It's Harder To Understand Myself Than To Understand A Stranger

164 38 41
                                    

"Ve sonra abi Taehyung hyung bana yine en sevdiğim şekerlerden getirdi." Bruno bana bütün gün ne yaptığını anlatırken ben de bugün öğrendiğim şeyleri tekrar etmek istemiştim fakat giderek daha çok şey olması zorlaştırmıştı. Neredeyse bir haftadır gördüğüm ibraniceyi bir aya kadar bitirmem gerektiğini söylemişti Taehyung fakat bu benim gözümde imkansız görünmüştü. "O gerçekten iyi bir hyung ama ben Jimin hyungumu özledim abi ne zaman onu görmeye gideceğiz. Hem o da bizi özlemiştir değil mii?"

Jimini duymamla bakışlarım defterim üzerinde sabitlenmişti ben de onu özlemiştim. Böyle bir yerde gerçekten yanımızda olmasına ihtiyacım vardı. Her ne kadar Taehyung bizimle sürekli ilgilense de onun dengesiz tavırları beni hayli zorluyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamamış, sürekli hata yapmaktan ürker olmuştum. Sadece ikimiz varken sanki onu bütün benliğiyle tanıyor gibiydim fakat diğer zamanlarda zıt şekilde uzaktı benden.

Öte yandan yanıma yaklaşmasa bile bakışlarını sürekli hissettiğim Hodge vardı. Sinir etmişti cidden beni. Ayrıca yeni yeni varlığımdan haberdar olan diğer öğrenciler de nefret dolu bakışlarını üzerimden ayırmamıştı bu geçen bir hafta boyunca. "Ben de bilmiyorum bebeğim fakat ilk izin günümüzde gideceğiz ona."

Başını sallayıp hızla ayaklanmıştı. Bu aralar hızlı olan hareketleri beni ürkütüyordu. "Bruno biraz yavaş olur musun lütfen?" beni dinlemeden koşturmaya devam etmişti. Aniden ince sesiyle bakışlarımı ona çevirdiğimde korktuğum şekilde görmüştüm onu. Düşmüştü.

Koşarak yanına ulaştığımda kanayan bacağıyla korkum artarken o da kendi kanının korkusuyla derin bir ağlamanın içine bırakmıştı kendini. Ne yapacaktım bilememiştim o an. "Jeongguk bir sorun mu var? Bruno neden ağlıyor?" kapıdan gelen sesle gözlerim daha çok dolarken konuşamamıştım. "Ta- efendim Bruno düştü." ancak söyleyebildiğim cümlemle tahta kapının açılış sesini duymuştum. "Nasıl oldu yaralandı mi?" hemen adımlarını Bruno'nun önünde sonlandırmıştı. "Bakabilir miyim küçük sincap? Sana birazcık dikkatli olman gerekiyor demiştim bak abin çok üzülmüş. Jeongguk onu kaldırma ben hekimi çağırıp geleceğim " başımı sallamakla yetinmiş, konuşamamıştım korkmuştum.

"Abi ayağım biraz acıyor üzülme tamam mı? çok azcık." yüzüm nasıldı bilmiyordum ama kötü olduğunu Bruno'nun beni teselli etmesinden anlamıştım. Bez çantası elinde içeriye giren hekim ve onun arkasındaki Taehyung'u görünce ayaklanmış hekime yer açmıştım. Elleri yavaş şekilde kardeşimin yarasına gitmiş çantasından çıkardığı birkaç şeyle temizlemişti. O sırada hiç sesini çıkarmayan Bruno'yu izliyordum. Az önceki ağlamasına rağmen şu an hiç ağlamamış gibi duruyordu. Canı yanıyordu ama güçlü durmaya çalışan minicik bedeni için gözlerim kendiliğinden dolmuştu.

Son olarak yarayı ince beyaz bir bezle sarmıştı hekim. "Onu yatağa yaptırabilirsiniz ama dikkatli olun. Birkaç gün kalkmadan dinlensin dua edelim sadece ufak bir incinme." tam eğilip kucağına alacağım sırada kolumda hissettiğim elle yönümü çevirmiştim. "Ben hallederim." Taehyung Bruno'yu kucağına alıp yatırıken ben de hekime dönmüştüm. "Gerçekten iyi değil mi efendim?"

"Sana daha önce de söylediğim gibi Jeongguk düşmek, bir yerini çarpmak onun için felaket olabilir ama şu an gerçekten ufak bir incinme." çantasından çıkardığı küçük bir kutuyu uzatmıştı. "Bunu yarasına sür ama nazik ol. Simdi güzel geceler."

Minnetimi anlatmak için başımı hafif eğmiştim önünde. Üç gün önce gelip Bruno'yu muayene etmiş ve onun cam hastası olduğunu söylemişti. Biliyordum fakat ismini yeni öğrendiğim bu hastalık küçük kardeşimin bedenini günden güne yiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Sadece çok dikkat etmemiz gerektiğini söylemişti hekim düşmemesi bir yere çarpmaması sürekli her şeyine dikkat etmemiz gerekiyordu.

GOD'S SIN ✞ taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin