İnsanlar hastanelerin kasvetli bir yer olduğunu düşünürler. Oysa ben buradaki atmosferi çok severim. Hastane koridorları cami duvarlarından daha çok dua işitmiştir belki. Hayatın akışını en net hissede bileceğin yerdir. Bir odada gözlerini hayata yeni açan bebekler başka bir odada ölüm sessizliği... Hepsi hayatın içinde var olan şeyler. O yüzden ben hep hastanelere benzetiyorum hayatı.
Koridorda son kez dolanıp soyunma odasına indim. İki gündür üzerime yapışmış olan formaları sıyırdım vücudumdan. Kapağını açtığım dolabın içinden günlük kıyafetlerimi çıkartıp onları giydim. Terliklerimi çıkartıp spor ayakkabılarımı giydiğimde çıkmak için hazırdım. Odama geçip çantamı aldım ve danışmadan nöbet teslimini imzalayıp otoparka indim. Arka taraflara park ettiğim Porche Panemera'ma doğru yürüdüm. İlk bitiktirdiğim parayla almıştım. Yıllardır severek kullanıyordum. Anahtarları çıkartıp kapıların kilidini açtım. Sürücü koltuğuna yerleşip kemerimi taktım. Telefonumu bağladıktan sonra Naz aramaya başladı. Otoparktan çıkarken çağrıyı yanıtladım. "Efendim bebeğim." "Ablacım çıktın mı?" "Evet çıktım dışarıdan bir şey istiyor musun bir tanem?" "Yok ablacım sağol. Ben çıkıyorum birazdan gelir gelmez dinlen iyice olur mu? Aklım sende kalmasın." Sağa dönerek yola çıkmış oldum. Hızımı yavaşça yükseltirken Naz'a cevap verdim. "Aklın bende kalmasın. Hallederim bir şekilde." konuşma uzamadan telefonu kapadık. Evin yolu bitmek bilmemişti. Arabayı bahçede bırakıp direkt odama çıktım. Üzerimdekileri çıkartmadan kendimi yatağa bıraktım.
<<<<<<<<>>>>>>>>>
Çalan telefonumla gözlerim aralandı. 'ABÜMM' yazısına şaşkınca bakarak çağrıyı yanıtladım. "Abicim gelmeniz için erken değil mi? Dayanamadın değil mi Naz'ın yokluğuna?" karşıdan bir süre ses gelmedi. "Asel hanım ben Oktay Bey değilim. Abiniz büyük bir kaza geçirdi. Bursa İstanbul arasında e5 kara yolunda virajı alamaması sonucu araba takla atmış. Olabildiğince hızla gelseniz iyi olabilir. Konumu atıyorum bu numaraya. İstanbul sınırları içerisindeler." öylece durmuş polis memurunu dinliyordum. Akan zaman yavaşlamış algım kapanmıştı resmen. Ya bu hiç komik olmayan bir şakaydı. Ya da benim korktuğum gibi gerçekti. Üzerimdekilere aldırmadan cüzdanımı ve anahtarlarımı alıp fırladım evden. Naz arkadaşında kalmak için zorla izin almıştı. İyi ki izin verdim diye geçirdim içimden. Yol tarifini açıp en kestirme şekilde gitmeye çalıştım. Yol bitmek bilmemişti. Gerginliğim bir kemirgen gibi ruhumu kemiriyordu. Babam ve anneme haber vermeliydim. Renkli ışıklar görüş alanıma girdiğinde hızımı düşürdüm. Sağ şeride çekip hızla indim ve olay yerine koştum. Polisler şeritten geçirmemekte ısrarcılardı. " Hastaların yakınlarıyım. Ayrıca doktorum. Ne olursunuz izin verin belki bir yardımım dokunur." feryatlarım karşısında pes edip geçmeme izin verdiler. Arabanın üst kısmını kesmeye çalışan itfaiye ekibini izledim. Sağlık ekibi hastanın çıkartılması için boşluk açılmasını bekliyorlardı. Yerde olan ceset torbasının üstünü örten kişinin yanına gittim. "Nasıl olmuş?" meraklı sorumun ardından omzumu sıktı. "Takla atarken camdan fırlamış." elim panikle ağzımı kapadı. O sırada abim arabadan çıkartıldı. Koşarak ambulansa atladım. Ona müdahale etmeye çalışıyordum. Ellerimi kavradı. "Ben gidiyorum çitosum. Allah'a emanet ol. Sakın Naz'ı yalnız bırakma biliyorsun çok düşkün sana. Dayım... Dayım bana hakkını helal etsin yoksa rahat uyuyamam. Azra'ma kavuşmaya gidiyorum." Önce abimden geri çekildi ellerim daha sonra vücudum dayanamadı ambulansın zemininde diz çöktüm. Çığlıklarım geceye karıştı.
İlk ölen hastam daha okulu bitirdiğim sene ambulansta elleri ellerimde ölen kuzenim olmuştu. Arkasında anılarını, sahip olduğu somut şeyleri ve kızını bırakmıştı. Nasıl yapacaktım? Naz'a bunları nasıl anlatacaktım? Omuzlarımdaki yükün daha da ağırlaştığını hissediyordum. Ben Asel Atay. Doğmadan bir dedemi, 7 yaşında tek oyun arkadaşım olan babaannemi, onun yasını atlatamadan dedemi, babaannemi kaybettiğim sene çocukluğumu kaybettim. Bir şerefsiz sökerek aldı onu benden. Gözlerimin önüne farkına varmadan geçirdiğim o iğrenç dakikalar geldikçe bunun bir kabus olması için yalvardım rabbime. Kayıplarla dolu hayatımda sadece annem ve babam vardı sığınabileceğim. Vücudum alev gibi yanıyordu sanki. Sarsılıyordum. Çok sert bir şekilde sarsılıyordum. Gözlerimi araladığımda karşımda Naz vardı. Üç yıldır hayatı bana zehir eden o kabusu görmüştüm yine. Kollarını sıkıca bana sardı. Başımı omzuna yasladım. Dudağım yavaşça açıldı. Anlamı ikimizi altıda ezebilecek iki kelime döküldü dudaklarımda. "Özür dilerim." ikimizin hıçkırıkları bir süre odada yankılandı. "Ben çok yoruldum. Kaldıramıyorum bu yükleri artık." Naz bu kez daha sıkı sardı beni. Sormadan yargılamadan yanımda oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYE
General FictionGeçmişi travmalarla dolu olan ama buna rağmen ışık saçan bir kadın... Kadın için temiz kalmaya çalışırken tamamen karanlığa boğulmuş ne yapacağını bilemeyen bir adam... Yıllar sonra yolları tekrar kesişir ve saye ışıkla aydınlanır...