Harry ne kadar hayati bir karar verdiğini uçakta cam kenarındaki koltuğuna yerleştiğinde anladı. O ana kadar her şey rüya gibi geliyordu. Louis ile evdeki eşyaları toplamaları, internetten bilet almaları, bardaki işinden istifa etmesi... Resmen hayatının bir kısmını sonlandırıyordu. Arabasını satmaya kıyamamıştı, evinin de kira kontratı birkaç ay devam edeceği için için hâlâ o evin kiracısıydı. Hiç değilse evi ve arabası duruyordu, onları da bıraksa Faroe ile tüm bağı kesilirdi.
Camdan dışarıya bakıp uçağın yükselişini izlerken kalbi endişelerle doluydu. Ailesiyle yüzleşecekti. Onları Louis ile tanıştıracaktı. Ardından da Louis ile birlikte Doncaster'a gidecek ve orada bir hayat kuracaktı. Son kısımdan henüz emin değildi, tam kararını vermemişti.
Louis ile birlikte geçirdiği her gün hayatının en güzel gününe dönüşüyordu, kalbini titreten bu alfanın omegası olmayı çok isterdi. Tek sorun Louis'nin bir gün fikir değiştirip ruh eşine dönmesinden korkuyor olmasıydı. Onunla ilişkileri hakkında ilk konuştuklarında Louis ruh eşine dönme ihtimali yüzünden omegaya birlikte olamayacaklarını söylemişti, kısa süre sonra bu düşüncesinden vazgeçip de "benimle yeni bir hayata başla" demesi insanı ürkütüyordu.
Düşüncelerine daldığı için yola ilk çıktıkları sıralarda çok sessizdi. Louis yanına dönüp ona baktı. Kaşlarının ortasının hafiften çatıldığını, yanağını ısırıyor olduğunu görünce gülümsedi, elini uzatıp onun elini tuttu. "Ne düşünüyorsun?"
"Geleceği." dedi Harry ona dönerken. Parmaklarını onunkilere geçirmekte gecikmemişti. Alfanın yüzüne baktığı anda kendi ifadesi de yumuşamıştı. "Faroe'den çıktığımız anda her şey değişecek. Yani son kararım seninle Doncaster'a taşınmak olursa..."
"Kararın o olmasa da hayatımız değişecek. Ailenin yanında da kalsan, Faroe'ye de dönsen beni görmeden bir ay geçirmene asla izin vermeyeceğim. Her hafta dünyanın bir ucundan diğer ucuna uçmam gerekse bile, sen benden kurtulmak istemediğin sürece, peşindeyim."
"Senden kurtulmak istemem imkansız, Louis."
"Yani aslında benden hoşlanıyorsun?"
"Tabii ki hoşlanıyorum! Beni İngiltere'ye dönmeye ikna eden tek şey sana yakın olmak istemem."
Louis kocaman gülümsedi. "Ben de senden hoşlanıyorum. Tahmin edebileceğinden çok daha fazla."
Harry buna bir tebessümle karşılık verdi. Başını alfanın omzuna koydu, gözlerini kapattı. Ona karşı hissettiği şeylerin hepsi olumluydu, biraz da buna dayanarak düzenini bozuyor ve alfanın peşinden gidiyordu. İlişkilerinin devam edemeyeceğini anlasalar bile alfa onun hayatından çıkmaz, arkadaşı olarak kalırdı. Harry için onunla arkadaş olmak onu tamamen kaybetmekten çok daha iyi bir seçenekti, o yüzden Louis'yi bırakmamak için tüm riskleri alıyordu.
Yolun büyük bir kısmında uyudu. Uykusunda bile ara sıra alnına veya saçlarının arasına bırakılan öpücükleri ve karnını okşayan eli hissediyor, istemsizce gülümsüyordu. Rüya göremeyecek kadar gerçek dünyaya bağlıydı.
Uçak yolculuğu bitip de havaalanına geldiklerinde onları Gemma bekliyordu. Harry'nin eve döneceğini duymak ailede çok büyük bir neşe patlamasına sebep olmuştu. Yanında bir alfayı da getirecek olması ise herkeste merak uyandırmıştı.
Havaalanının dışına çıktılar ve kendilerini bekleyen Gemma'yı gören kişi Harry değil Louis oldu. Onu daha önce görüntülü görüşmede görmüştü ve bu tanıması için yeterliydi. "Gemma orada, bak."
Harry onun gösterdiği yere döndü ve kız kardeşini gördü. Louis'nin elini bıraktı, Gemma'ya doğru koştu. Kardeşini çok özlediği her halinden belliydi, genç kızın kollarına resmen atlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE IN FAROE
FanfictionHayatındaki her şey bir karmaşaya döndüğünde Louis sakin bir ada ülkesine gitmeye ve bir süre gözlerden uzak olmaya karar veriyor. Gittiği adada bulmayı umduğu pek çok şey var: huzur, mutluluk, eğlence... Bulmayı beklemediği tek şey ise güzel bir om...