minho'dan
sabah uyandığımızda herkes evine gitmişti. hyunjin yanımda yoktu, muhtemelen uyanmış, beni rahatsız etmemek için içeri geçmişti. saat öğlene geliyordu ve hyunjin genelde çok erken uyanırdı.
odamdaki lavaboya girip işlerimi hallettikten sonra üstümü çıkardım. kahvaltıdan hemen sonra hyunjin'i bizimkilerle bir yere götürmek istiyordum. üstüme uyacak güzel kıyafetler ararken hyunjin kapıyı açtı. evet, çıplak olmasam iyiydi.
"hyung, kahvaltı hazır." dedikten sonra kapıyı kapatıp içeri girdi.
yüzündeki tatlı gülümseme ile yanıma yaklaştı ve ellerini boynumun arkasında birleștirdi.
"annen çıktı, ben hazırladım kahvaltıyı." dedi, yüzünü yüzüme yaklaștırırken. tamam, bu çok beklenmedik olmuștu.
"eyvah, zehirlenmek istemiyorum." diyebildim titrek sesimle.
geriye doğru bir adım attı ve kaşlarını çattı.
"ben seni zehirliyor muyum?"
evet. beni çok fena zehirliyorsun hyunjin.
"hayır."
kabul ediyorum, çok saçma bir diyalog kurmuştuk. hiç bir şey demeden kapıyı açık bırakıp mutfağa gitti. kısa bir şoktan sonra hemen üstümü giyinip ben de masaya oturdum.
"nasıl olmuş? zehirlenmedin umarım hyung." uzun bir süreden sonra konuştu. dediğine güldükten sonra cevap verdim.
"zehirlenmedim tatlım, ayrıca sen bana zehir olsan bir gram dokunmaz. emin ol."
bir süre sonra ikimiz de kahvaltımızı bitirip ayaklandık. hyunjin'e dışarı çıkacağımızı ve hazırlanması gerektiği söyleyip sofrayı toparladım.
"hazırım!!" sanırım bugün fazla sevgi doluydu. çünkü tam şuan, 'hazırım' dedikten sonra sırtıma atlamıștı.
**
"içecek almaya gidiyorum, ne isterseniz?"
sahil kenarında bir kafeye gelmiştik. deniz tam karşımızdaydı ve şansımıza, hava mükemmeldi. jisung'un sorusuyla hepimiz ona döndük."soğuk kahve tatlım." dedi ryujin. jisung durur mu? durmaz. "tatlım dedin bak yükseldim tatlım."
"ben de aynısından jisung." hyunjin 'uzatmayın' der gibi konuyu değiştirdi. felix, changbin ve ben de söyledikten sonra jisung açık büfeye gitti.
şuan hyunjin ile, felix changbin ve ryujin'in atıșmalarını izliyorduk. daha doğrusu hyunjin izliyordu, ben hyunjin'i izliyordum. daha önce demiş miydim? bu çocuğun gülümsemesine aşığım. hayır, ben bu çocuğa aşığım.
sohbet ettik, güldük, eğlendik. zamanın nasıl geçtiğini anlamadan akşam olmuştu. artık gitme vaktiydi. sonunda kurtulmuştum, jisung'un seungmin hakkında yaptığı cinsel şakalardan.
kafeden çıkmıştık ve eve doğru yürüyorduk, hepimiz aynı sitede oturuyoruz bu arada. söylemiș miydim? ryujin ve changbin en önde, jisung ve felix onun arkasında kol kola yürüyorken biz de hyunjin ile en arkada yürüyorduk. kolum hyunjin'in omzundaydı. dışarıdan görseniz hyunjin'in brom olduğunu düşünebilirdiniz, maalesef.
"minho, ben bugün kendi evime gitsem iyi olacak. annem yok, biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var." dediği şeyle durdum. o da durduğumu anlayıp bana dönünce ona yaklaştım.
"ne zaman gelecek annen?"dedim.
"yarın akşama doğru. neden?" anladığımı belli eder gibi başımı salladım ve yoluma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kim bilir, hyunho ✔️
Fanfiction"bana aşkını gözlerin anlatırken, sen neden susuyorsun?" texting hyunho, seungsung ff.