"İlaçlarını düşürdükten sonra başka hap almadı mı?" Steve'in sesiyle kıpırdandım. "Hayır, kaçtı." Mike bir şey gizliyor gibi sessizce konuşuyordu. Uyumaya devam etmeye çalıştım. "İlaçlarını almalı." Mike'ın mırıldanmalarını duydum. Evdeydim ama nasıl gelmiştim? "Çoktan oldu mu dersin? " Wheeler'ın sesi sanki çok ayıp bir şey söylüyormuş gibi kısılmış ve titremişti. "Ondan her şeyi beklerim Mike. Her, şeyi." Neyden bahsediyorlardı? Ve neden çok sessizlerdi. Sanırım varlığımdan da bir haberlerdi. "Steve, birbirleriyle konuşmaları ölüm fermanımız olur. Nasıl engelleyeceğiz? " Neyden bahsediyorlardı amına koyayım? Ne ölüm fermanımız oluyor?
Buna daha fazla dayanamayacağımı fark edince hâlâ uyuyormuş gibi yaparak yattığım yerde kıpırdandım. Ses çıkması için iyice sürünüyordum. İkisinin de hararetli fısıltıları son bulunca bende biraz daha dönüp rahat bir uyku pozisyonunda durdum.
"Bri?" Steve başıma gelip konuşunca hareket etmemeye, gözlerimin de oynamamasına özen gösterdim. Lütfen gidin. "Uyuyor mu? Ne zaman gelmiş oraya?" Mike yüksek sesli, sadece gürültüden ibaret sesine geri dönmüştü. Kaşlarımı çatmamak için kendimi kastım. Onu duymak bile sinirlerimi bozuyordu. "Bilmiyorum ama hadi çıkalım da uyusun." Sessizce Mike ile çıkmaya çalışırken, ikisinin birinin sakarlığı ile her şey mahvoldu. Kim bilmiyordum ama Mike olduğunu düşünüyordum. Gerçi Steve'de daha çok o potansiyel vardı.
Yeni uyanmış gibi gözükerek, yarı gözüm kapalı yarısı açık halde onlara bakmaya çalıştım. Saçlarım hafif karışmış halde gözlerimi ovaladım. "Ne yapıyorsunuz?" Sesimi olabildiğince kötü çıkardım. ve gözlerimi kısarak onlara doğru baktım. Steve yerde masayla öpüşüyordu. Mike'ta kafasında ona sövüyordu. Konuşmamla sustular ve bana dönüp gülümsediler. "Okulda bayılınca seni eve getirdik! Biraz durduk ve tam giderken, Steve yüzünden uyandın... Ama geri uyuyabilirsin. Bay!" Daha fazla konuşmadan Steve'i de kolundan çekerek peşinden dışarı sürükledi ve kapımı kapadı.
Okulda bayılmamıştım ki ben? Belki de Eddie'den sonra bayılmışımdır, diye düşündüm. Ne de olsa orası silikti. Etrafıma bakındığımda buranın nere olduğunu yeni anlayabilmiştim. Beni bu rutubetli yerde tuttuklarına inanamıyorum! Hızla ayağı kalkmamla üstümden düşen şeye baktım. Bu, Eddie'nin ceketi değil miydi? Gülümseyerek onu kaldırdım ve yakasını düzeltip burnuma yaklaştırdım.
Hâlâ onun gibi kokuyordu... Eddie Munson gibi. Hard Rock gitar ve ucuz esrar kokusu. Tabii geceleri bu kokuya bira da ekleniyordu. Sırıtarak ceketini giydim ve bu bok çukurundan kurtulmak için kapıya ilerledim. O esnada ayağım demin Steve'in de takılarak düştüğü şeye çarptı. Resmen parke kaldırılmıştı.
Eğilip halıyı itekledim ve toz içindeki yere çok temas etmemeye çalışarak parkeyi kaldırdım. Karanlık olduğu için hiçbir şey göremiyordum ve bu oda da ışıkta yoktu. "Sikeyim şansımı..." Parkeyi sessizce kapadım ve halıyla birlikte ortalığı toplayarak odadan çıktım. Sessizce kendi odama çıkarken, kenarda ki konuşmayı dinledim. Herkes benden bir şeyler saklıyordu resmen.
"Bri eve ne zaman geldi? "
"Briella evde mi? "
"O derece yani."
"Ney o derece Stevie? "
"Sonra Robin, sonra..."~
Küçük bir info vereyim... Sonraki bölüme kendinizi hazırlayın derim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fire "𝓔𝓭𝓭𝓲𝓮 ̶f̶̶r̶̶e̶a̶̶k̶ 𝗛𝗘𝗥𝗢 𝓜𝓾𝓷𝓼𝓸𝓷"
Teen FictionAteşler içinde yanarken neyin gerçek neyin sahte olduğunu bilebilir misiniz? Eddie de bilemedi. WARNİNG!! Kitap smut ve rahatsız edici öge barındırır. Detaylı warning giriş bölümünün sonunda bulunmakta. Rahatsız olacak ve kitaba olumsuz, kaba ve say...