Kafamın iki yanındaki kollardan yüzümü karşımdaki kişinin yüzüne kaldırdım.
Park Seonghwa.
Sahi, Seonghwa ile hikayemiz nasıl başlamıştı?
O gün bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu, o saatte okulda olduğum için bir kez daha şükür ettim kendime. Öğle arasından sonraki dersimiz resimdi, bu yüzden eşyalarımı üst kattaki atölyeye bıraktım ve hızlıca aşağı indim, aceleyle tuvalete girdim ve şarıl şarıl işemeye başladım, tanrı şahittir ki o zaman işemeseydim bardaktan boşalırcasına yağan yağmur değil ben olacaktım.
Tuvaletten çıktığım an yakamdan tutularak duvara çarpıldım, çatık kaşlarımın altından yumduğum gözlerimi açarak karşımdaki kişiye baktım, Soobin.
O, bu okulun serserisiydi, gözüne kestirdiği kişileri yanına alır ve piyonu gibi kullanırdı, isterse eğlenir, isterse çetesinin işlerini yaptırırdı. Açıkçası tüm okul ondan çekiniyordu.
Bu seferki hedefi de bendim.
Ama sorun şu ki, kimseye boşuna eziyet çektirmezdi, Wooyoung'dan duyduğum dedikodulara göre kurbanlarıyla arasında hep bir husumet, geçmişten bir bağlantı varmış.
Beni seçmesi için ne gibi bir nedeni vardı merak ediyordum.Daha fazla düşünmeme fırsat vermeden beni savurarak bodrum kata indirdi, arkasından da çetenin diğer üyeleri geliyordu, gördüğüm kadarıyla dört kişilerdi.
Suratıma yediğim yumrukla yere yığıldım ve elimin tersiyle zonklayan dudağımı tuttum, kanıyordu.
"Küçük fashionista'mız nasılmış bugün? Bence yüzündeki kırmızı renk sana oldukça yakıştı."
"Orospu çocuğu, ne derdin var benimle?"
Eğilip çenemi kaldırmıştı yavaşça ve yüzündeki gülüş kaybolmuştu, tamam şimdi gerçekten korkutucu görünüyordu.
"Dediğin şeyi tekrar et."
O an anladım ki tekrar edersem eğer beni burada gebertene kadar dövecekti, ama ben keçi inadına sahip korkusuz bir aptal olduğum için tekrar ettim.
"Orospu çocuğu."
En son duyduğum şey bir kıkırdamaydı ve sonra yüzüme ve karnıma inen sayısız darbeler sonucu oyun dışı kaldım.
Yüzüme ve karnıma her darbe yedikçe daha çok kıvrılıyordum, en son gözlerim kararmaya başladı ve karanlığa gömüldüm, tam olarak bayılmadığımı etraftaki sesleri duyabildiğimden anlamıştım.
Darbeler hala devam ederken birden kesildiğini hissettim, ve zar zor da olsa karşımdaki kişinin yumruk yediğini işittim.
Sesler çok boğuktu.
Tanımadığım birine ait bir ses duydum, birşeyler söylüyordu ama algılayamıyordum. Deli gibi acıyan karnımı tutmakla meşguldüm.
"Ne oldu, o biricik değerlini korumaya mı geldin?
...Park Seonghwa."
-
Gözlerimi yavaşça araladığımda revirin beyaz tavanını gördüm, başımı hareket ettirdiğimde dayanılmaz bir acı hissettim.
"Bekle, henüz hareket etme."
Tanımadığım sesin sahibine baktım, siyah saçlıydı, saçlarının bir kısmı gözünün önüne düşmüştü, gömleğininin yakası okul kurallarının tersine açıktı ve büyük gözleriyle bana bakıyordu. Parmağına biraz krem sıkıp bana yaklaştı ve tam sürecekken ağzımı açıp konuştum.
"Sen kimsin?"
Sadece gözlerime bakmakla yetindi, yüz ifadesinden hiçbir şey anlaşılmıyordu, bu birinin yüz ifadesini okuyamadığım ilk seferdi.
"Seni kurtaran kişi."
İşte o zaman anladım, Soobin ile kavga eden kişi oydu. Kaşındaki kurumuş kandan nasıl anlayamamıştım ki.
Bir dakika, kurumuş kan mı? O benim yaralarıma krem sürüyordu ama henüz kendi kaşına sürmemiş miydi, Salak mıydı bu çocuk?
"Kaşın patlamış."
"Hissedebiliyorum, senin yaralarını halledelim sonra da sen benim kaşıma krem sür olur mu?"
"Niye senin elin yok mu?"
"Affedersin? En azından teşekkür niyetine bunu yaparsın diye düşünmüştüm ama oldukça kaba çıktın."
"Tanımadığım insanlara dokunmayı sevmiyorum."
O an aklıma geldi, lanet olası okul hekimi nereye gitmişti? burada iki yaralı çocuk var ama o kesin şuan okul müdürüyle kahve içiyordur, fingirdek.
Sonuç olarak Hongjoong temas sevmemesine rağmen Seonghwa'nın onu revire kadar kucağında taşıdığını bilmiyordu, ve son lafı üzerine Seonghwa onunla zorla tanışıp kaşına krem sürdürtmüştü, Hongjoong'un o günden sonra Seonghwa'nın onu her gün zorbalayacağından nasıl haberi olabilirdi ki?
-
Şimdiki zamanımız, Seonghwa eğilmiş gözlerimin içine bakarken çüküne tekme atıp kaçsam mı diye düşünüyordum, ama yok, sonra beni fena pataklardı.
"Naber honcuk."
Bölümü evirip çevirdim yine oldukları yere getirdim ahahshjskdsd
Bu arada honcuk lafını Twitter'daki atinylerden duymuştum ve çok komik olduğu için kullanmaya karar verdim, bana ait değil yanii
ŞİMDİ OKUDUĞUN
music band ☆ seongjoong
Fanfic19 Days'den ilham alınarak yazılmıştır! iki salak ve iki ne olduğu anlaşılmaz dört gencin hikayesi. Küfür içerir. Çoğunlukla düz yazı + texting Yan ship: woosan 29.01.23 - ?