Sınavım oldukça uykusuz ve yorgun olmama rağmen gayet güzel geçmişti. Sınıftan çıkarken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı fakat sınav boyunca da onu düşündüğümü inkâr edemezdim. Henüz kendine bile gelememişken beni sınava yetiştirmek için uğraşmıştı. Daha öncesinde tartışmış (?) gibi olduysak da bana sırtını dönmemiş, yardım etmişti.
Bir teşekkürü hak ediyordu.
Hem de en iyisinden.
Sınavdan arkadaşlarımdan önce çıktığım için ve onları bekleyecek sabra da sahip olmadığım için yurda giden otobüs durağına koşuşturmuştum. Hemen durağın yanında ev yemekleri yapan oldukça popüler bir mekan vardı. Jeongin burada ailesiyle yaşıyor olsa da ayda bir kendimi ödüllendirmek istediğimde bana eşlik ederdi, burada birlikte yemek yerdik. El lezzetlerine güvendiğim için otobüse binmeden oraya uğramış, birkaç gün önce aldığım maaşımla Taehyung'a yiyecek bir şeyler almıştım.
İçim kıpır kıpırdı. Bu, Taehyung'a doğru attığım belki de ilk adım olacaktı. Ona ilk karşılaşmamızdan beri belki de ilk defa üzgün bir suratla ya da bir şeylere sinirlenmiş halde yaklaşmayacaktım. Alacağım tepkiden deli gibi korkuyor muydum, evet. Ama onun da beni isteyerek kırmadığını öğrendiğimden beri hayatımda pişmanlıklara yer verme fikri beni itiyordu.
Otobüs yurdun önüne geldiğinde koşarak inmiş, aynı hızla da asansörü bile gözüm görmeyerek dört katı merdivenle çıkmıştım. Taehyung'un odasının önüne geldiğimde ciğerlerim isyan ediyordu, nefes nefeseydim. Elimdeki poşeti canım pahasına korumuştum koşarken, ona bir zarar gelmemişti neyse ki.
Kapıya vurmak için elim havalandığında buraya gelirken odada olmama ihtimalini bile düşünmediğimi fark ettim. Fakat artık dönüşü yoktu. Derin bir nefes alarak kapıyı tıklattım ve beklemeye başladım. İçeriden birkaç tıkırtı yükseldi, ardından birinin sinirle homurdandığını duydum. Kapıya doğru yaklaşan ayak sesleri yeri inletiyordu resmen.
Ayak sesleri durdu, hemen ardından kapı rüzgâr oluşturup saçlarımı dağıtacak hızda açıldı.
"Hyunjin, yalnız kalmak istiyorum demiş- Jeongguk?"
Kapıyı açan kişi Taehyung'du. Ama kesinlikle onu birkaç saat önce bıraktığım gibi değildi. Canlanmış yüzü tekrar solmuştu, gözleri şişmişti ve burnunun ucu kıpkırmızıydı.
"İyi misin?" dedim kendime mani olamadan. Kaşlarım endişeyle bükülmüş, sesim onu rahatsız etmekten korkarmış gibi kısık çıkmıştı. Konuştuktan hemen sonra ise dedikleri geldi aklıma, utanarak bakışlarımı kaçırdım. "Ben- ben gideyim, kusura bakma, öyle habersiz geldim..."
"Hayır! Hayır yani saçmalama," Sesi ikimizin de beklemediği kadar yüksek çıktığında yutkunmuş, kenara çekilerek sadece yüzünü görmemi sağlayan kapıyı benim geçebileceğim kadar aralamıştı. "İçeri gel."
Çekinerek de olsa daha birkaç saat önce apar topar çıktığım odaya geri girdim. Gecenin karanlığında görememiş olsam da şimdi incelemeye vakit bulabilmiştim odasını. Benim ve oda arkadaşımın sıkıcı düzeninin aksine duvarlar birkaç posterle, kapı arkaları ve dolaplar stickerlarla doluydu. Cam kenarlarında küçük saksılarda birkaç tane adını bilmediğim çiçek vardı. Odaya can getirmişlerdi bu şekilde. Bir yurt odasını değil de normal bir evin çocuk odasını andırıyordu.
"Sabah için teşekkür etmek istemiştim." dedim kendisi Hyunjin'in yatağına oturup bana da kendi yatağına oturmam için işaret verdikten sonra. "Biraz yemek getirdim, iyi gelir diye."
Her gece başını koyduğu yastığı parmak uçlarımla nazikçe okşamıştım. Onun dışında her yere bakıyordum konuşurken. Yolda provasını bilmem kaç kere yaptığım konuşma zihnimden çoktan silinmişti. Cesaret kırıntıları bedenimi yavaş yavaş terk ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad romance
Fanfictionyazan: ggukfortae prompt sahibi: absimisa Işıklar sönüyor, Şu an biz kayıp ve bulunamıyoruz. Ben sadece senin yanında olmayı istiyorum. friends to enemies to lovers