1. Bölüm:Israr

37 5 11
                                    

Öncelikle sizlere, okuyan herkese söyleyebileceğim tek şey ön yargıyla yaklaşmanızı istemediğim. Lütfen bunun benim ciddi bir şekilde yazdığım ilk kurgum olduğunu bilmenizi isterim. Eleştirecekseniz bunları göze alarak eleştirin derim. İyi okumalar
-Lina

1. Bölüm:Israr
*Bazen fazla ısrar insanlara zarar verir*

'"Hadi ama Atlas gitmelisin o konseree, herkesi çatlatmadan konuşma benimle. Fanların var seni çok çok çok çok çooooook seviyolar seni benim yüzümden gitmemezlik yaparsan beni öldürürleeer" Sonunu uzatarak ve dudaklarımı büzerek söylediğimden dolayı dayanamadı ve "Sensiz hiç mi hiç tadı olmaz ama vereceğim konseri ama eğer ki bir şey olursa bana kızmayacak ve kendini de suçlamayacaksın tamam mı?" Başımla onayladım ve vedalaşıp görüntülü konuşmayı sonlandırdık'

Çok seviyordum. Onu gerçekten çok seviyordum. İlk defa bu kadar fazla ayrı kalmıştık. 3 ay. 3 ay 21 gündür ayrıyız. Ama her gün en az 5 kere görüntülü konuşuyoruz. Ne olup bittiğini her şeyi anlatıyoruz. İlk 2 ay sadece babamın hastalığı nedeniyleydi fakat daha sonra bir de Atlas'ın konseri çıkmıştı. Daha önce verdiği bütün konserlerde yanında olmuştum. En önde oturup ayakta alkışlamıştım fakat ben şuan Almanya 'dayım,babamın yanındayım. Atlas ise Paris 'de, ailesinden uzakta.Gerçi her zaman uzakta. Paris'te konser verecek 3 gün sonra. Yeni şarkısının ilk konserini verecek. Bu anında yanında olmayı o kadar isterdim ki anlatamam. Normalde ben olmadan hiçbir yere göndermem fakat bu sefer bir istisna çünkü babam çok hasta ve yanından ayrılmam im-kân-sız. Damar tıkanıklığı varmış. Ben yokken 2 kez kalp krizi geçirmiş beni yarışmalarımda etkilemesin diye söylememişler.

Bu arada ben Ayda Özer Jimnastikçiyim. Ulusal takımdayım ve uluslar arası yarışmalara katılıyorum. Takımında birinciyim. Atlas da benimle gurur duyuyor. Atlas ise şarkıcı. Şuana kadar yalnızca 3 şarkı çıkarttı ama çalıştığı ve çıkaracağı 9'a yakın şarkı var. Az daha söylemeyi unutuyordum, Atlas küçük yaşta ailesini kaybetti. O gün hastanede tanışmıştık.

O 7 ben 5 yaşındaydım. Beni kontrole getirmişlerdi. Onun ise babası annesini vurmuştu. Ben o zamanlar ağlayan insanlara dayanamıyordum. Ablam da herhangi birisine bir şey olsa hemen ağlıyordu. Sanırım o da küçükken bir şeyler yaşamış. Ben her zaman sarılırdım. Ablam da üzülmeyeyim diye devam etmezdi ağlamaya.Her seferinde sakinleşmeye çalışırken sessiz sessiz kızıl saçlarımı okşardı. O gün Atlas çok ağlıyordu, dayanamadım. Gidim sarıldım, simsiyah saçlarını okşadım, sakinleşsin diye. Tabi ablam hemen ayırdı "Ayda insanları neden rahatsız ediyorsun" diyerek. Ama Atlas susmuştu. Bakıcısı olduğunu düşündüğüm kadın çok teşekkür ediyordu. İlk susturan ben olmuştum sanırım. Kadın da ablam de çok şaşırmıştı. Atlas sustu, ayağa kalktı ve yanıma gelmeye başladı. Ben vuracak sanıp korkmuştum. Evet anaokulunda bile zorbalık görüyordum. Ama Atlas hem beni hem bakıcısını hem de ablamı çok şaşırtacak bir şey yaptı. Geldi ve benim yanağımdan öptü.O günden sonra arkadaş olduk. Ben o günün akşamı Atlas'la aynı okula gitmek istiyorum diye ağlayıp ısrar etmişim. Ablam de ağlamayayım diye erken başlatmış beni.O andan sonra aynı okullara gittik,Aynı sınıflara, hatta lisede bile aynı okuldaydık. 9. Sınıfta bana sevgili olmayı teklif etti. Bende kabul ettim. Şuan sevgili,mutlu,çocuksuzuz. Yine çok uzattın Ayda sus artık.

Atlas'dan

Bugün konserin provası vardı 27. provam falandı. Bu kadar provaya hiç mi hiç gerek yoktu bence ama bateristimiz hala yetersizdi. Sırf onun için prova yapıyoruz. Şimdi hazırlanmam gerek. Dolabının karşısına geçip düşünmeye başladım. Bu gün bizi izlemeye birkaç kişi, önemli kişiler, gelecekti. Bu nedenle güzel, kusursuz ve çekici olmam gerek. Dolabın köşesine tıkıştırdığımdan kırışmış kan kırmızısı saten gömleği aldım. Bu gömleği Ayda ile ilk buluşmamızda giymiştim, rengini çok beğenmişti. Benimde çok sevdiğim bir gömlekti. Altıma siyah deri pantolonumu giydim. Bu kombinin altına siyah botlarımı giyecektim. Son kez aynanın karşısına geçip üzerimi düzelttim ve telefonumu elime aldım. Aynadan fotoğraf çekip Ayda'ya attım. Anında mavi tik oldu. Beni mi bekliyordu o?. Her neyse "Çok yakışmış" diyip çevrim dışı oldu. Bende telefonu bıraktım. Kahve yapıp mavi termosuma koydum. İhtiyacım olan herşeyi alıp ışıkların kapalı olduğundan emin olduktan sonra kapıyı kilitleyip çıktım. Asansörü beklerken, malum 7. katta oturuyorum. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp çözmeye başladım. O sırada asansöre binerken hala kulaklıkla uğraşmaya devam ediyordum. Asansör 3. kata indiğinde kulaklığımı çözmeyi başarmıştım. Asansörden indikten sonra kulaklığımı kulağıma takıp bisikletimin kilidini çözdüm. Bisiklete bindim pedalları çevirmeye başladım. Telefonuma gelen aramanın sesiyle durdum. Çantamdan telefonu çıkarttım. Duru arıyordu, Ayda'nın arkadaşı aynı zamanda kardeşim. Neden arıyordu acaba. Şuan Ayda ile birlikte alışveriş merkezinde olmalılardı. Birşey mi oldu acaba?. Daha fazla bekletmeden çağrıyı yanıtladım. Telefonu açtığım anda duru telaşla "Abi Ayda'yı gördün mü? Gerçi paris'tesin nasıl göreceksin! Haberin var mı ulaşamıyorum" dediğini duydum. Korktuğum başıma gelmişti. "Hayır hiçbir şey bilmiyorum. Aramayı deneyeceğim" dedim ve anında kapattım nereye gitmiş olabilirdi? Hemen Ayda'yı aradım. Meşgul çalıyordu. İşte asıl şuan endişelenmeye başlamıştım.

Ayda'dan

Geç kalmıştım. Duru ile buluşacaktım ama ben daha uyanamamıştım bile. Bugün alışverişe çıkacaktık. [Ne için olduğu sürpriz;)] Yeni uyandığım için elimi yüzümü yıkadım ve kahvemi yaptım. Üstümü değiştirmek için odama gittim. Dolabımın kapağını açıp dolaptaki kıyafetlerle bakışmaya başladım. Üzerime oversize toz pembe tişörtümü aldım onun altına yakışacağını düşündüğüm bebek mavisi bol şortumu aldım ve giydim. Çok güzel oldum yaa. Turuncuya kaçan kızıl saçlarımı güzelce tarayıp iki yandan ördükten sonra kahvemi termosuma koyup hızlıca çantamı hazırladım. Çok stres oldum. Anahtarlarımı ve telefonumu aldım, ışıkların hepsini kapattım ve fişleri çektim. Şarj aletimi alıp çıktım. Bembeyaz aykkabılarımı giyip kapıyı kilitledim. Merdivenleri hızlıca inip dış kapıyı açtıktan sonra aklıma telefonumun sessizde olduğu geldi. Telefonumun ekranına baktığımda 15 dakika kadar geç kaldığımı anladım. Atlas'tan 7 cevapsız çağrı vardı, Duru'dan ise 14 cevapsız çağrı 38 mesaj vardı. Ne oldu da bu kadar merak ettiler anlamadım.  İlk işim Atlas'ı aramak oldu. Ne oldu ne bitti öğrenmem lazımdı. O sırada ekranımda bir çağrı daha olduğunu fark ettim. Bunu düşünürken Atlas cevaplamıştı. Duyduğum ilk cümle "Nerdesin sen? Ne kadar merak ettim haberin var mı?" Sesinden ne kadar endişelendiği belli oluyordu. Daha fazla merakta bırakmamak için cevap olarak "Atlas bir şey mi oldu?" dedim. Atlas'tan tekrar büyük bir öfkeyle "Ne diye cevap vermiyorsun? Duru haber alamadım diyince ne kadar korktum haberin var mı?" cevabını aldım. Anlaşılan baya bi korkutmuştum onları. "Atlas ben buradayım tamam mı? Hiçbir şey olmadı sapasağlam duruyorum. Şimdi Duru'ya haber vermem gerek ki o da daha fazla endişelenmesin. Değil mi?" Evet insanları sakinleştirmede bir numarayım. "Tamam, sen Duru'ya haber ver. Görüşürüz" dedi ve yüzüme kapattı. Tamam bir numara olmayabilirmişim. Her neyse. Atlas kapattığı anda kişilerimde Duru'yu bulup aradım. Diğer numarayı en sona bırakacaktım. Aslında merak etmiştim ama sona bırakmak zorundaydım. Eğer kötü bir şeyse diğerlerini aramaya güç bulamazdım. Duru açmıyordu. Onu beklerken otobüs durağına yürüyordum. Çok kalabalıktı. O sırada Duru açtı. "Nereye kayboldun kızım sen? Her yerde aradım seni"dedi. O da çok telaşlanmıştı. Farkındaydım. Ben telaşlandırmıştım. "Duru sakin ol. Yanına geliyorum tamam mı? Sadece uyuya kalmışım. Telefonum da sessizdeydi. Anlıyorum, endişelendin ama uyuya kalmıştım." Cümlemi bitirir bitirmez "Atlas'a haber vereyim meraklanmıştır" şeklinde cevap aldım. Eğer kardeşi olduğunu bilmesem beni aldattığını falan düşünürdüm. Duru da benim gibiydi herkesi çok ama çok düşünüyordu. Kendisini düşünmediğine adım kadar eminim. Bende öyleyim. Duru ile çok benziyoruz. Her neyse. Duru'ya hemen "Atlas'a ben haber verdim. Biraz önce konuştuk. Eğer haber vermesem polisi arayacakmış gibi endişeliydi." dedim ki Atlas'ı aramasın. "Tamam. Sizin evin 4 sokak üstünün 2 sokak yanındaki parktayim. Seni bekliyorum. Daha fazla endişelendirmeden gelirsen sevinirim." Dedi. Bende "Geliyorum. Eğer 10 dakika içinde gelmezsem polisi veya ambulansı ara çünkü bu sefer cidden bir şey olmuştur." Dedim ve kapattım. Koşarak gidiyordum o sırada aklıma önemli aramalar listesinde son sıraya attığım numara gelmasiyle duraksadım. Telefonumh tekrar elime alıp son arananlardan numarayı buldum. Bu sırada hâla parka doğru yavaş yavaş yürümeye devam ediyordum. Numara bir yerden tanıdık geliyordu. Numara çalmaya devam ederken parkta oturan Duru ile göz göze gelmiştik. Ayağa kalkıp kollarını açtığı sırada telefon yanıtlandı. "Merhaba Ayda Özer." Dedi kim olduğunu bilmediğim kişi. Bu sesi tanıyordum bir yerden sanki. Sonrasında duyduğum şeyle şok oldum. "Ayda Özer ile konuşuyorum değil mi? Merhaba ben yetiştirme yurdunun sahibi Parla Dinç. Hatırladın mı beni? Baban kalp krizi geçirmiş. Hayatını kaybettiğini söylediler. Benim aklıma ilk sen geldin. 1 saat içinde seni buraya getirmek için görevlileri göndereceğim. En fazla 2 bavul kıyafet al yanında süs eşyası, fotoğraf ve nevresim takımı getirebilirsin. Eşyalarını topla ve buraya gel" Kendime gelemedim. Yeterince yavaş olan adımlarım durdu. Ağzım şokla açıldı ve ellerimdeki telefon kayıp yere düştü. İnanamadım. Kendimi sorguladım. Maalesef gerçekti.

-----

Bu benim ilk göz ağrım umarım okuyan herkes beğenir. Burdan hepinize söylemek isterim ki bunu okuyan kişi, arkadaşım veya tanımadığım biri inan hiç fark etmez, seni çok seviyorum ve benim için çok değerlisin. Bunu aklının bir köşesine yaz. Bir gün ünlü olduğumda herkese zamanında beni çok sevdiğini söylemişti deyip kıskandırırsın, hepsini çatlatırsın.

-Sevgilerle, Lina

KayıpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin