minho'dan
bir buçuk saat geçmişti, hepimiz salondaydık. sohbet ederken zaman çok hızlı geçiyordu gerçekten. hyunjin de sohbetlerimize katılıyordu, gülüşünü görmek dünyalara bedeldi benim için.
seungmin biraz içmek istediğini söylediğinde, ki bu çok beklenmedikti. jisung hemen ayağa kalktı. "senin için hemen gidip alırım." dedi. evet, șașırdık mı? hayır. jisung'a güvenmediğimden ben atıldım hemen.
"ben alırım, sen otur. fakirsin zaten." dedim.
herkes gülmüșü. jisung ve julia hariç. jisung çatık kașlar ile bana bakıyordu, çok korkunç. julia ise, gülmüyordu. kișniyordu.bu kız tam benim kafadan diye düşünürken hyunjin de kalktı.
"hyung, ben de gelebilir miyim. hava almış olurum." hava almak değildi derdi. benimle olmak istiyordu. hayır egomdan dolayı söylemiyorum, gerçekten benimle olmak istiyordu. gelebileceğini söylediğimde gülümsedi. bu çocuğu gülümsetmek bu kadar kolaydı iște.
diğerlerini evde bırakıp dışarı çıktığımızda hiç konuşmadan yürümeye başladık. gece yarısı olduğundan sokaklarda kimse yoktu. karanlıktı ve hyunjin karanlıktan çok korkardı. bu yüzden onu kollarım arasına aldığımda, konuşmaya başladı.
"teșekkür ederim." her zaman teşekkür eder ve ya özür dilerdi. bu beni her zaman deli ediyordu çünkü hata yapmasa bile herkesten özür diliyordu.
"neden?" diye sordum. morali yerinde olsa bana kaplumbağa deden diyeceğinden emindim.
"kaplumbağa- şey, özür dilerim." al işte.
dedim ya. ben onu çok iyi tanıyorum. yine özür diledi. kaplumbağa diye giriş yaptığına göre keyfi az da olsa yerinde olmalı diye düşündüm.kıkırdadığımda bana döndü. bana așağıdan baktığı zaman çok tatlı oluyordu. onu durdurdum ve elinden tutup yanından geçtiğimiz banklara oturttum.
o otururken ben de önünde bir bacağımı sandalyesinin kenarına atmış, ayakta duruyordum. elimle saçlarını karıştırdım ve güldüm. o da gülmüştü, tanrım bu çocuk gülünce ben ölüyorum.
derince bir nefes aldım ve yanına oturdum. ona döndüm, sol elimle yanağını okșarken gülümsedim.
"her șey yoluna girecek. merak etme."
gülümsemesi acı bir tebessüme döndü. gözleri yaşardı.
"nasıl olacak o hyung? ben artık dayanamıyorum, istediğim sadece kurtulmak." dedi. ağlamıyordu aslında fakat sesi titriyordu.
hyunjin'imi bir an önce bu kadından kurtarmam gerekiyordu.
"bir kaç gün boyunca bende kal, merak edip seni ararsa o zaman bakarız. tamam mı? sakın sana bir daha bir şey yapacak diye korkma çünkü bu son raddeydi, bir daha asla izin vermem buna." dediğimde başını yanağına koyduğum elime eğildi ve gözlerini kapattı.
kabul, çok tatlıydı.
"seni seviyorum." dedi.
"ben de seni seviyorum ama geç olmadan markete gitmemiz lazım."
gülüșüp banktan kalktık, marketten hepimize yetecek kadar bira aldık ve eve döndük.
herkes anın tadını çıkarıyordu. julia ve yeji'yi sarhoș olup evimde sevișmemeleri için uyarmıştım ve ilginç bir şekilde beni dinlemișlerdi. şuan yeji julia'nın kucağındaydı, bacaklarını beline sarmıştı ve uyuyordu. julia ise yeji'nin saçlarını okșuyordu.
jisung ve seungmin balkona çıkmışlardı. felix zaten içmiyordu, böyle gecelerde genelde hiç içmeyip sarhoş arkadașlarının götünü toplayan kişi olurdu. kızlardan bir tek yuna ve ryujin sarhoștu. gece boyu birbirlerini yiyecek gibi süzmüșlerdi ve şimdi ise sonunda öpüșüyorlardı. hayır bunu izlemek zorunda değildim.
chan hyung kendi kendine takılıyordu. changbin ise onu izliyordu, garip. jeongin felix ile muhabbet ediyordu, o da sarhoş değildi.
hyunjin ise, benim odamda uyuyordu. bir şişe birayı bile bitirememiști. hyunjin normalde fazla alkol tüketirdi fakat annem onu kendini durdurman gerek diye uyardiktan sonra fazla içmemeye başlamıştı. yorgun olduğunu anladığım için eve geldikten yarım saat sonra onu odama götürmüştüm.
herkes farklı bir kafadaydı șuan. ayık olan sadece ben, jeongin, felix, chae, julia ve chan hyung vardı. hepsi kendi alemindeydi. ben ise hyunjin'in yanına gelmiştim. yatağım iki kişilikti ve odam gayet büyüktü. bu yüzden rahat yatıyor gibi görünüyordu.
bir yastığa sarılıyordu, bacaklarını kendine çekmişti ve dağınık saçları ile uyuyordu. şuan uyansa çok çirkin göründüğünü söylerdi ve bu halini gördüğüm için utanırdı.
bizim aramızda da bu vardı işte. şu ana kadar birbirimizin her halini görmüştük. her anına şahit olmuştuk fakat hiç bir zaman diğerleriyle olduğumuz gibi olmadık.
garip bir şey vardı bizim aramızda ve bunu hâlâ çözememiştim.
onun yanına yattım ve kolumu başının altına koydum. bunu hissetmiş olacak ki, bana dönmüştü ve bir bacağını benim üzerime atıp bana sarılmıştı.
bunun gibi bi sey
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kim bilir, hyunho ✔️
Fanfiction"bana aşkını gözlerin anlatırken, sen neden susuyorsun?" texting hyunho, seungsung ff.