"Teslim ol!"
Hayır. Koşmam gerekiyordu.
Sağımızda kalan sıralı evlerin ardı ortak bir ağaçlık alana bağlanıyordu. İzimi kaybettirebilmek için var gücümle o yöne saptım. Beni gördükleri an karşı koyduğum için durdurmak adına vurabilirlerdi. Gözümün önünde akşam uykumdan armağan kalan kabustan parçalar vardı.
Bir adam Tim'i vuruyordu.
Silahın sesi gerçekmiş gibi kulaklarımı çınlattı.
Kanı ve et parçaları üzerime sıçramıştı, o an düşünebildiğim tek şey de şu andan farksızdı.
Ölmek istemiyorum.
"Kaçmayı bırak!" Ardıma bir saniye dahi bakmadım. Aramızdaki mesafeyi seslendikleri anlarda sezebiliyordum. Hala yakınımdaydılar. Beni vurabilirlerdi, bu ana dek geçen her saniye iyi birer fırsattı fakat karanlıkta parladığını gördüğüm silahları hiç ateşlenmedi. Kendimi ağaçlık alana attığım an bu kaygım az da olsa hafifledi. Ayak tabanlarım yanıyordu. "Teslim ol!"
Hayır.
Hayır.
Hayır.
Koşmam gerekiyor. Tim koşmamı söyledi.
Gözlerim yüzüme vuran sert rüzgarın da etkisiyle yaşardı. Elimin tersi ile görüşümü bulanıklaştırmaması için setçe sildim. Timmy'e ne olacaktı? Onu nasıl kurtaracaktım?
Saçmalık!
Şu an koşmam gerek, buradan ve peşimdeki polislerden uzaklaşmalıyım. Yakalanırsam Tim'e hiç bir faydam olmayacak.
Ardımda patlayan kurşun sesiyle irkildim. Vurulmamıştım, bu bir uyarı atışıydı. Ağaçlık alan bitmek üzereydi. Gözlerim delicesine nereye gitmem gerektiğini bilmeyerek etrafta dolanıyordu. Solumda kalan kısa çitlerin üzerinden atladım. Sıralı evlerin olduğu başka bir blok hizasındaydım. Tim'e ne olacaktı?
Vurulduğu an şimşek gibi gözlerimin önünde patladı. Başımı bu görüntüden kurtulmak için sağa sola salladım. Vurulmamıştı. Onu son gördüğümde ellerini iki yanında havaya kaldırmış, teslim olmuştu. Bana seslendiği an polis onu kelepçelemek için davranmıştı.
"Koş, Ed koş!" sesi zihnimde yankılandı. Korku yüzündendi. Aklım parçaları birbiri sıra hiç olmadık bu anda beni sınamak için kullanıyordu. Yakalanmak istemediğimden.
Ölmek istemediğimden.
Onları epey ardımda bıraktığımı artık bana ulaşmayan seslerinden kestirebiliyordum. Buna rağmen caddede telaş vardı. Polis arabalarının devriye gezmesi yetmiyormuş gibi sirenlerini açmış olmaları şu an arka bahçelerinden koşarak kaçtığım insanları uyandırabilirdi.
Önümdeki bir sonraki çitten atladığımda kalakaldım. Açık arazi metrelerce beni gizleyecek hiç bir yapı bulundurmaksızın önümde uzanıyordu. O yöne koşmam beni açık hedef haline getirecekti. Uyarı atışını yapan polis beni durdurmak için üzerime kurşun yağdırırdı.
"Siktir."
Koluma düşen sırt çantası askısını düzelttim. Hızlı düşünmem gerekiyordu. Geldiğim yöne dönemezdim geride bıraktığım polisler o taraftan bana doğru geliyordu. Caddeye çıkıp karşı bloğa geçmeyi göze alamazdım, araçların sesi neredeyse dibimde olduklarını gösteriyordu.
Soluk soluğaydım.
Ne yapmam gerektiğini bilmeden etrafta dolaşan gözlerim sağımdaki evde durdu. Onunda tıpkı diğerleri gibi bahçeye açılan bir kapısı vardı. Bir kaç adımda kendimi minik pervaz merdivenlerini atlatmış, kapıyı açmak için önünde diz çökmüş buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Yalnız İnsanlar -2-
Science FictionUyarı: İkinci kitap ilk kitabın devamı değildir, bir önceki hikaye ile bağlantısı bulunmamaktadır. Aynı başlık adı altında okuyacağınız başka bir hikayedir. Uyarı: Kitap ile ilgili söylenecek hemen her şeyin spoiler değeri taşıması açıklama kısmı iç...