Ekonomi, Mutluluk ve Çal"iş"ma Hayatı

4 0 0
                                    

Şimdi size bu kitabı başka bir yazılış amacını açıklamak istiyorum. İş hayatı ve özel hayat arasındaki dengelerin kurulmasıyla alakalı başımdan geçenleri ve bu olaylardan aldığım dersleri paylaşmak istiyorum. Ama bu kitabın en önemli kısmı bu değil, en önemlisi tüm bunların Türkiye'de oluyor olması. Çünkü birçok insan benim yaşadıklarımı yaşı ve kimisi bunda başarılı olurken çoğu hüsrana uğruyor. İşte asıl açıklamak istediğim şey bu.

Bu memlekette bir çoğumuz yaptığımız işlerden nefret ediyoruz. Aslında nefret ettiğimiz şey işin kendisi değil. İş yerinde ki insanlar ve başımıza gelen negatif olaylar. Çünkü biz bu memlekette öyle bir düzen içerisindeyiz ki paranın tek amacı ego tatminidir. Dolayısıyla parası olan herkes, olmayan herkesin kişiliğini hiçe sayarak kendi egosunu tatmin ediyor. Maaşla çalışan herkes de böylece her geçen gün yaptığı işten çok daha mutsuz ve huzursuz hissediyor. Her geçen gün bu yaşamın sonlanmasını biraz daha istiyorlar. 

Tabi ki tek faktör bu değil. Biz ve bizimki gibi memleketlerde mesai saatleri çok fazla. Ekonomi de bu şekilde ayakta kalmaktadır. Nüfus çok, maaşlar düşük ve vergiler yüksek. Farkı anlamak için diğer ülkelerde işlerin nasıl yürüdüğünü, insanların nasıl daha mutlu olduklarını açıkılıyım. Onlar bizim aksimize teknoloji, bilim, sanat ve mühendislik ile ilgili işlere para yatırımı yapıyor. bu yatırımlar Ar-Ge çalışmalarıyla başlıyor. Bu çalışmalar sonucunda insanlar yepyeni icatlar üretiyorlar ve bunların kullanım alanlarını belirliyorlar. Sonra da üretime yatırım yapıyorlar. Şu ünü sözü duymuşsunuzdur;

"Başarının bedelini bir dönem için ödemeyenler, başarısızlığın bedelin hayatları boyunca öderler."

İşte burada "," den önceki kısım gelişmiş avrupa ülkeleri, önce bedel ödeyip sonra hep kazanıyorlar, ekonomik olarak güçleniyorlar ve ekonomisi güçlü olan bir ülke, milletini de ödüllendiriyor. "," den sonraki kısımda biz ve bizimki gibi ülkelerin şu an yaptığı şey. Bakıldığı zaman doğudan iyi batıdan kötüyüz ama bu sistem her geçen gün herkesi yozlaştırmaya devam ediyor.

Tamam şimdi bana ben yozlaşmıyorum diyebilirsiniz ama bu doğru değil. Yozlaşma eylemi biçimsel olarak farklılık gösterebilir. Patronlarımızın kötü ve yoz davranışlar bizlerde de aynı davranışları doğurur. Örneği hatırlarsınız; Patron, müdüre kızar. Müdür, çalışanına. O da evde karısına bağırır ve karısı da çocuğuna. Ama bu sadece örneklerden bir tanesi. Yozlaşmanın başka bir çeşidi şöyle olabilir.

Uzun zamandır iş yerinizde berbat vakit geçiriyorsunuz, işler düzgün işlese de iş yerindeki insan ilişkileriniz tam bir gaslightig şeklinde işliyor. Yapabileceğinizden fazla sorumluluk yükleyip üstelik bundan sizi mesul tutuyorlar. Hem de herkesle aynı maaşı alıp daha çok çalışırken. Herkesten çok çalışmanızın ve işinizi düzgün yapmanızın tek bir sebebi var o da sizin karakteristik özelliğiniz.

DEVAM ETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin