Sinirle burnumdan soluduğum nefesimle salonun ortasında volta atmaya başladım. Bir anda yanımdaki koca ekranda Barış belirdi. "Ne oldu gene?" dedi. "Senin o sikik kardeşin beni zehirleyen kişi sevgilisi olmasına rağmen bana inanmak yerine gitti o sürtük sevgilisine inandı. Bana da gelmiş 'Boyan beni şeviyo oyoşpu' diyo. Göt!" dedim sinirle. Barış güldü ve "Sende buna bozuldun yani?" dedi. "Bozulmadım! Sinirliyim. Çünkü kanıtım var!" dedim. Barış "Kıskanıyorsun." dedi. "Iyy ben o gerizekalı Açelyayı mı kıskanıcam? Bi git Allah aşkına ya!" dedim. Barış "Zaten Açelyayı değil, Boranın senden başka kadınlarla temas dahi etmesini kıskanıyorsun. Onu sadece kendine istiyorsun." dedi. "Yanlış tespitlerin beni öldürecek Barış!" dedim. Barış güldü. Sigara paketinden sigara alıp dudaklarıma yerleştirirken "O yüzden mi ellerin titriyor sinirden?" dedi. Elimde çakmakla duraksadım. Dudaklarımın arasındaki yanmamış sigarayı aldım ve Barış'a döndüm. "Gözlerinden ateş çıkıyor prensesim. Hadi. İtiraf et." dedi. Cevap vermedim. Titreyen ellerim daha da titrerken sigarayı tekrar dudaklarıma yerleştirip zar zor denk getirebildiğim çakmakla sigaramı yaktım. Çakmağı sehpanın üzerine gelişi güzel attım. Barış "Kendine bile itiraf edemiyorsun." dedi. "Kes sesini!" dedim bağırarak. "Abine bağırmaman gerektiğini daha önce söylemiştim sana." dedi. "Kapat o sikik çeneni yoksa abim falan dinlemem seni öldürür sonra da gelirim o mezarında sikerim!" dedim dişlerimin arasından. Barış "Küfürlerinden hoşlanmıyorum Tuana." dedi. "Bende senden hoşlanmıyorum Barış." dedim. Barış bir şey diyecekken Boran'ın "2 dakika içinde o görüntüleri bana gönderin yoksa sizi nefes aldığınız her saliseye pişman ederim." dediği sakin ama sinirli sesini duyduk. Boran salona girdiğinde bi bana bir de Barış'a baktı. Boran "Abi?" dedi. Barış "Hoş geldin Boran. Tuana da bana tam nasıl ölümden döndüğünü ve senin ona nasıl inanmadığını anlatıyordu." dedi. Boran bana baktı. "Açelya çocukluk arkadaşımız. Bunu sana yapmaz. Çok iyi biliyorsun." dedi. "Çocukluğumuzdan beri benden nefret ediyor. Yapar." dedim. Titreyen ellerimle zorlukla sigarayı dudaklarımın arasına götürdüm. Derin bir nefes çekip dudaklarımdan uzaklaştırdım sigarayı. Dudaklarımı yalarken iki Bozarslan'ın bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. Ciğerlerimdeki dumanı dışarı verirken gözlerim kararıyordu. Boran "Tansiyonuna bakmalıyız." dedi. "Git ve sevgilinin tansiyonuna bak Bozarslan." dedim. Boran "Bayılacaksın." dedi. Barış "Boran haklı Tuana." dedi. Sinirime dokunuyorlardı. "İyiyim!" diye bağırdım. Ellerim daha da çok titrerken dudaklarımın arasına götürdüğüm sigara artık ellerimin güçsüzlüğünden tutunamayarak parmaklarımın arasından düştü. Koluma yanan ucu denk gelecek şekilde baskı uygulayıp yere düşerken baş dönmesinden acıyı hissedememiştim. Derin bir yanık oluşurken Boran hızla kolumdan tuttu beni. Boran "Ayakta bile duramıyorsun." dedi sesindeki endişe hissedilebilir boyuttayken. Boran Bozarslan'ın sesinde endişe mi? Çok saçma. Bacaklarım artık bedenimi taşıyamazken kendilerini bıraktılar. Boran beni tutup kucağına alırken bilincim kapanmak üzereydi. Barış "Doktor nerde?" dedi. Boran'ın ağır erkek parfümüyle karışan o mükemmel kokusuyla bilincimi kaybettim. Boran'ın bağırışını duydum sadece. "Aç gözlerini! Gidemezsin!"
TB'
Gözlerimi araladığımda çok fena bir baş ağrısı vardı kafamda. Boran'ın yatağında yatıyordum. Hiç bir şekilde doğru düzgün alamadığım uykumu gene ne kadar uyursam uyuyayım alamamıştım. Ayağa kalktım. Komodinin üzerindeki sigara paketini gördüm. Elime aldım. Bir tane çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Sigarayı yakarken ellerimin hala titrediğini fark ettim. Salona girerken Boran'ın ve Çınar'ın bakışları beni buldu. Boran "Uyanır uyanmaz sigara içmekte tam senlik bi davranış." dedi. Buruk bir tebessüm ettim. Çınar "Dağılmış gibisin." dedi. "Hiç toparlanmadım ki Maximus." dedim. Çınar "Yıkıklar kraliçesi mod on." dedi. Göz devirip kendimi koltuğa Çınar'ın yanına attım. Boran'a bakmıyordum bile. Kızgındım ona. Anladığından da eminim. Acaba gönlümü almak için gene ne yapacaktı. Mesela, hiç bir şey! Boran "Bana tripleniyor musun?" dedi. Ateş saçan gözlerim anında onu buldu. "Sana triplendiğim falan yok. Bana inanmadığın için sana sinirliyim. Ayrıca gereksiz sevgilinle uğraşamam. Ben onun gibi her gün baba parası yiyip erkek peşinde koşmuyorum. Benim daha önemli işlerim var. Senin gibi boş insanlara da ayıracak vaktim yok." dedim. Elimdeki yarım sigarayı küllüğe bastırıp söndürdüm. Ayağa kalktım. Boran'ın yanından geçmek zorunda kalarak ilerledim. Boran beni bileğimden tutup "Ben boş bir insan mıyım?" dedi. "Benim için öylesin." dedim ona bakmadan. Boran'ın tebessümünü hissettim. "Sen boş insanlara sinirlenmezsin. Sen zeki bir kadınsın." dedi. "Demekki aptalın tekiymişim." dedim ve bileğimi kurtarmaya çalıştım. Boran bileğimi bırakmadı, aksine beni çekip kucağına düşmemi sağladı. Bacaklarım koltuğun kenarından sarkarken acı kahve gözleriyle buluştu gözlerim. Pişmanlık saklıydı o güzel gözlerinde. "Özür dilerim. Sana inanmalıydım. Açelya'nın yaptığını kabullenemedim. Küçükken onla çok yakındınız." dedi. "Senle tanışmadan önceydi." dedim. Boran'ın kaşları çatıldı. Biraz düşündü gözlerime bakarak. "Benim yüzümden senden nefret etti." dedi. "Umrumda değil." dedim. Boran "Umrunda. Ama Açelya değil." dedi. Dudağımın kenarı sinsice kıvrıldı. Bir bacağımı diğer tarafına geçirerek kucağına oturdum. Yüzüne yaklaştım. Elleri belime dolandı. Üzerimdeki onun tişörtüydü. Altımda sadece külot olduğu için kalçalarım açıktaydı. Nefesi dudaklarıma çarparken "Açelyayı gözümü kırpmadan öldürebileceğimi biliyorsun." dedim. Boran "Elbetteki biliyorum. Yapmayacağını da biliyorum." dedi. Dudaklarına daha da yaklaştım. Gözlerindeki arzuya baktım. "Ben sen değilim Bozarslan. Başladığım işi yarım bırakmam." dedim. Boran "Çabuk affedersin. Bu da yarım bırakmaktır." dedi. Güldüm. Bakışları bir anlığına dudaklarıma kaydı. "Seni affetmedim ki." dedim. "Biliyorum." dedi. "O zaman ayağını denk al Bozarslan." dedim. Üstünden kalkacaktım ki belimdeki kolları beni daha da sıkı tuttu ve "Şşş gidemezsin." dedi. "Ben, istediğim zaman giderim, istediğim zaman gelirim. Bana karışamazsın. Babam bile karışamazken." dedim. "Sana karışmamı istemiyorsun çünkü bana karşı gelemeyeceğini biliyorsun." dedi. "Siz Bozarslanlar yanlış tespitlerde bir numarasınız." dedim. Güldü ve yüzüme daha da yaklaştı. "Hayır biz Bozarslanlar doğru tespitlerde bir numarayız. Sen içinin bilinmesinden rahasızlık duyuyorsun." dedi. Bu sefer ben yüzüne yaklaştım. "En son beni rahatsız eden kişiye ne yaptığımı unuttun herhalde?" dedim. Boran gözlerinde sönmek üzere olan öfkenin yanan ateşiyle güldü. "Unutmadım güzelim. Ama sende unutmaki işkence çektirip bıraktığın adamı ben süründürerek öldürdüm." dedi. Sırıttım. "Kıskandın mı sen beni?" dedim. Eli belimi daha sert sıkıp beni daha da kendine bastırırken "Sadece sinirlendim. Sana istemediğin biri dokunamaz." dedi. Bunu benim külahıma anlat Bozarslan! Sana sadece senin bulabileceğin türden bir açık vermesem kesinlikle ağlarıma sızıpta benim neler yaptığımı göremezdin. İstesem beni takip ettirdiğin adamlara yada kadınlara izimi kolayca kaybettirirdim. Farkında olmadığımı sanıyorsun, ama yanılıyorsun Bozarslan. "Bana istemesem sen bile dokunamazsın Boran." dedim. "İstiyorsun yani?" dedi. "Elbette." dedim doğruyu söyleyerek. "Sana dokunduğum her yer alev alıyor. Tenim tenine değdiğinde yerinde duramıyorsun. Beni arzuluyorsun." dedi. Yalan söylemek istemediğim ve söylediklerinin tadını çıkarmak için sessiz kaldım. Her ne kadar sinir bozucu olsa da beni anlaması hoşuma gidiyordu. "Senin için diğer erkekler gibi değilim. Sen aptal erkekleri sevmezsin." dedi. Kalçamdaki eli dudaklarıma gitti. Baş parmağıyla dudaklarımı okşadı. "Sen ilişkiye girdiğin kişiyi doğru seçersin. İstemediğin sürece hiç bir şey kimse tarafından duyulmaz. Mayistra'nın liderlik koltuğuna oturabilecek tek kadınsın." dedi. "Ben liderlik için savaşmıyorum." dedim. "Biliyorum." dedi. Gözlerime mayışmış bir şekilde arzuyla bakıyordu. "Gözler yalan söylemez Boran. Gözler o kadar yalan arasında temiz kalabilen tek şeydir." dedim. Alt dudağını ısırdı. Dudaklarıma baktı. "Savaşını bitir güzelim. Yalanların er geç ortaya çıkacak." dedi. "Yalanlarım olsaydı tabii." dedim. Gözlerim duvardaki saate takıldı. Saat 19:42 olmuştu. Boran "Gözlerin-" derken sözünü kesen hızla kucağından kalkmam oldu. Çıplak ayaklarım mermere çarparken Boran'a baktım. Ani hareketlerime alışıktı ama böyle arzu dolu anları bozmazdım. Şaşkın şaşkın bana baktı. "Noldu?" dedi. "Derbi!" dedim. Çınar içerden "Fener ağlama!" diye bağırdı. "Çınar oraya gelirsem seni tavana asar siker siker öldürür bir de mezarda sikerim!" diye bağırdım koridordaki bakışlarımla. Çınar üzerindeki Galatasaray formasıyla salona giriş yaparken yüzümü buruşturdum. "Iyyy." dedim. Çınar "Ne var be?" dedi. "Sarıya tek yakışan şey laciverttir gerizekalı." dedim. Çınar'ın yanından geçerken "Sarıyla laciverti koy götüne anca gidersin." dedi Çınar. Göz devirip Boran'ın odasına girdim. Dolabında her zaman bana ayırdığı bir bölüm vardı. Dolabını açıp eşyalarımın olduğu yere baktım. Fenerbahçe formalarım tamamen hazır bir şekilde konulmuştu. Üzerinde bir not vardı. Notu elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına
ActionMayistra hiç kimsenin tahmin edemeyeceği işler yapıyordu. Onlar, ölümle oynuyorlardı. Bu ağır kavramı basitleştiriyorlardı. Onlar ölüme yürüyorlardı. Tutkulu bir aşkla beraber. Başa geçme rekabetinden dolayı birbirlerine olan kinlerini bitirmeyi de...