Yumrukları iniyordu ama artık eli titriyordu. Dolu gözleri vardı ama kafasında bir şeylerin kırıldığını, delilik sınırına çok yaklaştığını hissediyordu. Kükremeyi duyana kadar. "Derek." diye fısıldadı. Kafasını kaldırdığında, otopark girişinde görmüştü siluetini. Eli havada kalmıştı. Tuttuğu nefesini sertçe ağzından verirken, gözlerinde biriken yaş yanağından yavaşça süzüldü. Theo şaşkınlıkla; "Onu mu çağırdın?!" diye sorarken gözlerini alamamıştı Derek'ten. Nerede olduklarını nasıl bilmişti?
Stiles ne olduğunu anlamadan Derek onu kaldırdı ve arabaya yasladı. Bir şeyi var mı diye hızlıca gözünü üzerinde gezdirip, hasar olmadığını görünce dikkatini yerden kalkmak için uğraşan Theo'ya verdi. Boğazına sarılıp, Stiles'a göstermediği gücü kullanarak onu arabasına yapıştırdı. Derek yumruğunu yüzüne indirirken, kırılan burnun sesini duymuştu Stiles. Biraz önceki şaşkınlığı kenara bırakıp, umursamazca; "Gerçekten buna zamanınız olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu Theo. Derek üzerine kükrediğinde, ürkttü ama bunu belli gizlemeyi çok iyi başarıyordu.
Derek bir yumruk daha indirecekken, Stiles bileğine yapıştı. Hızla yanı dibindeki çocuğa döndü. Gözlerinin yaşlı olması daha da sinirini bozuyordu sanki Derek'in. Ama havadaki elini yavaşça indirdi. Sinirden köpüren adamın minik bir tutuşla durması, Theo'nun gözünden kaçmamıştı. Yalvarırcasına; "Babam nerede?" diye sordu Stiles. Derek'in şaşkınlıkla Theo'ya döndüğünü fark etti. Ama ondan tarafa bakamıyordu. Bu soru onda bir deja vu etkisi yaratmıştı. Jennifer babasını kaçırdığı zaman da, tam bu soruyu sormuştu ve yine Derek vardı. Burnundaki sızlamanın çok fazla sebebi vardı. Jennifer'ın gerçek yüzünü fark etmeyip, aşık olma gibi bir aptallık yaptığı için Derek'e kızmıştı, ama şimdi benzer bir hatayı Theo üzerinde hem Scott hem de kendisi yapmıştı. 3'müz de aptalız, dedi içinden.
Theo üzerindeki ellerden kurtulup, yakasını silkeledi. Söylemeyip, daha da süründürecekmiş gibi duruyorken; "Terk edilmiş bankada. Orayı çok iyi biliyor olmalısınız. Zamanınız daralıyor." dedi alayla. Stiles gerisiyle ilgilenmedi. Jeep'ine doğru ilerlerken Derek'in Theo'ya; "Bunun hesabını vereceksin." dediğini duydu.
Sürücü koltuğuna yerleşecekken, Derek onu durdurmuş ve yolcu koltuğuna oturtmuştu. Bir şey söylemesine gerek yoktu, bu şekilde titrerken araba kullanması imkansızdı. Stiles'ın kesik nefesleri, zor yutkunuşları ve kalbinin ritimsiz her atışı Derek tarafından duyuluyordu. Elini ayağını nereye koyacağını bilemiyor; yüzünü sıvazlıyor, parmaklarını kemiriyor ve bacağını sallayıp duruyordu. Camdan dışarı bakarken, bir anda bacağında hissettiği sıcaklıkla irkildi. Kafasını yavaşça eğdiğinde sallanan bacağını tutan Derek'in elini gördü. Sallaması yavaşça durdu. Sıcak avuç içi dizini kavramıştı ve vücudunun donduğunu o sıcaklık sayesinde fark etmişti. Eli kadar sıcak sesini duydu; "Yetişeceğiz." dedi Derek. Stiles ona döndüğünde, güven verici yeşil gözleriyle karşılaştı. O da endişeliydi bunu bakışlarından anlıyordu. "Korkma."
Stiles cevap vermedi. Ne diyeceğini bilmiyordu. Ama aklına gelen başka bir şeyi söyledi; "Scott'ın başı belada." Derek'in vücudunun kasıldığını, hala bacağında olan eli sayesinde hissedebiliyordu. Kusursuz yan profilinde gözlerini gezdirirken, kasılmış çenesini de fark etti. Kurtadam değildi ama Derek'in her duygusunu sadece ona bakarak anlayabiliyordu. "Babamı bulduktan sonra onun yanına git. Nerede bilmiyorum bile."
"Bulurum." dedi sessizce Derek. Stiles birden kendini çok suçlu hissetti. Eğer daha iyi bir psikolojide olsaydı, Derek'in onu bırakıp Scott'ın yanına koşacağını biliyordu. "Özür dilerim." cümlesi çıktı ağzından yavaşça. Derek ona döndüğünde, kafasının karıştığını görmüştü Stiles. Neden özür dilediğini ilk başta anlamamıştı ama birkaç saniye sonra kafasını, hayır anlamında salladı. Stiles gözlerini kaçırıp, elini Derek'in üzerine koydu. Bu dokunuşuyla direksiyon hakimeyetini bir saniyede olsa kaybetmiş, araba küçük bir sarsıntı yaşamıştı ama Stiles bunu fark etmedi. Ağlamaklı sesiyle; "Teşekkür ederim." dediğinde Derek; "Kes şunu Stiles." diyerek, sözünü böldü. "Eğer birbirimize teşekkür etmeye başlarsak bu sabaha kadar sürebilir." diye ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Desperate Choice | Sterek
Manusia SerigalaStiles telefonu parmakları arasında çevirmeye devam etti. Çevirdikçe parlak ekran karanlık odasını ve yüzünü aydınlatıyordu. Parmakları hızlıca hareket ediyordu ekranda. Sinirle bastırıyordu parmaklarını. Ve aynı sinir, hırsla telefonu kapatıp yatağ...