KADER AĞLARI

23 4 3
                                    

(Rosé)
Çizimlerini yaparken ona bakan ablasının bakışlarını fark etmişti. Alice gittikçe kardeşine daha derin bakıyordu. Rosé ablasının düşüncelerini kurcalamaya başladı. Ama bir şey yoktu. Neden böyle davranıyordu?

R:Yüzümde mi bir şey var?
A:Çirkinlik de dahil mi?
R:Onu arıyorsan ayna şurada.

Rosé sinirlenip çizimine geri döndü ama ablasının bu hallerine değil,bir şey sakladığına emin olduğu içindi. Bu gece saraylarında akraba toplantısı yapılacağı için herkes çok yoğundu. Prenseslere iş verilmediği için sadece sıcak odada oturup hizmetlilerinin hazır demelerini bekliyorlardı.

Rosé ablasının daha güçlü olduğunu biliyordu ama yine de denemek istedi,çizimini yapıyormuş gibi yapıp tekrar ablasının zihniyle duygularıyla uğraşmaya başladı. Tam başardığını düşünürken ablası derin bir kahkaha attı.

A:Rosé ağzını kullanmayı dene bir kere.

Rosé sinirle resmini kenara bıraktı ve ablasına döndü.

R:Ne saklıyorsun benden? Gerginliğini hissediyorum ama sebebini bilmiyorum.
A:Bunu sana söyleyemem. Babama bunun için söz verdim.
R:Ne için? Ben bu aileden değil miyim? Sürekli benden bir şey saklıyorsunuz. Sonra sinirlenen ben oluyorum.
A:Rosé bunu sana söylemek bana düşmüyor. Ne kadar ablanda olsam seni bundan koruyamam.
R:Ne demek beni koruyamazsın abla? Ne oluyor? Korkutma beni?

Tam bu konuşma üstüne büyük kapılar gıcırdayarak muhafızlar tarafından açıldı.
Hizmetliler ve ailesi kapıdaydı. Rosé ve Alice mecburen yemek salonuna geçtiler. Rosé ablasının dediklerini düşünmeden edemiyordu ama bu kadar zihinde usta olmuş kişiler arasında bunu düşünmemeliydi. İçinden saçma sapan şarkılar mırıldandı.

Ablasına en uzak köşeye oturdu. Onunla arasından su sızmadığını düşünse bile ablası aralarına illa mesafe koyuyordu. Ondan kaçındı.
Sinir bozucu akrabalarını beklemeye başladılar. Kimseden ses çıkmıyordu. Şömineden yanan odunların çıtırtısı geliyodu. Resmen içeride ölüm sessizliği vardı. Bu sessizliği bozan açılan kapılar oldu.

Rosé ve ailesi üstlerini düzelterek ayağa kalktılar.Kapıya doğru yöneldiler. Ama Rosé gördükleri kişiler karşısında şok olmuştu. Çünkü onları tanımıyordu. Ablasına baktı. Ablası ona bakmamak için çabaladı. Rosé ablasının düşüncelerine dalmaya çalıştı. Ablası bu sefer izin verdi. Ablası gelen kişilerle evleneceklerini geçirdi aklından.

Rosé bu düşünceler karşısında kendini boşluktan bırakıyormuş gibi hissetti. Annesi ve babası bunu nasıl yapabilirdi?
Yavaş adımlarla yemek salonuna geçtiler. Rosé karşısındakilerinde kendi gibi zihinle uğraştıklarını anladı. Yüzlerini incelemeye çalıştı. Ama bakamayacak kadar da midesi bulanıyordu. Bu yüzden sadece yemeğine odaklandı. Yemek dışında başka bir şeyle ilgilenmedi. Sadece tabağına odaklıydı. Babası söze girince odağını oraya çevirdi. Konunun evliliğe girileceğini anlayınca kafası karıştı ve aklına ilk geleni yaptı.

Bıçağını alıp hızlıca elbisesini kesti ve sandalyesini hareket ettirdi. Biraz utandığını belli ederek hafifçe gülümsedi.

R:Ah çok özür dilerim babacığım ama elbisem ufak bir problem yaşadı. Müsade ederseniz.

Rosé bu sırada aklından yine saçma sapan bir şarkı mırıldanıyordu ki şüpheleri çekmemeye çalışıyordu. Gerginliğini dert etmiyordu çünkü ortam gergindi. Babasının eliyle müsade etmesiyle yavaşça masadan kalktı ve odasına koşar adımlarla çıktı.Nabzı o kadar hızlandı ki kalbi ağzındaydı. Odasının kapısını muhafızlara izin vermeden kendi açtı. Ne yapacağını şaşırarak etrafta volta atmaya başladı. Vaktinin sınırlı olduğunu biliyordu. Bu yüzden elbisesinden kurtuldu. Üstüne yapışan bir şeyi giydi. Kalın olan bir polarını da üstüne çekti. Çizmelerini çekip,çizmesinin içine hançer koydu. Saçlarını sıkıca toplayıp camını açtı. Kaçmak onun son çaresiydi. Sadece bir geceliğine kaçacaktı. Bacağını camdan attığı sırada kapısı açıldı ve hemen o tarafa baktı. Ablasıydı. Ablası şaşkın gözlerle ona baktı ama Rosé sadece ablasına gülümsemekle yetindi. Alice onun düşüncelerini kurcaladı ve gitmesine izin verdi. Rosé odasının altında olan samanlara kendini yavaşça attı. Biraz canı acımıştı ama bunu ilk defa yapmıyordu.

Etrafta muhafızlara baktı ama yemek olduğu için sarayın bu tarafıyla ilgili değillerdi. Hızlı adımlarla ahıra gitti ve atını ormana doğru saldı. Kapıda olan muhafızlar onun peşinden giderken koşarak ormana daldı. Koşmaya devam etti. Ayakları acıyasıya kadar koştu ve bir süre sonra hızını keserek durdu. Ormanın çok iyi bir fikir olmadığını biliyordu ama tehlikeli olmadığı kesindi. Ateş yakmak için yerden kuru dalları toplamaya başladı. Ama aklı saraydaydı. Ne olmuştu acaba? Alice onu çok koruyamazdı. Sadece yarım saat idare edebilirdi. Babası ne tepki verirdi acaba?
Rosé omuz silkti kendi kendine yere oturup ateşi yakmaya çalıştı. On dakika sonra ateş çıtır çıtır yanmaya başladı ve ağaca yaslandı.
Kendi kendine konuşmak bile istemiyordu. Sessizce gecenin güzelliğini çıkarttı. Yıldızları izledi. Bu güzel gecesini bölen başka birinin düşüncelerini hissetmesiyle bölündü. Ateşe tekme atarak söndürdü ve bir ağacın tepesine çıktı. Nefes bile alsa onu göreceğini düşündüğü kişinin yaklaşmasını bekledi. Nabzını düşürdü ve odağına girmesini bekledi. Bekledi bekledi ama ne düşünce hissediyordu ne de ses duyuyordu. Kuş olup uçmuş muydu? Ya da kuşların düşüncesi mi vardı?
Kafasını iki yana salladı ve yavaşça aşağıya indi. Etrafına baktı ama zifiri karanlıktı. Gözlerini kapatıp düşünce duymaya çalıştı ama yoktu. Ağaca sırtını yasladı ve yere çömdü. O sırada biri omzuna dokundu. O tarafa döndü ve sendeledi. Geri geri giderken birine çarpıtığını hissetti. Sıçtım diye düşünerek arkasını döndü. Tam yumruğunu kaldıracağı sırada karşısında ki kişi yumruğunu tuttu. Karşısındaki yumuşak tonda konuşmaya başladı.

A: Merhaba Rosé. Ben Müdür Thomas. Bu gece seninle böyle karşılaşacağımızı düşünmemiştim. Olduğun durumdan korkup kaçtın sanırım ama ben seni zaten kurtaracaktım. Neyse ailene bir mektup yazarız.

Rosé şok geçiriyordu. Kendini toplayıp sorular yağdırmaya başladı.

R:Müdür Thomas beni saraya geri götürür müsünüz? Kimsiniz? Beni nerden tanıyorsunuz? Beni nereye götürüceksiniz ki ben sizle geleceğim?
T:Sakin ol Rosé. İlk önce meşaleyi yakmama izib ver.
Müdür Thomas meşaleyi eline aldı ve kibritiyle onu yaktı. Rosé Thomas'ı incelemeye başladı. Gençti. Saçları sarı gözleri maviydi. Teni çok beyazdı. Rus muydu acaba?
T:Hayır Rosé rus değilim. Beni yiycekmişsin gibi bakma,lütfen yürüyelim. Sana gittiğimiz yerde her şeyi anlatacağım. Ayrıca seni kaçırmıyorum. Akademiye vardığımız da her şeyi anlayacaksın. Ha işte at arabamız burda.

Rosé çok şaşkın ve biraz da korkmuş bir şekilde at arabasına binmeyi kabul etti. Müdür Thomas onun elinden tutarak binmesi için yardım etti. Rosé korkulu düşüncelerle yolculuğa başladı.

Helüüüü bölümü nasıl buldunuz? Sizce hangi şipler olmalı? Thomas hakkında ne düşünüyorsunuz?☁️

FOURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin