Ben Mark.
Saat 01.00 civarıydı. Uzun bir günden sonra farklı bir yerde konaklamak üzere buraya getirilmiştik. Sırtımdaki devasa çanta yarama baskı yapıyordu ama hissedemiyordum bile. Sırayla odalarımıza girdikten sonra çantayı yatağa savurdum ve ağzımda pipomla hışımla dışarı çıktım. Birinin de aynı hızla arkamdan fırladığını hissetmiştim.
Ivan.
Soğuktu ama bir o kadar da sinir bozucu herifin tekiydi. Kapkara saçları, mavi-gri arası cam gibi gözleri, soğuk, sert bakışları ve kendisi kadar soğuk bembeyaz bir teni vardı. Moskova'da çalışmaya başladığımdan beri hep dip dibeydik. Bir kere bile konuşmamıştık ama savaşlarda her göz göze geldiğimizde maskenin altından bile gözüken alaycı ve soğuk sırıtmayı görebiliyordum. O anlarda namluyu suratına doğrultup yüzünü paramparça etme düşüncesi vücudumu sarıyordu, ama bir kere bile yapmamıştım. Belki sonra.
Kapının dışına adımımı attığım anda yüzüme çarpan soğuk tüylerimi diken diken etmişti. Sağ tarafa doğru adımlayıp duvarın dibine çöküp oturdum. Kafamdaki tüylü ushanka gözlerimi biraz kapatıyordu. Ivan da yanıma oturmuştu. Suratını parçalamak istediğim bu herifin neden yanıma oturduğuna anlam veremedim. Çok uzaktaki silah seslerinin süslediği, tamamen lacivert ve yıldızlarla dolu gökyüzünü boş bakışlarımla izlerken bir yandan da ufak bir gerginlikle yanımda oturan Ivan'ın ağzından bir kelime çıkmasını bekliyordum. Dakikalardır ağzını açmamıştı ama gözlerinin bende olduğunu hissedebiliyordum. Kafamı hafifçe ona çevirmemle ağzımdaki pipoyu alması bir olmuştu.
Beklemediğim bir hareketti bu yüzden neye uğradığımı şaşırmıştım. Yüzünde yine o alaycı ve soğuk gülümsemeyle pipoyu yavaşça kendi ağzına koydu. Vücudumu saran sinirle oturduğum yerden arka cebimdeki silahı almaya yeltenince kolumu tuttu:
''Hop hop sakin ol.''
Sesini ilk defa duymuştum. Bu herifin sert suratına uygun soğuk ama çekici bir sesi vardı.
Askerler için yemek ve mektuplar getiren tüm genç Rus kızlarının bu adama vurulduğuna kesinlikle emindim.
Pipoyu bana geri vermeye yeltendi ve elimle geri ittim.
Kalsın sende.
Hiç bozuntuya vermeden içmeye devam etmesi beni delirtmeye yetmişti. Sesimi çıkarmadım, ağzındaki pipodan çıkıp gökyüzünde kıvrım kıvrım süzülen dumanı izlemeye devam ettim.
Adın nedir?
Gözlerimi ona çevirdim.
Sorduğu sorunun ne kadar aptalca olduğunu anlayana kadar onu bekledim. Burda herkes birbirinin adını bilirdi elbette. Ama büyük bir ciddiyetle yüzüme bakmaya devam ettiğini görünce sinirlenmiştim.
''Mark'' diye cevap verip kafamı tekrar gökyüzüne çevirdim.
''Mark Kozlov'' diye cevap verdi.
Adımı bilmesine rağmen adımı sorup benle alay etmişti.
İşte o an delirmek üzereydim. Hırsla oturduğum yerden kalkıp üstüne yürüyecekken, beni omuzlarımdan aşağı doğru bastırıp hızla içeri kaçtı.
Ruh hastası herif..
Ivan