey pembe ve mavi
— İşte son olarak bu dedi Prenses Rosea Rosa'nın kişisel hizmetçisi gümüş bir broş uzatarak.
— Bu da ne? dedi Prenses Rosea Rosa merakla
— Bu annenizin broşu bunu size babanız gönderdi.
Birden ortama bir hüzün çöktü. Odadaki bütün hizmetçiler iç çekti. Her İmparatoriçe'den bahsedilmiştir bu tepkiyi veriyorlardı.
— Annemin yanımızda olduğunu hissedebilmek için değil mi? dedi Prenses Rosea Rosa hüzünle gülümseyerek. Bu konudan bahsedilince ağlamamayı çoktan öğrenmişti.
Prenses Rosea Rosa ve Prens Aphelios'un annesi İmparatoriçe Aphelios doğduğunda ölmüştü. Prenses Rosea Rosa broşa bakıp Gerçekten güzel diye düşündü. Annesinin mezarının yerini bilmediğini farketti ve hizmetçiler sormaya karar verdi.
— Annemin mezarı nerede? dedi
Hizmetçiler korkuyla karışık bir şaşkınlıkla Prenses'e baktılar.
— P-Prenses biz şey diye birşeyler gevelediler.
O sırada kapı vuruldu.
— Abla giyindin mi? dedi kapının arkasından Prens Aphelios
— Evet girebilirsin Aphelios
— Abla heyecanlı mısın?
— Biraz. Aphelios sen... dedi ve duraksadı. Şuan ona bundan bahsetmek onun moralini bozmaktan başka hiçbir işe yaramayacak. Ayrıca bilse bana söylerdi.