"tuzu uzatır mısın sevgilim?"
"tabii."
minho'nun uzattığı tuzluğu gülerek aldım ve yemeğime biraz tuz döktüm. birden aklıma gelen eski anılarla durdum, evin her bir köşesini inceledim. minho ses çıkartmadığımı fark etmiş olacak ki bana bakıp, "ne oldu?" diye sordu.
"hiç, eski şeyler aklıma geldi."
"hangi eski şeyler?"
"lise..."
yüzüne baktım. buruk bir gülümseme oluştu yüzünde. onun da benim gibi o zamanları özlediği belliydi, özellikle lise sonu.
"aynı yurt odasına denk gelmemiz çok komikti." dedi kıkırdayarak.
"o zamanlar çok sinirlenmiştim ama şu an bana da komik geliyor."
sessiz evimiz kahkahalarımızla neşelendi. elimi tutup gözlerime baktı. gözlerindeki özlem ve gurur kendini belli ediyordu. "iyi ki o zamanları yaşamışız. şu an birbirimize tamamen yabancı olabilirdik."
"lise sonu bu yüzden seviyorum."
"hadi güzelce ye yemeğini artık." elimi bıraktı ve yemeğine odaklandı. ben ise hâlâ eskileri düşünerek yemek yemeye çalışıyordum.
-----
mavi ledleri, kahverengi tonlarında bir giysi dolabı, üstünde çeşit çeşit parfümlerimizin dizili olduğu aynalı dolabımızla süslenmiş olan odamızın büyük ve geniş yatağında yatıyorduk. minho'nun göğsündeydim, nefesi saçlarıma vuruyordu. aynı bana çıkma teklifi ettiği gün gibi.
"zaman çok hızlı geçiyor." diye mırıldandı. başımı sallayarak onayladım. güldü, "en son sana ranzanın üst katından su atacaktım."
"yapmadın mı?"
"yaptım, sözümde dururum ben."
kahkahalarımız birbirine karıştı. kalp atışlarının hızlandığını hissedince gülümsedim.
"şimdi ise 26 yaşındayız ve kendimize ait bir evimiz var."
"inanılır gibi gelmiyor, değil mi? 8 yıldır beraberiz ve bir kez olsun senden sıkılmadım."
"ben de öyle."
başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. gözlerimiz buluştu.
"eğer bana, 'minho'ya olan nefretin sona erecek, ondan hoşlanmaya başlayacaksın. sonrasında o sana çıkma teklifi edecek ve 8 yıl hiç ayrılmadan beraber kalıp ayrı bir eve çıkacaksınız.' deselerdi asla inanmazdım."
"kim inanırdı ki? kanlı bıçaklı gibiydik, bu hâlde olmamız bir mucize."
gözlerinin tam içine baktım. sırıttım.
"mucizemsin minho."
utangaç bir şekilde gülümsedi. onun en çok bu utanmalarını seviyordum. görüp görebileceğim en tatlı insan oluyordu. bu yüzden sürekli iltifat edip onu şımartıyordum.
---
liseden mezun olduğumdan bu yana hayatımda pek çok şey değişti. eski asosyal kişiliğimden kurtuldum ve bir sürü yeni insan tanıdım. yeri geldi kazık yedim, yeri geldi dünyanın en mutlu insanı gibi hissettim. beni kötü etkileyen arkadaşlarım sayesinde insanları ayırt etmeyi öğrenip kendimi olgunlaştırdım.
tüm bunlar olurken beni hiç yargılamadan yanımda olan tek kişi minho'ydu.
chan, changbin ve felix, liseden mezun olduktan sonra yüzüme bakmadılar. pek de umrumda olmadı, çünkü hiçbir zaman yalnız değildim. onlar hakkında duyduğum en son şey chan'in seungmin ile tekrar barışıp changbin ve felix'ten uzaklaştığıydı. bunu duyduğumda sevinmedim değil açıkçası. chan'in kendini kurtarması gerekiyordu.
son sınıfta hem minho'nun hem benim nefret ettiğim yeonjun zaman geçtikçe en yakınlarımızdan biri oldu. hâlâ onun yüzünden tam kafama elma atılması hakkında konuşup dalga geçiyoruz. bizi, bu zamana kadar dayanıp ilişkimizi sürdürebildiğimiz için tebrik ediyor. kendisi hâlâ doğru birini bulamadı, senelerdir platonik takılıyor. üzücü.
kısacası kendime tamamen yeni bir hayat çizdim ve şu an her şey ne eksik ne fazla, tam olması gerektiği gibi. kendinizi üzmeyin. hiç kimse sizden önemli değil; bir de aşık olduğunuz insandan.
-SON-
Bu bölümü yazarken gerçekten çok heyecanlıydım. Siz okurken nasıl olursunuz bilmiyorum ama umarım seversiniz... Çok ani bir final olduğunun farkındayım ama sürprizleri sevin!!
Ficin geneli hakkında ne düşündüğünüzü yazar mısınız? Gerçekten en çok bunu merak ediyorum.
Ve son kez, oy vermeyi unutmayın.💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kyk yurdu | hyunho
Fanfictionminho: bu nasıl yurt amk çöpte kalsam daha iyi vakit geçiririm araları uzun süredir bozuk olan minho ve hyunjin, kayıt oldukları yurtta oda arkadaşı olurlar. (küfür&hakaretten rahatsız olanlar okumasın) »yarı texting #1 - hyunho