J U N G K O O K
Tuvale değdirdiğim fırça, sürdüğüm koyu renk boyalar, tamamen iç dünyamı yansıtan resim bile hafızamı boşaltmaya yetmiyordu. Hafızamda tam olarak neyi boşaltacağımı da bilmiyordum; neleri çıkaracağım, neleri koyacağım, her şey şu an belirsizliklerle doluydu benim için. Aynı şekilde beynimin bir köşesini Jimin'in sözünü ettiği Taehyung'un boynundaki mor izler mevzusu kurcalıyordu. Sebebini öylesine merak ediyordum ki. O gece o bahaneyi bana sunduğunda ve Minhee'den ayrıldığını söylediğinde sahiden bir yanım ona inanmıştı, inanmıştım ona. Şimdi inandığım şeyin yalan çıkmasını istemiyordum, bir nebze ona beslediğim güveni boşa çıkarmasını istemiyordum.
Taehyung'un günden güne değişen hareketleri, dengesizlikleri benim de tüm sistemimi bozsa da ona güvenmek isteyen iç sesime inanmak istiyordum.
Minhee'nin kırdığı bibloyu tamir ettirip kendince bana sürpriz yapmaya çalışan Taehyung o an kalbimin bir köşesini fethetmişti. O an onunla aynı evde yaşamak sandığım kadar korkunç gelmemişti bana. Ancak yüzleşebildiğim bu gerçekle başa çıkmaya çalışıp, aynı evi kullanıyor olduğumuza alışmaya çabalarken Taehyung'un 'Ayrıldım' dediği kadınla sevişmemiş olmasını diliyordum.
Eninde sonunda bitecek olan bu evliliğimizde ona kapılmamak adına dilimde sürekli 'Ondan zerre etkilenmiyorum' lafı dolanıp duruyordu ama özünde lanet olsun ki Taehyung'un her detayı beni etkiliyordu, etkileniyordum.
Fakat o da benden etkileniyor muydu bilmiyordum. Bu belirsizlik de canımı inanılmaz derecede sıkıyordu.
Evin beyaz çelik kapısı anahtar yardımıyla aralandığında tuvalin üzerinde kaydırdığım fırçayı durdurup kısa bir bakışla oraya baktım. Taehyung'un bedeni görüş açıma girdiğinde ise tamamiyle oraya kaydı odağım. Henüz salonda boyalarını etrafa sermiş resim yapan beni görmemişti. Çıkardığı ayakkabıları portmantoya koyarak kapıyı ardından kapattı. Yorgun bir tavrı vardı. Halini kısaca özetleyecek olursam eğer yorgun derdim.
Gözlerimi bir an için sımsıkı kapatıp zihnime doluşmaya çalışan kötü düşünceleri def ettim.
O ihtimali düşünmek istemiyordum.
Sonunda salonun girişine geldiğinde duraksadı ve beni gördü. Ağır ağır gezdirdi göz bebeklerini üzerimde. Ben bakışlarımı ondan çekip yeniden tuvale odakladığımda o buna izin vermezmiş gibi söze girdi. "Ah, evde miydin..." Dedi mırıldanırcasına, "Ben de kafedesin sanıyordum. Oraya kadar gittim." Dedi daha sonrasında da.
Anlamsızca kaşlarımı çattım. "Kafeye mi? Oraya beni görmek için mi gittin?" Dediğimde gözlerim istemsizce boynuna ilişti. Sweatshirtünün bile kapatamadığı birkaç morlukta turladı siyah irislerim. Yaşadığım hayal kırıklığı ağır basınca derin bir nefes verdim. Bir ihtimal Jimin'in şaka yaptığını bile düşlemiştim ama morluklar orada duruyordu. Esmer tenini kaplamıştı izler. O kadının dudakları değmişti belki de.
"Evet," dedi saniyeler sonra sözlerime ithafen, "Seni görmek için gittim. Konuşmamız gereken bir şey var."
Onu umursamadığımı sanması adına elimdeki ince uçlu fırçayı daha da sıkıp mavi tonlarındaki akrilik boyaya batırdım. Yeniden tuvale sürttüğümde "Ne konuşacağız?" Diye sordum. Beni sinir ediyordu. Ciddi anlamda şu tavırları sinirlerimle oynuyordu. Ben ona karşı olan anlamsız öfkemi dindirmeye çalıştıkça Taehyung her geçen gün inatla yenilerini ekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forced Marriage : taekook
FanfictionEvlenmeye mecbur bırakılan iki gencin hikâyesi. Kapak tasarımı @shoeklow 'a aittir.