Düşüncelere dalıp gitmiştim.Kendime geldiğimde saat 16:00 'dı .Kalktım ve koşmak için Central Park 'a doğru yürümeye başladım.Burda herkesin yaşamı planlıdır ve çevreye duyarlılardır. Parka ulaştığımda Park'ın güvenlikçisiyle kavga eden bir adam dikkatimi çekti.Belliki o da benim gibi Türk 'tü .Türk olduğunu nerden anladığıma gelince ; tartışma sebebinden anlamıştım . Meğerse adam mangal yapmak istemişti fakat bu parkın kuralları oldukça sıkıydı. Adamcağız gerçekten zor durumda kalmıştı. Çat pat ingilizcesiyle derdini anlatmaya çalışıyordu. Dayanamayıp olaya ben de dahil oldum .Güvenlikle konuşup başımızdan savuşturdum -tabi pek kolay olmadı- arkamı döndüğümde adam bana nasıl teşekkür edeceğini bilemez bir haldeydi. Onu rahatlatmak için Türk olduğumu ve burda yaşadığımı söyledim.Adam dönüp kızım sen olmasaydın ne yapardım sağolasın dedi.Bunun üzerine aramızda koyu bir muhabbet açıldı meğerse oda bizim Ayvalıktanmış. Adı Mehmet olan bu amcanın eskiden beni tanıdığını anlamıştım fakat şimdi o beni tanımamıştı .Bozuntuya vermemek için bir şey söylemedim. Bizim oralardan konuşuyorduk. Konuya nerden geldik bilmiyorum ama annemin ölümünden bahsetmeye başlamıştı.Ve hala benim kim olduğumdan habersizdi. Anlatmaya başladı;
-Bizim oralarda çok güzel bir kız vardı adı Mira'ydı .Kocaman gözleri ,kıvırcık kumral saçları, tatlı mı tatlı bakışları vardı. Çok da severdim keratayı. Dedi.
Yüzümde bir tebessüm oluştu .İlk defa biri başkasından bahsederken benden bahsediyordu ve bunun farkında bile değildi.
Sonra devam etti ;
-Bir gün annesinin ölüm haberini aldık .Koşa koşa Mira'yı aramaya başladım. Meğerse gizli köşesinde ağlıyormuş ufaklık. Gizli köşesi bir mağaranın içinden geçilen bir cennet gibidir masmavi deniz ,pembe -mor begonviller, ışıkları yüreğinize dokunan bir güneş karşılar sizi.Orayı özel kılan ise annesiyle vakit geçirdiği tek yerdi .dedi
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
Devam etmek için ısrar ediyordu sanki ve devam etti;
-Her yerde annesini hatırlıyordu küçük Mira .Bir gün taziye çadırında yemek dağıtılıyordu. Herkes acıyan gözlerle ona bakıyordu.Babasıyla bir başlarına kalmışlardı. Önüne yemesi için bir tabak çorba getirdiler. Mira bir kaşık zar zor aldı çorbadan. Sonra ise o iri gözlerinden kocaman bir yaş aktı .Bize döndü ve ;
-Annemde böyle yapardı dedi.
Mehmet amca anlatırken gözleri dolmuştu.Beni de en can alıcı yerimden vurmuştu. Tutamamıştım kendimi hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Mehmet amca şaşkın bir şekilde bana bakakalmıştı. Sımsıkı bağladığım saçlarımı açtım ve ağlayarak;
-Be....ben Mira.Diyebildim.
Mehmet amca hem beni tanımadığı için utanmış hem de bu hikayeyi tekrar hatırlattığı için oldukça üzülmüştü. Birlikte ağlaşmaya başladık.Tam yarım saat geçmişti ki Mehmet amcanın eşi Elif teyze ve bir zamanlar çocukluk aşkım olan oğlu Berke gelmişlerdi.İkisiylede hasret giderdik .Onları en son 8 yıl önce görmüştüm.Bu kadar uzun süre sonra hemde New York'ta onları bulmuşken bırakmaya niyetim yoktu.