İ

25 4 16
                                    


Yine diğerleriyle aynı olan günlerden biriydi. Sabah kalkıp üyelere kahvaltı hazırladıktan sonra biraz yürüyüş yapmak için sahile doğru gitmeye karar vermişti Minho. Spor ayakkabılarını giyip kapıyı kapattıktan sonra çantasını sırtına takıp yavaş yavaş sahil kenarına yürüdü. Zaten sahil hemen evin karşısındaydı arada sadece bir yol vardı.

Minho sahilin kenarına geldiğinde hızlı olmayacak bir şekilde yürümeye başladı. Normalde müzik dinlemek isterdi fakat denizin sesi de çok hoşuna giderdi. Hep 'Acaba ne kadar kişi bu denizde ölmüştür?' diye düşünürdü.

Ona göre insanlar yaşamalıydı. En güzel şekilde, sevilerek, severek, sayılarak, değerli hissettilirilerek...
Onun yaşamasının amacı buydu. Bir de yedi tane dostu. Doktoru sürekli uyarırdı onu. Sürekli hayal kurmamalı, ilaçlarını içmeliydi. Yoksa belki ölebilirdi bile. Ama o bunlara rağmen yaşamak istiyordu. O yedi insan için...

Yeteri kadar koştuğuna kânaat getirip geldiği yola tekrar eve gitmek için dönmeye başladı. Kısa bir süre sonra eve geldiğinde çantasının içine baktı ama anahtarını bulamadı. Zaten evde birileri olur diye düşünmüş olmalıydı. Zili çaldı fakat kimse çıkmadı. Biraz bekledikten sonra tekrar çaldı ve yine bakan olmadı. Sanırım evde yoklar diye düşünüp arka bahçeye doğru ilerledi. Oranın balkon kapısının açık olması gerekiyordu. Minho orayı hep açık bırakırdı çünkü sık sık anahtarını ununur ve kapıyı çaldığında diğerleri evde olmazdı. O eve geldikten sonra gelirlerdi. Minho ilk zamanlar çok fazla dışarıda kalmıştı bu sebeple.

Bir şekilde içeriye girip öğle yemeğinin yerine geçecek bir bisküvi ve kahveyle karnını doyurduktan sonra banyoya duş almak için ilerledi. İşini hallettikten sonra kurulanıp üzerine beyaz bir sweat ve altına siyah bir eşofman giymeyi tercih etti.

Kıyafetlerin genelde ya siyah ya beyaz olurdu. Kombinlemesi daha kolay olurdu onun için. Zaten evden de pek çıkmazdı arada yaptığı yürüyüşler ve market ihtiyaçları hariç.

Mutfağa geçip akşam yemeğini yapmayı düşündü sonrasında da akşama kadar uyuyabilirdi. Bu fikir ona cazip gelince mutfağa gitti ve yemekler için malzemeleri çıkarmaya başladı. Buzdolabının açtığı sırada eline gelen ilaç kutusuyla bir süre bakıştıktan sonra ilacı çöpe atmaya karar verdi. Fakat atmadan da tadını merak etmişti. Biraz su doldurup ilacı içtikten sonra suyla midesine daha kolay gitmesini sağladı. Sonrasında çöpe atmak yerine ilacı bitirip atmayı uygun gördü. Belki bir işe yarardı hemde içindeki ilaç eriyip doğayı batırmazdı. Yemeğini yaptıktan sonra üstlerini fazla soğumaması için örtüp odasına çıktı. Yatağının içine girip bir güzel uykuya daldı.

İki ya da tahmini üç saat sonra aşağıdaki bağrışlarla beraber uyanmıştı. Aşağı hızlı adımlarla indikten sonra altı gencin karışıklı oturup sessizce birbirlerine baktıklarını gördü. O sırada Chan ile göz göze gelmişti. Gözlerindeki duyguyu gördüğünde korkmuştu Minho. Çok kötü bir şey olmuştu. Anlamıştı. Hepsine tek tek baktı bir eksik vardı. Ortaya yönelik "Jeongin nerde?" Diye sordu. Fakat hepsi kafasını aşağıya burukça eğmişti. Minho'nun içindeki korku ve boşluk o kadar çok büyüyordu ki tekrar aynı şekilde sakin kalmaya çalışarak sordu. Fakat yine cevap alamayınca anlamıştı.

Jeongin artık yoktu. Artık onlarla değildi. Minho sendeledi. Tekrar bir kayıp yaşayamazdı ki. Başı dönünce yanındaki koltuğa tutunarak oturdu. Chan hemen yanına gelip Minho'ya destek oldu. "Senin suçun değildi." Dedi. Fakat arkadaki ağlamaklı olan ses "Hayır, onun suçu. O Jeongin'e iyi baksaydı bir şey olmayacaktı ona." diye bağırdı. Bu ses aralarındaki en uzun boylu olan gence, Hyunjin'e aitti.
Minho kendini daha da kötü hissetti. Keşke ona daha iyi davransaydım diye düşündü. Chan, Minho'nun kolunu sıkıp dikkati kendi üzerine çekti. "Minho senin suçun değildi inan. Hyunjin Jeongin'e aşık olduğu için seni suçluyor, saldıracak yer arıyor. Hadi gel odana gidelim." Minho ayağa Chan'ın yardımıyla kalkıp diğerlerine baktı. "Aç olan varsa yemek yapmıştım." Dedi kısık ve başı eğik bir şekilde. Sonra hepsine teker teker baktı. En sonunda gözleri Hyunjin'e denk geldiğinde gencin gözlerindeki alevleri görmüştü. Kendinden nefret ediyor gibiydi. Haklıydı sanırım.

Kafasını tekrar önüne eğip salondan çıktı. Arkasından Hyunjin'in bağırışları ve Seungmin'in onu sakinleştirme çabalarını duyuluyordu. Chan onu odasına getirdiğinde hâlâ yaşadığı şoku atlatmış değildi. Belki her şey rüyadır diye tekrar yatağına girdi ve yanındaki bedene sarılarak uykuya daldı.




13 Şubat 2023
22 Temmuz 2023 Düzenlendi

Dark Clouds And Rainbow (SKZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin