bir

2.1K 98 65
                                    

- 12/07/2021


J U N G K O O K

İnce uçlu fırçayı kırmızı akrilik boyaya batırdım. Sırasıyla siyah, kırmızı ve kırmızıya biraz bordo tonlarıyla renk katarak yeni bir şeyler deniyordum. Denemeye çalışıyordum. Daha önce hiç bir araya getirmediğim bu renklerle ortaya nasıl bir sonuç çıkacağından habersizdim. Pekâlâ.. Resmi icra eden ressamın ben olduğum gerçeği sonucu az çok belli ediyordu. Her zamanki gibi mükemmelden de öte olacaktı.

İnce uçlu fırçamı batırdığım paletteki yağlı boyalar tuval üzerinde uyumla dans ediyorlardı. Yeni açılacak olan Vante Sanat Galerisi'nin bu seneki tasarımlarını tuvale dökerken bir hayli eğlendiğimi hissediyordum. Galeri sahibini daha önce hiç görmemiştim. Haliyle tanışmıyorduk. Yalnızca telefon aracılığıyla iletişim kurmuştuk. Resimlerimi genel olarak çok beğendiğini ve bu projede benimle iş birliği yapmak istediğini söylemişti. Alışılagelen manzara resimlerim yerine farklı bir çalışma yapmayı tercih etmiştim.

Açıkçası bu proje benim de işime gelmişti. Üniversiteden mezun olmamdan bu yana gerçek bir projede yer almamıştım. Bireysel olarak yaptığım çalışmalarım haricinde güzel bir iş olacaktı. Üstelik henüz açılış yapmadan bile bu denli ün topluyorsa, açıldığında büyük yankı uyandıracaktı.

"Kook, daha ne kadar bu şekilde beklemem gerek?" Diyerek soru yöneltti Jennie. Ses tonundan bile ne kadar sıkıldığı anlaşılıyordu. Üzerindeki ince saten kumaştan yapılma beyaz elbisesiyle bir kuğu misali karşımda oturuyordu. Ellerini sarı saç tutamlarına attı ve duruşunu bozmamaya özen göstererek gözünün önüne gelen saçları geriye ittirdi.

"Hadi ama.." Deyiverdim bıkkın bir sesle. Bunalmıştım. Portre çizimine başladığımdan beri saati sorup durarak acele etmemi sağlaması beni bunaltmıştı. "Biraz daha sabredemez misin Jennie?"

Bakışlarımı tuvalden çekip pür dikkât bana bakan Jennie'ye diktim. Beyaz elbisesinin açıkta bıraktığı köprücük kemiği spot ışıklarının altında ay gibi parlıyordu. Ayrıntıları kaçırmamak için her bir detayı inceleyerek süzdüm. Gözlerimin vücudunda daha da aşağılara kaymasına izin vermeyip yüzüne çıkardım. Alnında oluşan boncuk boncuk ter damlaları gözüme çarptı. Alnından şakak kemiklerine akarak yanağına süzülen ter damlaları makyajının bozulmasına neden olmuştu. Atölyenin yüksek sıcaklığından olsa gerek elmacık kemiklerinin hemen alt tarafı kıpkırmızı kesilmişti. Biraz ara vermenin iyi geleceğini düşünerek fırçayı paletin üzerine bıraktım. Önlüğümün iplerini çözerek boynumdan sıyırdım ve çıkararak malzeme masasının üzerine koydum.

"Seo-ah, beş dakika ara verelim!"

Söylediğimi idrak eden Jennie dik tutmaya uğraştığı sırtını serbest bıraktı ve kendini sandalyede aşağı kaydırdı. Hızlı adımlarla yanıma gelen Seo-ah'a Jennie'yi işaret ettim. "Jennie'yle ilgilenir misin lütfen?" Diyerek ricada bulunduğumda onayla başını salladı.

"Ah! Öleceğim.." Boya çıkarıcı losyon döktüğüm peçeteyle ellerimi sildiğim sırada sızlanan Jennie'ye göz devirmeden edemedim. Hayır yani, portrenin çok az bir işi kalmıştı. Bitmeye yakındı. Fakat gelin görün ki Jennie dişini sıkıp, biraz daha dayanamıyordu.

"Abartıyorsun." Dedim ellerimi kurularken. "En fazla bir saat sürecek çalışma sayende on saatte bitti Jennie. Seni seçtiğim için pişman olduğumu hissediyorum." Tek kaşımı kaldırarak söylendiğimde makyajı tazeleyen Seo-ah kıkırdamış, Jennie ise göz devirmekle yetinmişti.

Forced Marriage : taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin