"Günaydın balım.."
Uyanış. Bütün gecem o kadar huzursuz geçti ki asla uykumu alabilmiş hissetmiyorum. Nedendir bilmem uyanıp durdum. Lakin şimdi böylesine bir sesle uyandırılınca insan çok sinirlenemiyor.
"Günaydınlar kızıl, sabah sabah modun yerinde gibi?" Yatağa oturup gözümün önüne gelen saçlarımı ayırıyor. Hemen ardından elindeki kahveyi bana veriyor.
"Modum yerinde diyemem, artık modum hakkında düşünmeyi bıraktım. Kafa yormak istemiyorum. Sanırım bu kararı aldığımdan dolayı bu sabah biraz daha, sadece azıcık, daha enerjiğim."
"Senin adına mutluyum Chuuya." Nasıl mutlu olmayabilirim? Varlığından emin olamadığım Tanrı umutsuzca dilediğim dileklerden bir tanesini kabul etmiş.
"Çıkıyorum şimdi ben, dün gitmedim ya bugun laf olmasın." Öpüyor beni ve kapıya gidiyor, arkasından gülümsemekten başka bir şey yapamıyorum.
-----------
Ve sonunda mafyanın binasındayım. Aklım düşüncelerim çok karışık, nedendir bilemiyorum.
Sanki iki gündür her şey fazla yolundaymış gibi ya. Alışık değilim bu hisse. İçimde bir yerlerdeki karanlık beslenmeyi bekliyormuş gibi. Kaos yoksa yaratırız diyor içimden. "Hayatta istediğin şeylere ulaştıktan sonra ne olacak?" diyor bana. "Tatmin olabilecek misin Dazai?"
Benimle alakalı sorun ne bilmiyorum.
Ve kapım çalınıyor.
"Gir."
"Aslında kapıyı çalmayacaktım, sadece seni uygunsuz bir pozisyonda basmak istemedim Dazai" Bu herifin odamda ne işi var lütfen gitsin.
"Hoş geldin Boss, hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Açık konuşayım, ağzını yoklamaya geldim ve komik bir şekilde tüm binada hiçbir kameranın veya ses kayıt cihazının olmadığı oda seninki. Hepsini bulup çıkartmıştın küçükken, ben de bir daha takmadım."
"Geçerli sebeplerim vardı." Mori yanıma gelip omzuma bastırıyor ve yanımdaki koltuğa oturtuyor beni. Ama baskısı sadece fiziksel değil, üzerimdeki aurasını hissedebiliyorum. Rahatsız edici. Resmen, şimdi sana bazı kritik sorular soracağım ve cevap vermeme özgürlüğüne sahip değilsin gibi.
"Chuuya'yla görüştün mü bugün?" Nereye bağlanacak acaba..
"Evet sabah gördüm onu, buraya yeni geldim ama görmedim hala."
"Kafası güzeldi."
"Bırak biraz sarhoş takılsın ne var bunda, şimdi de binaya alkol sokmayınız yasağını mı getirdin? Sonraki ne, damsız girilmez mi?"
Dediğim şey komik olsa gerek gülüyor. Bense sadece sinirlendim.
"Sen var ya Dazai... İnsanları küçük görüyorsun, şuna çocuk diyorsun öbürüne gerizekalı. Ama sen, sandığın kadar kurnaz değilsin. Hatta ne desem, biraz saf bile sayılırsın." İnsanlara çizdiğim sınırlar vardır, kimse bunları aşmaya cüret edemez. Mori piçiyse bu konuda biraz hevesli.
"Sense sadece beni aşağılamayı seviyorsun. Etrafımda olaylar döndürüyorsun, farkında değilim sanma." Hiçbir şeyin farkında olduğum yok aslında, ortaya blöf attım. Bir boklar dönüyor ama umarım Mori döndürmüyordur.
"Hayır hayır, Chuuya'nın kafası güzeldi diyorum sana Dazai. Ama aldığı şeyler sadece alkol gibi değildi."
Ve işte bir şeylerin kopmaya yakın olduğu o nokta. Özellikle kana enjekte edilenler. Biraz kokain ve marihuanadan farklı. Mori'nin ima ettiği şeyi anlıyorum. Ve reddedeceğim.
"Ne yani bana Chuuya artık bi eroinman mi diyorsun, ben bu adamla beraber yaşıyorum Boss-" Sözüm kapının açılmasıyla kesiliyor. Kızıl yavaş yavaş içeri giriyor. Gözleri direkt bana kitleniyor. Bir bakışla bile derinlerime ulaşabiliyor.
Üzücü olan kısımsa şu,
Dağınık duruyor.
Hep dağınık durur ama algıda seçicilik mi desem, sanki bu sefer biraz daha yolsuzmuş gibi. Kaybolmuş. Ama ayakta durup konuşabilecek kadar da ayık. Uzun bir gecenin sonrasındaki haline benziyor.
"Bak bundan bahsediyordum." Mori o sırada sadece benim duyabileceğim şekilde mırıldanıyor. "Anladın mı?"
Chuuya ikimizi izliyor, algısı kapalı gibi. Bense hiçbir şey yapamıyorum. Neden kendine bunu yaptığını anlamıyorum, Mori'nin tavrını, Fyodor'u, tüm dünyanın bir anda bana yüklenişini, Chuuya'nın ölmek istemesini, kendimi neden bu gece intihar etmekten son anda vazgeçireceğimi anlamıyorum.
Her gece diyorum oysaki, tek mermi, sık kafana ve bu boktan hayattan vazgeç.
Sonra da "Ama Chuuya'n var." diyorum kendime, sokaklarda görüp yolumuzu çevirdiğimiz köprü altı ayyaşlarından daha beter halde olan ve şu anda karşımda ayakta dikilen Chuuya'm.
"Nasılsın Chuuya?" Fazlasıyla uzun geçen bu otuz saniyeden sonra konuşabiliyorum sonunda. "Sabahtan beri görmemiştim seni, iyi yaptın da geldin."
"Ben.. iyiyim." Bekliyor. "İyi gibiyim. İşimi yapıyorum, adam dövüyorum falan. Az önce birisi dişlerini elime tükürdü ben de onu yeni dişleri çıkana kadar döveceğime söz verdim." Kıkırdıyor. "Ama dayanamadı, on dakika sonra ölmüştü. Özür dilerim Boss, eminim bize iyi bilgiler verebilecek bir adamdı. Yenisini bulurum."
"Sorun değil Chuuya, iyi görünmüyorsun bu arada. Biraz dinlenmeye ne dersin? Bugün eve erken git."
"Sadece sorun çıkardığımı söylesen de yeterdi. Gidiyorum." Ve bana başka bir şey söylemeden arkasını dönüyor.
"Hey Kızıl, bana görüşürüz yok mu?" Yavaşça arkasını dönüyor. Bayık bir şekilde bakıyor suratıma.
"Görüşürüz sevgilim. Bugün eve geç geleceğim, intihara kalkışma." Arkasından gülümsüyorum.
Kapı kapanıyor. Yine Mori ve ben kalıyoruz.
"Ee, ne düşünüyorsun?" Çok fazla şey.
"Hiçbir şey."
"Siz ikiniz beni çok yoruyorsunuz." Evrendeki herkes beni yoruyor. "Ha bir de dünki paketler var ya, evet hepsi Fyodor'unmuş. Akutagawa'yı gönderdim sizin yerinize. Her paket birer birer ona bağlanıyor. O adamın bu kadar uyuşturucuyu ne bok yapacağını bilmiyorum."
Ben de bilmiyorum. Lütfen bana bir şey sormayın. Bana huzurumu geri verin. Kalbim sıkışıyor artık. Böyle hissetmek zorunda mıyım? Bu hisse bağımlı mıyım?
"Dazai, sana diyorum ki o paketler tüm Yokohama'yı beslemeye yeter. O yüzden, al sana kafanı açacak yeni görev, Fyodor'un ne bok yediğini bul. Chuuya'ya da sahip çık, sana iyiyim diyor olabilir ama değil."
-----------------
Geçirebileceğim en değişik gecelerden bir tanesi. Resmen her şey olması gerektiği gibi diyordum ya, değilmiş. Bazen herkesin ve her şeyin olması gerektiği yerde olması insanı tatmin etmiyormuş. Düşününce her şey ulaşana kadar güzel veya bu sadece hayatın bir acımasızlığı. Birileri resmen karşımda benimle dalga geçiyor gibi. Hayatında değer verdiğin ne varsa elinden alacağım. Aynı şu saate kadar yaptığım gibi.
Bense savunmasızım, Mori'nin dediği gibi. Biraz safım.
selamlaaar
hala yaşadığımın kanıtı olan o bölüm geldi :D
kötü bir bölüm özür dilerim, kafam biraz dağınıktı klavyenin başına geçeyim belki düzelir dedim ve yanlışlıkla o dağınıklığı buraya da bulaştırdım.
dazai'nin hislerinin karışıklığının sebebi bu yani. yine de bu kaotiklik hoşuma gittiğinden değiştirmeyeceğim. ilerleyen bölümler konusunda da çok bulanığım, hayırlısı bakalım
neyse siz nasılsınız? umarım iyisinizdir
şimdilik kaçıyorum, bir sıkıntı olursa dmlerim açık. sevgilerle <3