Şimdiye Kadar Olan Bana Bir Mektup

4 0 0
                                    

Dostum, tebrik ederim! Şimdiye kadar çok iyi bir mücadele verdin. Ve şunu biliyorum ki bu günkü bilincime erişmek hiç kolay değildi. Bu gün görüntü ve maddiyat itibariyle değişmiş olan çok fazla şey yok aslında ve duygusal olarak da aynıyız. Çünkü seni kaybetmek istemedim. Bizim gerçek benliğimiz sensin. 

Eski halimizle bir şeyler beceremezdik. Orası kesindi ve şimdiye kadar denediğimiz yollar bize yeni ufuklar sağladı. Ancak güneşe ulaşmak demek benliğimizi bitirmek anlamına geliyordu. Yolun başlarında bunu göze almıştık ancak manası olmaya bir yaşamdan başka bir şey değildi elde edeceğimiz. O gün çok doğru bir hamle yaparak bu sorunun çözümünü gelecekteki tecrübelerimizle edinmeye ve o anda kalmaya karar verdik. Para göz bencil bir pislikten öte olamama kararı almıştık ve öyle de yaptık. Zaman zaman dengemizi yitirip biraz sendelediğimiz oldu. 

Ona olan güvenimiz boşa çıkmadı. Sendelediğimiz her an bize birini yolladı, önümüze ihtiyacımız olan gerçekleri sundu ve bunlar bizi duygusal olarak sarstı. Ancak o noktada da sınavı doğru bir şekilde bitirdik. Yığılıp kalmadık, biraz dinlenip yolumuza yaralarımızı kabul ederek ve acı çekerek devam ettik. Azap felsefesindeki yerimizi kabullendik. Şimdi bakınca denge dediğimiz olayın tek 3. çıkış olduğunu görebiliyorum. Gerçekten en zorunun bu olduğundan da eminim. 

Şimdi geleceğimiz hakkında, şimdiye kadar neden başarısız olduğumuz, babamızın kaderini neden üzerimizde taşıdığımızı biraz olsun anladım. Babamızın kendine çizdiği kader güçlü görünen ama o görüntünün altında sürekli olarak kendine acıyan ve yaşamaktan nefret eden bir çocuk var. Babamızın oğluyuz. Tecrübelerini tecrübe etmeden ölemezdik. Hiç kimse öyle ölemez. Neden biliyor musun? Çünkü insan olabileceği varlıkların en iyisi olmak için yaşamalıdır. Çünkü insan, öleceğini bilir. Ve sonu olduğunu bilen bizler için aklımıza gelen yegane çözüm doğrudan yok oluştur. Çoğumuz işte bunu anlar. Bazılarımızsa bunun sadece 2. seçenek olduğunu ve 3. seçeneğin ne olduğunu anlamaya başlar. 2. seçenekte takılı kalanlar en iyi hallerine ulaşma hedefinde değillerdir. En iyi hallerine ulaşmaya çalışan bilinçler ise her zaman yeni yollar arayanlardır. Onlar için "3. seçenek" artık bir gerekliliktir. Çünkü hayatın bize sunmuş olduğu seçimlerle daha iyi insanlar olarak kalamayız. Hayatı boyunca sadece 2 çatal yoldan birini seçen kişilerin kaderi de bir çatal yoldan ibarettir. Ya erkenden ölürsün ya da robot gibi sıradan bir hayat yaşamak istersin. Hayatın bize sunduğu bu 2'lik sistemde Bukowski'nin de fark ettiği üzere seçimlerimiz kötü ve daha kötü arasında olmak zorundadır. 

İşte sonunda fark ettiğimiz şey buydu. "Başarı" kelimesine 3. bir anlam katmalıydık. Şimdiye kadar başarı bizim için iyi bir kariyer vs vs şeylerdi, bu 2. seçeneğimizdi. Ya delirerek ruhumuzu kaybedecektik ya da duygularımızı ve karakterimizi çöpe atıp zengin olarak ruhumuzu kaybedecektik. Babamız ruhunu kaybetti. Donanımlıydı, kendini geliştirmişti ve ayrıca üstün bir zekaya ve müthiş hayallere sahipti. Ama hayatı okumayı aklından bile geçirmedi. Çünkü 3. seçeneği kavramanın başlangıcı hayatın maddi ve manevi dinamiklerini anlayıp öğrenmekten geçer. Peki konuyu çok dolandırdım, bir önceki paragrafta bahsettiğim, şimdiye kadar neden babamız gibi başarısız olduk? Yani bunun gerekliliği neydi? Şimdiye kadar yazdıklarımın ışığında toparlayacak olursak şöyle; Hayat'ın kanunu ister dogmatik, isterse de bilimsel olsun ortak noktası en iyi olmaktır. Tüm canlı ve cansız olan her şey için bu geçerlidir. Evrimi hatırladık mı? Güzel. Ancak biz insanlar aşırı komplex yaratıklarız. Bu bir eleme sistemi ve her ekosistem kendisiyle sınanır. Her ekosistem kendisinden daha iyi bir nesil yetiştirmek için çabalar. Bu onlar için kolaydır çünkü evrimlerini çok hızlı biçimde (DNA yapılarının yetişemeyeceği hızlar) sürdürmelerini gerektirecek bir bilinçleri yok. Bu yüzden biz değer canlılar gibi sadece küçük mutasyonlar geçirerek milyonlarca yıl evrimleşmeyi beklemek yerine 10 yılda bir bizi bir milyon yıl ileri götürebilecek şeyler üretiyoruz. İşte tam burada anlıyoruz ki beynimiz dışında hiçbir uzvumuz evrimleşmiyor. Şimdi burada şu var; Bir beyinin evrilme hızı nedir?

İşte hayatımızın başka bir kısmında keşfettiğimiz bu soru "babamız ve biz" sorununun anahtarını doğurdu. Beyinlerimiz çok hızlı gelişiyor ve ortalama ömrümüz 60 yıl. Tahminimce bir insanın yaşamı boyu öğrendiği şeyleri DNA'nın öğrenmesi için 6 veya 60 milyon yıl geçmesi gerekir. Yani bir ceylanın doğuştan yürümeyi bilmesi gibi 60 yıllık tecrübeyle doğmak için bu gerekir. Tabi demiştim ya DNA buna izin vermiyor diye. İşte biz de bildiklerimizi çocuklarımıza aktarıyoruz. Doğru aktarım sağlayanların çocukları, onların hatalarını yapmadan yepyeni bir hayata başlarken, aktarım yapmayanlar veya yanlış yapanların çocukları, ebeveynlerinin yaşadıklarının hemen hemen aynısını yaşıyorlar. İşte bu güne kadar bize de olan şey buydu. Bize doğru bilgiler yanlış, bozuk yahut başarısız şekilde paylaşıldı. 

Babamız gibi genç yaşta çalışmaya başladık. Öğrenim hayatımızı bizden öncekilere nazaran daha iyi yaptık. Çok çalıştık, çok öğrendik... Ama bu gün 26. yılımızın 3. ayında, babamızın 40. yaş gününde hissettiklerini hissettik. Her zaman başkalarına hizmet edeceğiz ve hiçbir zaman hakkımız bize verilmeyecek. Hakkımızı almak içinse fazla iyi niyetliyiz. Bizim öfkemiz diğer insanlardaki gibi istediğimizi söke söke almamıza yaramıyor. En fenası da her zaman bizden çok daha ahmak insanların saygısızlıklarıyla ruhumuz her geçen gün biraz daha dağılıyor. 

Çünkü bizler iyi pazarlamacılarız ama iyi satıcılar değiliz. Biz iş bitiren değil, bitirene kadar ki süreci sağlayanlardanız. Bizle yatırımcılarız... Peki Tüm bu şeyler için 3. seçenekler yok mu? Var tabi ki! Bir takım şeylerin 3.leri tamam. Kalanı da zamanla olacak. Yeni demem o ki pazarlamacı, satıcı yahut patron olmaya gerek yok. Yeteri kadar kaybeden her yatırımcı sonunda kazanan olmaya başlar ve böyle devam eder. Bu arada tüm bu ekonomik terimlerin parayla falan alakası yok. Hepsi hayatla ilgili...

DEVAM ETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin