Minho uyandıktan sonra okula gitmek için hazırlandı. Bazen kahvaltı yapar öyle çıkardı ama genelde okulda birşeyler atıştırmayı tercih ederdi.
Telefonu şarj olurken salonda sızmış olan annesinin yanına gitti. Uyanmayacağını anladı ve etrafı toparlamaya başladı.Annesi çoğu zaman eve geç saatlerde girerdi ve tüm ev işlerinden minho sorumluydu. Ona parayı verirdi ve kendi hayatını yaşamaya bakardı annesi.
Minho salonda işini bitirince odasına gidip eşyalarını aldı ve telefonuda şarjdan çıkarıp kapıya ilerledi. Son anda dayanamayıp geri döndü ve annesinin üzerine battaniye örtüp öyle çıktı
Seungmin ve jisungla beraber giderlerdi okula çünkü evleri arasında bir sokak vardı. Yine aynı noktada buluştuklarında birbirlerine günaydın diyip ilerlediler.
Genelde çok konuşmazlardı, kulaklıklarını takıp yürürlerdi. Jisung onlara sataşsada sabahın köründe gittikleri için sakin kalmaya çalışıyorlar.
Jisung ve seungmin birbirlerine sırnaşarak önden ilerlerken minhoda yüzüğünü düşünüyordu. Chanla konuşmak onu gerecek olsada 'zaten yüzüğümü alıp teşekkür edicem. Her şey bu kadar' diye düşünerek sakinleşmeye çalışıyordu.
Okula girdiklerinde "minho biz kantine inicez hadi gel sende" dedi seungmin ama minho istemediğini belirtip sınıfa çıktı. Sınıfta bi kaç kişi vardı, çok değildi. Chanında sırasında oturduğunu görünce önce çantasını bıraktı ve sonra yanına ilerledi.
"Şey Chan, yüzüğümü alabilir miyim?"
"Tabi ki hemen veriyorum, cüzdanıma koymuştum kaybolmasın diye" minho beklemeye başladı. Chan yüzüğü bulunca ona uzattı ve "sanırım senin için önemli bir yüzük. Umarım bir daha kaybetmezsin" dedi
"evet, umarım kaybetmem. Tekrardan teşekkürler"
"Rica ederim"
Minho yerine geçtiğinde rahat bir nefes verdi. Chanın "neden" diye sormasını beklemişti ama sormamıştı. İyi ki de sormamıştı, çünkü olayı anlatmak veya kaçmak için bahaneler uydurmak istemiyordu minho.
Jeongin sınıfa gözleri dolu bir şekilde girdiğinde minho ayaklandı ve yanına gitti. "Jeongin noldu, gel otur yerine gel"
Yerlerine oturduktan sonra jeongin ağlarken konuşmaya çalıştı. "Hyung b-ben hyunjini gördüm" devam edemeden ağladı.
Minho ona bir peçete verdi ve sarıldı. Saçlarını okşayıp önce sakinleşmesi gerektiğini söyledi.
Jeongin kafasını kaldırıp sınıfta kimlerin olduğuna baktı. Chanı görünce biraz daha minhonun dibine girip konuşmaya başladı. "Hyunjin çok panikliydi çıkışa doğru gidiyordu, bende peşinden gittim. Hyung o bana dönüp bağırdı önce, ben üzüldüm ama niye böyle yaptığını sordum ona. Niye gözlerin dolu, niye acele ediyorsun dedim"
Minho bir yandan onun yanaklarını okşuyor bir yandanda dikkatle dinliyordu.
"Sonra dedi ki garip bi sakin tonla 'benim gitmem lazım köpeğim öldü sanırım' hyung ben daha bişey diyemeden döndü arkasını koşmaya başladı. Ama hiç iyi durmuyordu" tekrar ağlamaya başlayınca minho ona sarıldı
"Hşş jeongin sakin ol sakin ol birşey olmayacak. Köpeğinede olmayacak hyunjinede. Sakin ol sen tamam mı birazdan arar sorarız. Hatta bekle chana sorayım ben olur mu?"
"Tamam bekliyorum" burnunu çekip kafasını sıraya koydu jeongin. Minho chanın yanına gidip "bişey sorabilir miyim" dedi. Chan zaten jeonginin ağladığını fark etmişti ama gelip onunla konuşmasını beklemiyordu minhonun.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
never cry |minchan
FanfictionKimsenin bilmediği yerde, tutunuyorum ve öylece duruyorum Neredeyse birçok kez yıkıldım Ama ellerimi uzatıyorum ve tek başıma ayağa kalkıyorum 🎶scars🎶