"Bay Davis!"
Cameron kaşlarını çatıp başını kaldırdı. "Daha kaç kez tekrar etmem gerekecek Emmy, ortalıkla bağırarak dolaşma!"
"Rahat bırak onu Ross, sakinleşin bayan Irons. Oturun."
Emmy'nin yüzündeki endişe yerini mahcup bir ifadeye bırakırken Elton Davis'in eli ile işaret ettiği büro koltuğuna oturdu. Bu sırada kucağında sıkıca tuttuğu evraklardan bir kaçı kaçıp yere düştü. Cameron gözlerini devirip Emmy'nin yine ne için onları rahatsız ettiğini dinlemek adına sandalyesinde onlara doğru döndü.
"Mahkum 020699 efendim..." dedi en üstteki kağıdı telaşından hiç bir şey kayıp etmeden masaya bırakırken "Ve, şey mahkum 121090 efendim. " yere düşen evrakları alıp bir diğer kağıdı da masaya bıraktı.
"Bu gün son olarak birde mahkum..."
"Azizler aşkına Emmy! Daha öğle yemeğimi yemedim ve senin yüzünden boş mideme kramp giriyor, ne olduğunu söyleyecek misin?"
"Ross." diyerek araya giren Elton elini yukarı aşağıya kaldırıp indirerek meslektaşını sakinleşmesi için bir kez daha uyardı. Olan biteni komik buluyordu. Cameron, Emmy'e kızdığı şekilde davranırken aynı huzursuzluğu başkaları üzerinde yarattığından bir haberdi.
"Evet bayan Irons, sizi dinliyorum."
Emmy neredeyse burnunun ucuna düşmüş gözlüklerini düzeltti. Artık odayı daha net görüyordu. Oturduğu ofis koltuğunun hemen karşısında çift kanatlı perdesiz bir pencere vardı. Buraya her gelmek zorunda kalışında ve düşünmek için molaya ihtiyaç duyduğunda fazla kasvetli bulduğu bu yerden kaçmak için gözlerini pencereden dışarıya, gök yüzüne dikerdi. Manzaranın bir kısmını ticaret merkezi olan karşı bina kaplasa da diğer tarafından gökyüzünün alaca renkleri gözükür, ona biraz olsun nefes alma fırsatı verirdi.
Sağ tarafında Elton Davis'in çalışma masası vardı. Arkasındaki duvarda belki de oda içerisinde ona en çok hitap eden şey asılıydı.
Yeni dünya haritası.
Tamamen ahşaptan oyulmuştu. Parçalar halinde yine duvara yaslı olan evrak dolabının üzerinde kendi krallığını bulmuş, odanın ruhunu oluşturmuştu.
Sol tarafında Cameron'ın masası ve yanındaki devasa panoda yüzlerini görmekten çok da memnun olmadığı bir çok mahkumun fotoğrafı bulunurdu. Fotoğraflar gelip giderdi, sonları ise son zamanlarda birbirine benzer düğümler gibiydi.
Cameron'ın yer yer terlemiş, gergin yüzüne baktı. Emmy onun kendisinden hoşlanmadığını biliyordu. Ters düşen yapıları birbirine benzer olmasına rağmen. Üzerindeki çizgili lacivert gömlek siyah tenine yakışmıştı. Ona iltifat etmek için hiç bir zaman iyi bir zaman olmadığından Emmy düşüncelerini kendine saklayıp Elton Davis' döndü.
Onun yüzü çoğunlukla daha ifadesizdi. Bu zamana kadar onu hiç her hangi bir duyguya bürünmüş bulmamıştı. Cameron gibi sinirli çıkışları olmaz, ani ve şen kahkahalar atmaz, yüksek sesle konuşmaz ya da çok şaşırmazdı. Genellikle sakin ve düşünceli görünürdü.
O kadar düşünceli göründüğü anlar olurdu ki Emmy bazen ona seslenerek kendi dünyasından koparıp ana getirdiği için kendine kızardı. Bu ona suç işliyormuş gibi hissettirirdi.
"Bu gün intihar eder mahkumlar bay Davis." dedi.
"Azizler aşkına daha öğlen olmadan üç kişi mi?" Elton meslektaşının şaşkın yüzüne bakıp Emmy'e geri döndü.
"Endişeleniyorum efendim, ben... Ben," Emmy elinde kalan evrakları hıncını onardan almak istercesine sıktı.
"Hikayeleri düzgün oluşturamıyor muyum? Yazarlığını yaptığım insanların bu kadar sık ölmesi.."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Yalnız İnsanlar -2-
Science FictionUyarı: İkinci kitap ilk kitabın devamı değildir, bir önceki hikaye ile bağlantısı bulunmamaktadır. Aynı başlık adı altında okuyacağınız başka bir hikayedir. Uyarı: Kitap ile ilgili söylenecek hemen her şeyin spoiler değeri taşıması açıklama kısmı iç...