Adsız Bölüm 20

113 10 7
                                    

THE TRUTH UNTOLD

Hoseok : 

Jimin'e geri dönebilmek için ölümün eşiğine gelene kadar çalıştım.Haftalık toplam 4 işte çalışırken,birden çok yarı zamanlı işin yanı sıra,her gün çok az uyuyarak veya hiç uyumadan, temel ihtiyaçlarım için kendimi katı bir bütçeye zorladım,ama hepsine değmişti,üçüncü sınıf bir bilet almayı başarmıştım.Daegu'ya,Jimin'e geri dönebilecektim.  

Havaalanının yoğun kalabalığı ve güvenliği arasında güçlükle ilerledim, uçak koltuğuna oturduğumda birden nefes almanın ne kadar zor olduğunu fark etmiştim,derin derin nefesler almaya çalşıyordum ama zaman geçtikçe daha da zorlaşıyordu.

Başımın döndüğünü hissettim, yavaş yavaş gözlerim kapanmaya başladı, son gördüğüm şey küçük uçak penceresinin dışarısında ki şehirdi.

Tepemde yankılanan sesleri duyarken, zar zor nefes alabiliyordum.Neredeyse ölü gibi hissetmiştim.Gözlerimi olabildiğince yavaş açtığımda parlak bir ışıkla karşılaştım.Bana yukarıdan bakan yabancı bir yüz vardı.

"Neredeyim?"

Adamın gözleri büyüdü.  

"Uyanık mısınız?" 

"Neredeyim?"

"Oh, Daegu'nun uluslararası hastanesindesiniz

 "H-hayır. merkez hastaneye gitmek zorundayım!"

"Üzgünüm efendim. Durumunuz kritik. Sizi nakledecek olsaydık, hayatta kalma şansınız oldukça düşük olurdu-" 

Kahretsin.Doktor odadan neredeyse hiç çıkmamıştı, görünüşe göre 24 saat gözetim altında tutulmak zorundaydım.

Bir kadın doktor kapıdan baktı, adama dışarı çıkmasını işaret etti, adam başını salladı ve yanımdaki sabit hatta gitti.  

"203 numaralı odada bir doktora ihtiyacım var."

İşte şansım,doktor odadan çıkar çıkmaz üzerime takılı tüm iğneleri ve makineleri ve yüzümdeki solunum maskesini çıkardım.

Neredeyse maskeyi çıkarır çıkarmaz, düzgün nefes almak için büyük bir çaba harcamak zorunda kalmıştım.

Odanın karşısına geçtim ve kapıyı hafifçe iterek açtım. Neyse ki etrafta kimse yoktu.Cebime uzandım ve telefonumu parmak uçlarımda hissettim, durumum düşünüldüğünde oraya yürümeme imkan yoktu,bu yüzden bir uber çağırdım. 

Yine arabada bayılmış olmalıyım, çünkü işte yine buradaydım, hastanedeydim, gözlerimi bir kez daha kıstım, görüşümü geri kazanmaya çalıştım,artık çok daha zordu.Nefes alamıyordum.

Yanımda bir kadının ağladığını duydum.

"Neredeyim ben?" dedim zayıf bir sesle.

"Hoseok, konuşma! D-Durumun kritik enerjini koruman lazım. "

 Amber  

Bu merkez hastanedeyim demektir. Jimin'in yanında.  

"Tanrıya şükür."  

"Konuşmayı kes! lütfen Hoseok."

 "Bunun olacağını hiç düşünmemiştim." Hafifçe kıkırdadım.

"Kanserinin kötüleşmesine nasıl izin verdin! O kadar iyi gidiyordun ki." 

Çalışma alışkanlıklarımdan bu kadar etkileneceğimi gerçekten düşünmemiştim, daha dikkatli olmalıydım. 

 "Ne kadar zamanım kaldı?"

"24 saatten fazla değil diyorlar "

"Kalbim hala iyi mi?" 

 "Evet - ama ciğerlerin yüzünden uzun sürmeyebilir bunu neden soruyorsun?"

"Burada organ bağış kağıdı var mı?"

 "Hoseok,sakın bana-"

 "Benim için getir lütfen."

 Ömrümün son anlarını,en çok ihtiyacı olan kişiye kalbimi bağışladığımı söyleyen belgeleri imzalayarak ve sevdiğim kişiye bir not yazarak geçirdim.

Ve onun kim olduğunu tam olarak biliyorsunuz.

Çok kısa bir maceranın sonuna geldik. Gerçekten kısa olduğunu biliyorum ama yorumlarda herkes salya sümük ağlıyordu güzel bir angst olduğunu düşünmüştüm.Benim de çevirirken okuduğum bir kitap oldu umarım beğenmişsinizdir.

Aşırı klişe ama kitabı okumadan çevirirsen böyle olur işte sjdjfjjjc

DİFFERENT SİDES  ⟨ JİHOPE ⟩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin